Turkuaz denizin, beyaz kumun, baharat bahçelerinin diyarı
Zanzibar, Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya ülke sınırları içerisinde özerk iki adadan oluşan bir bölgedir. İsmi Farsça’da “Zangi bar” yani “Zenci Sahili”nden türemiştir. Umman Krallığı ve Birleşik Krallık’tan sonra 1964’te Tanzanya devletinin, Tanganika ile birlikte bir parçası olmuştur. Nitekim Tanzanya isminin Tan kısmı Tanganika’dan, Zan kısmı da Zanzibar’dan oluşur. Kendi bayrağında da Tanzanya bayrağının renklerini farklı biçimde kullanmıştır. Dilleri Svahili’dir. Tanzanya halkının üçte ikisi Hristiyan, üçte biri Müslüman ve Animist iken, Zanzibar halkının tamamına yakını Müslümandır ve İslami kuralları uyguladıkları bir yaşam tarzları vardır. Giyim konusunda turistlere yönelik bir uygulama olmasa da, başkent Stone Town’da yürürken duvarlarda fazla açık giyinilmemesine özen gösterilmesiyle ilgili ricalar okuyabilirsiniz. Stone Town, tarihi ve kültürel izlerinin korunduğu bir şehir, zaten UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyor.
Mimaride Svahili, Fars, Hint, Arap, İngiliz medeniyetlerinin izlerini görmek mümkün. Şehirde en dikkat çeken şey kapılar. En sıradan binanın bile süslü oymalı bir kapısı var. Anlatıldığına göre bir bina yapılmadan önce ilk kapısına karar verilir, tasarlanırmış. Aynı zamanda da binanın sahibinin sosyal konumuna, mesleğine ait izler taşırmış, örneğin evin sahibi balıkçılıkla geçiniyorsa balıklı motifler kullanılması gibi, en çok da kapılara monte edilen ucu sivri pirinç tokmaklar dikkat çekiyor. Bu tokmakların çıkış sebebi Hindistan’da fil saldırısından korunmakmış, Zanzibar’da fil olmasa da görkemli bir dekorasyon olarak görünmesi sebebiyle kullanılıyor.
Stone Town, köle ticaretinin dünyada en son bittiği yer olarak biliniyor. Bu sebeple kölelerin satılmadan önce toplandığı, zincirlendiği mahzen türü yerler olduğu gibi kalmış ve şu anda turist ziyaretine açık, fotoğrafların gösterildiği ve bilgilerin anlatıldığı küçük bir müzeleri de var.
Stone Town, mimari fotoğrafçılığa, eski ve korunmuş dar sokaklara ilgi duyuyorsanız ziyaret etmeniz gereken bir şehir… yanınıza su almayı ve şapkanızı takmayı unutmayın, hep çok sıcak!
Gelelim doğa harikası adalara… ilk ziyaret önerim Stone Town’a yaklaşık 6 km. uzaklıkta bulunan Changuu adası (Prison island). Bu egzotik adaya ahşap kayıklarla gidiliyor.
Dünyada dev kaplumbağaların yaşadığı birkaç adadan biri olarak biliniyor. En yaşlısı 194 yaşında olan dev kaplumbağalar serbestçe dolaşıyor insanlara da oldukça alışıklar, onları beslemeniz kafa kafaya verip selfie çekmeniz mümkün. Bacaklarını okşadığınız zaman boyunlarını uzatıp kocaman gözleriyle size bakıyorlar.
Aynı adanın içerisinde adaya adını veren köle hapishanesi var. Zanzibar halkı pandemi döneminde koronadan pek etkilenmemiş sadece ada dışına seyahat edenler kapmış, bu adayı da hasta olanlar için bir izolasyon merkezi olarak kullanmışlar.
Bir diğer ada ise mercanlara ve tropikal balıklara meraklı olanlar için dünyada örneği az bulunabilir bir yer olan Mnemba adası. Rengarenk balıkları görmek için derinlere dalmanıza gerek yok. Basit bir deniz gözlüğü ile yüzünüzü denize değdirmeniz yeterli… Aşağıda harika bir dünya var. Elinizde tutacağınız bir parça ekmek bu renkli balıkların avucunuza dolması için yeterli.
Zanzibar’a yolunuz düştüyse baharat bahçelerini görmeden dönmeniz mümkün değil. Zanzibar, balıkçılık, baharat yetiştiriciliği, tarım ve turizm ile geçiniyor. “Spice Farm” dedikleri yerler turistlere açık. Bildiğimiz birçok baharatın yoğun kokularını içinize çekince aslında soframıza gelenlerin ne kadar da özünden uzaklaşmış olduğunu fark ediyorsunuz. Tropikal meyveler ise her an kafanıza düşebilecek bollukta. Tek çeşit bildiğimiz meyvelerin birbirinden oldukça farklı birkaç tadını test edebilirsiniz.
Zanzibar bembeyaz kumlu sahilleriyle birlikte oldukça da yeşil bir ada. İki büyük ormanı var. Bunların bir tanesinin (Jozani Forest) içinde dolaşma imkanımız oldu. Yüksek ağaçların arasında kuş cıvıltılarıyla yürümenin yanında benim için en keyifli tarafı dünyada çok az bulunan “red monkey” olarak bilinen maymun türünü kendi doğal ortamında yavrularıyla birlikte ağaçlarda görebilme imkanı olması.
Zanzibar’ın gözden kaçırılmaması gereken bir özelliği de coğrafi konumu sebebiyle çok fazla gelgit olması. Kalacağınız yeri seçerken buna dikkat etmenizi ve önceden araştırıp bilgi sahibi olmanızı tavsiye ederim. Lakin akşam sularına basarak dolaştığınız sahilin sabah kalktığınızda size küçük bir sürpriz yaparak kilometrelerce uzaklaştığı görebilirsiniz. Adanın kuzey batısı bu durumdan en az etkilenen bölge.
Fotoğraf açısından oldukça zengin seçeneklere sahip olan Zanzibar, seyahat fotoğrafçılığına meraklıysanız güzel bir rota olabilir. Hem denizin keyfini sürmek, hem de doğal ve tarihi ortamlarda manzara fotoğrafları, sokak, yaşam fotoğrafları çekme imkanınız olur. Fotoğraf çantanıza koyacağınız gerek makro, gerek geniş açı lenslerin hepsi işinize yarar.
Bir gün yolunuz Zanzibar’ın büyülü dünyasına düşerse bol fotoğraf çekmenin yanında, tadı damağımda kalan tropikal meyvelerin hepsini denemeden dönmeyin.
Bize Ulaşın