Atillâ Dorsay gazete ve dergilerde yazdığı yazılarından başka yayınladığı kitaplarıyla da bizler için sinema dünyasının mahzeninde önemli bir bilgi kaynağı. Dünyaya Açılan Sinemamız ve Yeni Bir Kuşak ‘Türk Sineması 2010-2020’ kitabının çıktığını duyduğumda Atillâ Dorsay’ın yorumlarıyla bu kitabın özellikle yazı yazarken başvuracağım bir kaynak olduğunu tahmin etmiştim. 90’larda yakaladığı farklı bakış açısıyla değişen sinemamızın 2000’lerde aldığı yolun ardından, son on yılda çekilen seksen üç film sınıflandırma, bilgiler ve yorumlarla bu kitapta yer alıyor.
Daha kitabın kapağından içeriğine dair fısıltılar kulağımıza çalınıyor. Bir Nuri Bilge Ceylan filminde (Kış Uykusu) Haluk Bilginer tüm kapağı kaplarken, küçücük bir karede Ayla filminden bir sahne var. Sanki daha baştan bu kitap tüm filmlere ister sanat değeri yüksek olsun, ister gişe değeri aynı mesafede yaklaşacak hissine kapılıyorum. Nitekim kitabın sayfalarını çevirdikçe hiç de haksız olmadığımı görüyorum. Hatta belgeseller dahi kitapta yer alıyor. Tabii ki bu kitabı baştan sona okumadım ama biliyorum ki ne zaman bir bilgiye ihtiyacım olsa elime alıp karıştıracağım. Tıpkı sevgili dostumuz Rıza Kıraç’ın “Sinemamızın Yüzüncü Yılında 100 Yönetmen” kitabı gibi.
Atillâ Dorsay elli ikinci kitabında sinemamızda 2010’la başlayan on yıllık sürece değiniyor. İki yüz altmış üç sayfalık kitapta 2010 sonrasında yapılan yüz seksen üç film alfabetik sırayla hem künyesiyle, hem konusuyla, hem de yazarın yorumlarıyla ele alınıyor. Bir yandan da yazarın önceki yıllarda yayınlanmış yazıları da yer alıyor. Hangi film, hangi yıl yapılmıştı? Yönetmeni kimdi? Ya da oyuncuları kimlerdi? Bunları tek tek internetten de araştırıp bulmak mümkün ama bir kitapta üstelik yorumlarıyla bulmak çok daha keyifli ve kolay ulaşılabilir.
Atillâ Dorsay yazılarında yönetmenlerin önceki filmlerine de değinmiş… Örneğin M.Caner Alper ve Mehmet Binay’ın Çekmeceler filmi bölümü. Bir Genç Kız Büyüyor. Ama Nasıl, Ne zorluklarla !... başlığıyla başlayan bölüm şöyle devam ediyor:
Çekmeceler filmi son dönem Türk sineması yapımları içinde sanırım apayrı ve özel bir yer tutacak. Ve kendisinden hayli söz ettirecek. Daha önce de Zenne filmleriyle tanımıştık, şimdilik ayrılmaz gözüken Caner Alper-Mehmet Binay ikilisini. (Allah ayırmasın!) O filmde anlatılan “zenne” öyküsü, ikilinin toplumumuzdaki cinsellik ve cinsel ayrımcılık temalarına ilgisini belli ediyordu. Bu sorunlara yaklaşmadaki tüm cesaretlerine karşın, filmin tam olmamış, amatörce kalan yanları da yok değildi. İkili bu kez büyük mesafe almış…
Ya da Salâh Birsel’den Sinemaya: Pek de Olmamış başlığıyla Mehmet Güreli’nin Dört Köşeli Üçgen filmi için yazdıklarında olduğu gibi:
İlk uzun filmi, bir Peyami Safa uyarlaması olan Gölge’yi ise (2008) çok sevmiş ve şöyle yazmıştım: “Bu her şeyiyle barok ve biçimci film, sonuç olarak iddiasını kazanıyor bence… Özellikle kara film tutkunlarının görmesi gerek. Çünkü bizim sinemamızda iyi bir kara film görmek için yine yıllarca bekleyebilirler!”
Kitap sadece daha önce basın organlarında yayınlanmış yazılarla değil ayrıca bazı festivallerde izlenmiş ama üzerine yazı yazılmamış filmlerle ilgili yorumları da içeriyor. Yazar, bunları unutulmuş filmlerin ortak belleğimize kazandırılması olarak değerlendiriyor.
Kitabın “Bir Avuç Nostalji” isimli ikinci bölümü ya da yazarın tanımıyla Ek Yazılar’da dönemine göre sinemanın gidişatına göre yazılar da yer alıyor. Bu yazıların hangi yıl yazıldığı sonlarına not düşülmüşse de nerede yayınlandıklarını görememek bir eksiklik diye düşünüyorum. Ancak bu bölümde ele alınan 2010-2020 dönemine dair önemli saptamalar, yorumlar var. Tüm bunlar tarih düşülmüş notlar olarak kalacaklar.
Üçüncü Bölüm ise on yılın büyük kayıpları üzerine. Muzaffer Tema, Meral Okay, Rekin Teksoy, Seyfi Teoman gibi bu on yılda kaybettiğimiz sinema insanlarına da değinen bu bölümün ardından, Atillâ Dorsay’ın yıllarına göre seçtiği en iyi film isimleriyle kitap bitiyor.
Kitabın arka kapak sayfasındaki tanıtım yazısını burada sizlerle de paylaşmak istiyorum.
“Koronavirüs çağı aniden bastırdığında, Atillâ Dorsay dönem gereği iki sinema kitabına birden başlamak üzereydi: Sinemamızın yakından izlediği o son ve parlak 2010-2020 yıllarının filmleri. Ve de 2015-2020 arasının yine çok önemli bulduğu dünya sineması. O arada özellikle ‘65 yaş üstü’lere reva görülenler bu zor dönemi kolaylaştırıcı değildiyse de, yazarımız görevini yaptı. Doğrusu bu yılın ağustos ayında birden ortaya çıkan kalp hastalığı ve o ‘6 by-pass birden’ ameliyatı hiç hesapta yoktu. Ama o da aşılmış gözüküyor. Ve böylece, tüm engellere rağmen kitaplar çıktı, çıkıyor. Bu kitapta yenileriyle karışmış kimi eski Yeşilçam anıları da yok değil. Ayrıca Altın Ayı veya Altın Palmiye’ye uzanan başarılar, bizi terk edip gidenler, star’lı dedikodular; arada kıvrılan polemikler, atışmalar, anekdotlar... Ağırlık elbette filmlerin kendisinde. Bu yılların içerdiği çağdaşlıkta, yaratmada, gençleşmede.... Ve de göz yaşartacak kadar görkemli ilk çıkışlarda. Hepsi bu toplamın içinde sizi bekliyor.”
Atillâ Dorsay yıllar içerisinde görünen ya da görünmeyen birçok önemli olayın şahidi ne de olsa. Özellikle sinema bölümü öğrencileri, sinemaya ilgi duyan herkes onun kitaplarını rahatlıkla okuyup birçok konuda bilgi sahibi olabilirler. Bizler içinse yazdığımız yazıları zenginleştirecek kaynaklar bu kitaplarda saklı. Umarım bir gün benzer çalışmalar ülkemizde çekilen kısa filmler için de yapılır, zira o alanda da her yıl daha yaratıcı, daha özenli, sanat kaygısı güdüldüğü açıkça belli olan filmlerle karşılaşıyoruz.
Bize Ulaşın