Orta Asya Seyir Defteri (Yaz 2023)

//

Bölüm 01, Urgenç, Nukus, Özbekistan

03Temmuz 2023 – Pazartesi

Sonunda, pandemiden sonra ilk yurtdışı tatiline çıkıyorum. Geçen sene eşim Gülten Güney Afrika turu yapmıştı fakat ben bazı durumlardan dolayı gidememiştim. Şimdi şeytanın bacağını kırıyorum. Uçağımız 01:15 ‘te İstanbul Havaalanından direk Urgenç’e uçacak. Havaalanı İstanbul’a, özelikle de Anadolu yakasına epey uzak. Ulaşmak için Kadıköy’den 21:30’da Havaist’e biniyoruz. Hem Pazar günü hem de bayram olmasından dolayı yollar boş. Bir saatte varıyoruz. Ulaşım ücreti her şey gibi epey artmış. 124 TL/Kişi. Kısa bir süre önce bu paraya Çanakkale’ye otobüsle gidiyordum. Neyse, havaalanında 150 TL olan harcımızı da ödeyerek Check-In’imizi yaptırıyoruz. (Harç için artık otomatik makinalar yapmışlar. Tam 60 yıldır bir konan, bir kaldırılan, bir arttırılan, bir azaltılan bu harcın kesin kalıcılığının bir işareti.) Bu gezi her zaman (çoğunlukla) olduğu gibi bir tur değil.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yoldaki bir köprüden

Eskisinden biraz daha genişletilmiş bir grup arkadaşın seyahati. Ekip yedi kişi, Gülten, Hamit, Ayçin, Uras, Reyan, Öykü ve ben. Herkes bizden erken gelmiş. Buluşuyoruz. Uçak zamanında kalkıyor ve yine sorunsuz bir uçuş ile Türkiye saati ile 07:30 ‘da Urgenç’e iniyor. Hızlıca pasaport kontrolünden geçip dışarı atıyoruz kendimizi. Sabahın serinliği karşılıyor bizi. Burası büyük Horasan bölgesinde kalan şehirlerden. Belki Türkçe olarak biz en yakın yerlerden biri. Bir taksi bulmaya çalışıyoruz. Hedefimiz hemen Nukus’a gitmek, yol uzun 200 km falan. Bir taksi buluyoruz, Hamit Rusça başlıyor konuşmaya. “80$ diyorlar” diyor bana. “Pahalıymış be oğlum” diye ben cevap verirken taksici “Türk müsünüz?” diye soruyor ve biz kardeşiz deyip 70’e düşüyor. Aynı fiyattan bir taksi daha çağırıp yola çıkıyoruz. Tabii buna yol denirse, epey kötü. Yolculuk taksici ile çat pat Türkçe konuşarak yaklaşık üç saat sürüyor.

 

 

 

İki gün kalacağımız otel, hostel her neyse önünde iniyoruz. Günlük 60$ ‘dan iki günlük ödememizi yapıp odalara çekiliyoruz. Saat burada 11’e geliyor. Çok yorgunuz, birkaç saat dinlenip çıkmak üzere sözleşiyoruz. Çıkıp, Pazar denilen yere gidiyoruz. Fakat para bozdurmak lazım. Uzun aramalar ve soruşturmalardan sonra bir banka bulup, 1 doları 11520 SOM ’dan bozduruyoruz. Sonra tekrar pazardayız.

Epey dolanıyoruz. Yöresel, genelde hamur yoğunluklu şeylerden tadıyoruz. İnsanlar bizimle çok ilgili. Onlarca kişi soruyor nereli olduğumuzu. Türkiye, İstanbul deyince mutlu oluyorlar. Fotoğraflar çekiyoruz. Pazarda çalışan veya alışveriş yapan çoğunlukla kadınlar.

 

Bir yere gidip bir şey yiyeceğiz ama niyet ettiğimiz Özbek pilavı bitmiş, Özbek mantısı da yok. Neyse epey buralardayız nasıl olsa yeriz deyip yeşil çay, farklı bir mantı ve şaşlık (şiş kebap) ile doyuruyoruz karnımızı. Otele dönerken bir marketten bira ve votka alıyoruz. Otelde hep beraber oturup yarının planlarını yaparken içkilerimizi içiyoruz. Yarın kalkış 08:00.

Bugün 10,083 adım atmışım.

 

 

 

1964 yılında memur bir babanın çocuğu olarak Urfa’da doğdum. 1968 yılında hayatımın geri kalanını geçireceğim İstanbul’a tanıştım. 1986 yılında Yıldız Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesinden Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum. Sırasıyla askerlik, iş hayatına başlama, evlilik, iki tane dünya güzeli kız dünyaya getirme, kendi işini kurma ve sonra “Yeter daha ne kadar çalışacaksın?” diyerek iş hayatını komple bırakma çizgisinde bir yaşam geçirdikten sonra, hobilerime yöneldim. Yurt içi, yurt dışı geziler, teknecilik ve karavancılık ile görme, keşfetme ihtiyacımı karşılarken, bunları belgelemek için çocukluktan beri sevdalısı olduğum fotoğrafa tekrar başladım. Aslında çocukluktan beri sevdalı olduğum söylenemez; çocukluğumun tatil günleri, ilkokuldan başlayarak dayımın Maltepe’deki fotoğraf stüdyosunda çalışarak geçti. O zamanlar dışarıda oynamak yerine o daracık karanlık odada, fotoğrafçılığın mutfağında çalışmak nefret edilesi bir durumdu. Ama her aşk nefretten doğmaz mı? Doğar; dolayısıyla fotoğraf makinesini hiç bir zaman yanımdan ayırmadım. Askerlik sırasında, 1988 yılında, AFSAD'da temel eğitim aldım. 2014 yılında, emekli olur olmaz İFSAK’a üye oldum. Çeşitli karma sergilerde, dernek içerisindeki fotoğraf gruplarında, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Bir dönem Yönetim Kurulu'nda görev yaptım. 2018 yılında İstanbul Fotoğraf Günleri Koordinasyonunu üstlendim. Ve bu sevdiğim ortamda bulunmaya devam ediyorum.

1 Yorum

  1. Merhaba Hakan Bey,
    Yazılarınızı keyifle okuyor, devamını merakla bekliyorum.
    Teşekkür ederim

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Foto İntelijansiya

Yeni bir kitap, yeni bir heyecana vesile olur ve moral değerleri yükseltir kuşkusuz. Entelektüel ortam, yeni…

Bir Disiplin Olarak Fotoğraf

Kendi Kendine Fotoğraf Fotoğraf bir disiplindir. Yapısında estetik kadar ciddi oranlarda matematik de barındırır. Fotoğraf, kendi…

Instant Fotoğraf

Bu fotoğrafçılık türü 1937’de Edwin H. Land tarafından bulunan Polaroid marka fotoğraf makineleri ile başlamıştır. Kızının…

Yeniden Doğuş

İFSAK Blog’taki en son yazımı  https://www.ifsakblog.org/bir-haz-da-olsa/tam bir yıl önce yazmışım. Hatırlarsınız Özcan Yurdalan hocamın önderliğinde Antakya…