Yeni Dönem Fotoğraf

//

Son dönem yaşadığımız salgın ile birlikte fotoğrafın geleceğini düşünmek ve nasıl şekilleneceğini de gözlemlememiz gerekli. Bu sorunun cevabını aramak için de fotoğrafın bizim için değerini bilmek önem arz ediyor. Neden fotoğraf çekiyoruz sorusunu düşünmek ile başlayacak olursak; geleceğe taşınan bir belge, hobi, zamansal gereklilik, bir reklam aracı, kendini ispat ya da bir egosal aforizma… Ne olursa olsun önem arz etmesi temel prensip. Fotoğraf ya da bir görüntü nereye ne kadar uzanabilir? Bu bizim düşünce gücümüzle ilintili. Son dönem, yani karantina sürecindeki görselleri konuşmak isterim. Evde üretilen her şey…

Çektiğimiz fotoğrafları eve sığdırdığımız zaman dilimindeyiz. Bu görsellerin bir ortak dil oluşturuyorsa ilerlemesi mümkün. Nasıl mı? 

Amaç görsel üretmek ve paylaşmaksa, bu bizim ortak buluşma noktamız olsun. Bundan on sene sonra önümüze gelen bir ev içi fotoğrafı bizi doğrudan karantinaya taşıyabilir. Mutfakta pişen bir yemek, balkon oturmaları, kedimizin veya köpeğimizin bize bakışları, belki de çocuğumuzun zihninde düşünce bütünü, hayal meyal fotoğraf kareleri. Bu karelerin artık karantinayla, doğrudan bizimle ilintilenmesi mümkün görünüyor. Görüntünün gücü zihnin alt katmanlarında yer bularak geleceğe taşınıyor. Fotoğrafçı üretim sürecinde ev endeksli olsa da üretimini sürdürüyor. Her görsel üreticisi savaş ya da sokak fotoğrafı çekmek zorunda değil. Görsel beslenme tarzımızı düşündüğümüzde evin her bir köşesi bizim için değere biniyor.

Bazı toplumlarda ev kavramı yirmi beş metre kare iken, Türkiye’de bu oran üç odaya sığabiliyor. Değer bilme, değer verme sürecini görüntü ile birleştirmeyi başaran zihinler, fotoğrafın oluşmasını da başarı ile tamamlıyor. Aslında fotoğrafın her yerde karşımıza çıkabileceğini görüp düşünce gücümüzü ortaya koymamız yeterli. Görsellerin bir üst katmanda değerlendirilmesi izleyicinin görsel hikaye gücünde gizli. Bu bağlamda İstanbul Fotoğraf ve Sinema Derneği’nin (İFSAK) yapmış olduğu özgür ruhlara fotoğraf üretim çağrısı, bir farkındalık yaratarak her hafta başka bir konuyu ev içinde üretmenizi sağlıyor. Özgür düşünce bizi sonuca götürecek önemli bir kavramdır. Eğer bulunduğun küçük ortamda üretebiliyorsan büyük dünyada da neler ortaya çıkar hayal etmesi zor değil. Konu sınırlaması çekmeksizin üretim yapabilirsin. Bu konu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Futbolda oyuncular antrenmanlarını küçük toplar ile yaparlar. Kavrama, hâkimiyet ve oyunda tutabilme becerileri ne kadar gelişirse, normal bir sahada o kadar etkili oyun oynarlar. 

Karantinada her gün ve her yapılan şey birbirine benzer gibidir. Ama hiçbir günün aynı olduğunu söyleyemeyiz. İnsan farklı uyanır her güne. İçindeki yaşam düşü yaratıcılığı birbirinden farklıdır. Aslına bakarsanız bu durum bana ressamları hatırlatır. Bir resme başlarlar, günler ayları, bazen yılları alır o müthiş eseri ortaya koymak için. Ressam hiçbir zaman düşünmez her gün resim yapıyorum diye. Fransız ressam Monet ışığın ve gölgenin doğa ile buluşmasını, izlenimcilik olmasa bize nasıl aktaracaktı. Her gün aynı olsa, aynı tuval üzerinde nasıl çıkaracaktı o “Gezinti” isimli eseri. Ya da Van Gogh için her gün aynı sarının peşinde koşmak tekrar mıydı?

Görüntünün dili, evrenselliği, bize sunmuş olduğu detaylarıyla yaratıcılık bir araya geldiğinde gördüğümüz ev çalışmaları bize farklı fikirlerin peşinden gitmenin yolunu açacaktır. Kısa alanda üretmenin faydasını uzun süreçte mutlaka göreceğiz. Peki, konuya başladığımız noktadan durumu değerlendirecek olursak: 

Yeni Dönem Fotoğraf nedir? 

Bu gayet açık, yeni dönem fotoğraf kendini bulma, üretebilme ve üretimi yarına taşıma sürecidir. Kimilerine göre bu sarkastik bir yaklaşımla irdelenebilir: “Evde yapılan fotoğraf bize bir şey katmaz düşüncesi”. Bu pejoratif tutum ileriki dönemlerde net olarak anlaşılacaktır. Farkında olarak ya da düşünerek görüntüyü oluşturmak, tasarımsal sürecin gelişmesi, görsel üretmenin temel taşlarındandır. Bu bağlamda siz üretiminize devam edip, görsel ile anlatmanın, bir dil oluşturmanın peşini bırakmayın. Gelecek ne olursa olsun görüntüyü, fotoğrafı konuşmayı hep sürdüreceğiz. Gelecek bize ne sunar, yeni dönem fotoğraf ne anlatır yaşayıp paylaşmak dileğiyle…

İstanbul doğumlu. Öğrenimini Reklam ve Halkla İlişkiler üzerine yaptıktan sonra ikinci okulu olan Anadolu Üniversitesi Fotoğraf ve Kameramanlık Bölümü'nü bitirdi. 1992 yılında Fotoğrafa yerel bir gazetede başladı. Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Birçok dergi ve gazete için fotoğraf üretti. Çeşitli ulusal ve uluslararası dergi, gazete ve internet sitesinde yazıları ve de fotoğrafları yayımlandı. Kişisel olarak birçok mekan da sergi açtı. Yurtiçi ve yurtdışında karma fotoğraf sergilerine katıldı. İmza atmış olduğu iki belgesel olmak üzere kısa ve uzun metraj filmlerde çeşitli görevler aldı. Yönetmenliğini üstlendiği “Not” isimli Kısa filmi 2016 yılında çekti. Bodrum Kısa Film Atölyesi'ni kurdu. Atölye sonrası ANSIZIM, Doğruluk Sandalyesi ve Oğul Kısa filmlerini çekti. Şirketler için tanıtım filmleri ve fotoğrafları çekiyor. Ödüllü Afiş, DVD ve kitap kapak tasarımları bulunmaktadır. Fotoğraf sergilerinin yanı sıra görsel fotoğraf sunumları hazırladı.

Danışmanlığı altında birçok fotoğraf sevdalısına ışık tuttu. Yürüttüğü projelerde fotoğrafçılar yetiştirdi. İstanbul Fotoğraf Günleri'nde ve çeşitli fotoğraf organizasyonlarında görevler aldı. Fotoğraf kitaplarının da danışmanlığını üstlendi.

Kısa filmlerde ön seçicilik ve seçicilik görevlerinde bulundu. Aynı zamanda Kısa Film Kolektifi'nin danışmanlarından.

İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği İFSAK’da dört yıl Başkan Yardımcılığı görevinden sonra 2013-2015 döneminde Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. İFSAK dergisinde Yazı işleri Müdürlüğü ve Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

Küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergiler organizasyonlar olunmakta. 2016’da Türkiye’de ilk kez yapılan Hareketli Fotoğraflar Sergisi FOTOMOTION, ikisi uluslararası festival olmak üzere 4 ayrı sergi salonunda izleyici ile buluştu. Son proje çalışmalarından Kartpostallarla İstanbul ve Su projesi ve SEMT İSTANBUL izleyenlerden tam not aldı. İFSAK ve Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun eğitim kitabında görev aldı.

Özel kurumlara, üniversitelere, derneklere, fotoğraf kulüplerine rehberlik görevini sürdürürken bununla birlikte İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde bilirkişilik yapmakta, Ulusal ve Uluslararası (FIAP-UPI-PSA) alanda düzenlenen pek çok yarışmada fotoğraf ve sinema dallarında jüri üyeliği bulunmaktadır.

İstanbul Fotoğraf Müzesi'nde seçilmiş olan koleksiyon sergisinde bir eseri ile yer aldı. Özel bir firmada Görsel Danışman olarak görevli ve AKYA Film Prodüksiyon çatısı altında fotoğraf, video ve sinema çalışmalarına devam ediyor. Serkan Turaç, Türkiye’de, İFSAK, BÜFOD, BODRUMART, AFYON FRİG üyesi ve aynı zamanda AFYON FRİG TFSF Temsilcisidir. Sille Sanat Sarayı’nın, Muş Fotoğraf Sanatı Derneği’nin ve Halikarnas BOFSAD’ın “Onur” üyesidir.

Yurtiçi ve yurtdışındaki fotoğraf yarışmalarında çeşitli dereceleri bulunmaktadır. FIAP Uluslararası Fotoğraf Sanatı Fedarasyonu (Fédération Internationale de l'Art Photographique) EFIAP/b unvanını, GPU (Global Photographers Union) ZEUS ünvanını taşıyor.

www.serkanturac.com adı altında bir internet sitesi bulunmakta.

Yorum Sayıları: 5

  1. Ellerinize sağlık Serkan Hocam,
    Hiç bir şey olmazsa egzersiz olacaktır hepimiz için. Ama bunun yanısıra gelecek dönemde yaratıcı işlerin çıkacağını düşünüyorum. Tabi bunu zaman gösterecek.
    Sevgiler

  2. Fotoğrafı bir terapi olarak kullanmak, ruhun beslenmesi; sevdiğin bir “şeyi” yapıyor olmanın hazzı. Basit fikirleri küçük görmek, değer vermemek, daha karışık işler peşinde olma arzusu. Belki de günlük hayatın sıradanlığı en “derinlik” içeren yapıt olabilir. Elinize sağlık, bu konuda düşünmemi sağlayan bir yazı oldu. Sevgiler diliyorum.

  3. bu güzel yazınız için çok teşekkürler..
    evet, “gelecek” başımıza gelen birşey değildir; bizim “inşa ettiğimiz” birşeydir çoğunlukla…..
    aynı fotoğraf gibi…
    esenlik dileklerimle,
    levent

    • Teşekkürler Levent bey, hayatımızın bize sunduğu tüm düşünce ve birikim gelecek ile şekilleniyor hayat buluyor. Umarım güzel günlerde görüşmek ve sohbet edebilmek dileğiyle…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Kara Kedi ve Ünlü Besteci

Çağdaş müziğin oluşumunda dünyaca ünlü birçok bestecinin rolü vardır. İşte bunlardan biri de çizgi dışı yapıtlarıyla…

Barbaros Kadınları Projesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Didem Nuhoğlu Utar tarafından hazırlanmıştır. . . . .…

Büyülü Gerçeklik

20. yüzyıla yaklaşırken sanatçılar rönesans dönemine kıyasla, dünyayı olduğu gibi değil, içsel duygularını ve fantezilerini gerçeklikten…

Banktaki Yalnız Adam

Yazarların en büyük düşüdür, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmak. Ya da başka bir deyişle, İsveç’in verdiği dinamiti…