31. İFSAK Kısa Film Festivali 16 Mart’ta sona erdi. Festival kapsamında Uluslararası bölümde festivalin Genel Koordinatörü Sinan Okan Çavuş’un ve ekibinin seçtiği 23 farklı ülkeden 53 kısa film ile zengin bir film seçkisi izleyici ile buluştu. Bu seçki ile dünyadan kısa filmleri izleyerek sinema sanatının diyalog yaratma gücünü bir kez daha deneyimledik. Festival boyunca canlandırma, kurmaca, belgesel, deneysel yapımların yanı sıra, dans ve müzik temalı filmleri de izleme imkânı bulduk.
Festivalin Uluslararası bölümünde beni en çok etkileyen filmlerden biri, belgesel türdeki Wind’s Heritage filmiydi. Etkileyici renkte görüntüleri ile Neştifan’ın tarihi yel değirmenlerinin hikayesini anlatıyordu. Yönetmenliğini Nasim Soheili yaptığı İran filmi yılın 120 gününde süren rüzgarlardan en iyi şekilde yararlanmak için inşa edilmiş değirmenlerin karşı karşıya kaldığı problemleri son değirmenci Mohammad Vali Gandami’nin aracılığı ile anlatıyordu. Geleneksel bir ustalığın ve bir kültürel miras sayılan tarihi yel değirmenlerinin kaybolmaya yüz tutmasına dikkat çeken derinlikli bir filmdi.
Diğer dikkat çekici film ise, yönetmen Zhandos Dzholoshov’un kurmaca dalındaki filmi Connection idi. Dedesinin vefatı üzerine, uzun yıllardır uzak kaldığı dağ köyüne dönmek zorunda kalmış bir genç adam, kendisini geleneksel bir cenaze töreni ritüelinin içinde bulur. Köklerinden kopmuş ve modern hayatı benimsemiş olan gencin, geleneklerini sürdürmeye devam eden yaşlı aile üyeleri ile arasındaki gerilimli ilişkiyi incelikli bir anlatımla ele almış. Dzholoshov’un anlatımı, güçlü görselliği ile izleyiciyi Kırgızistan’ın mistik doğasında bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda evrensel bir mesele olan kimlik ve aidiyet kavramları üzerine düşündürmeyi başarmış.

Duygusal yoğunluğu yüksek olan filmlerden biri de yönetmen Emma Branderhorst’un My Mother and I adlı filmiydi. Hollanda yapımı olan bu film, anne-kız ilişkisini sıcak ve etkileyici bir anlatım ile ele almıştı. Yine Hollanda’dan yönetmen Juliette van Ardenne’in Gush adlı filmi, doğum yapan bir annenin benliğindeki değişimi ve akıl sağlığını koruma çabasını anlatan çarpıcı bir kurmaca yapımdı. Alan Sergeij Castillo Gomez’in Angel de mi Guarda filmi ise, Kolombiya topraklarından bir baba-kız ilişkisini bölgenin kendine özgü müziği ve gelenekleri ile harmanlayan dokunaklı bir hikayeydi.
45. İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması finalistleri de festivalin yarışma bölümünde gösterimdeydi. Finalist filmlerde genellikle aidiyet, toplumsal bellek, insan hakları, çocuk hakları ve çevre sorunları gibi konular ele alındı. Canlandırma, kurmaca, belgesel ve deneysel türdeki 39 filmin hepsi çok etkileyiciydi. Gösterimlere katılan yönetmenler, film ekipleri ve oyuncular gösterim seanslarının ardından izleyicilerin sorularını yanıtlarken festival atmosferi daha da zenginleşti. Ödül alan filmler festivalin son günü özel gösterim ile bir kez daha izleyici ile buluştu.
Yarışma bölümünün finalist filmleri arasında beni derinden etkileyen ve izlediğim günden beri aklımdan çıkmayan üç filmden kısaca bahsetmek isterim:
Yönetmenliğini Tao Farren-Hefer’in yaptığı belgesel dalda Benden Sana filmi, Karadeniz kıyısındaki küçük ve huzurlu sahil kasabası Gerze’de geçen etkileyici bir hikâyeyi konu alıyordu. Film, Gerze kasabasının güçlü ve lider ruhlu figürlerinden biri olan İlknur Kara’nın öncülüğünde, köylülerin doğayı ve doğal kaynaklarını koruma mücadelesini anlatıyordu. Gerze halkı, yaşadıkları bölgenin ekolojik dengesini tehdit eden çevresel sorunlara karşı seslerini yükseltirken, bu direnişin simge isimlerinden biri haline gelen İlknur Kara’nın cesareti ve sarsılmaz kararlılığı çevre aktivizmi adına ilham vericiydi. Görsel anlatımı ve samimi atmosferiyle izleyiciyi Gerze’nin kıyılarında bir yolculuğa çıkaran Benden Sana, yerel aktivizmin gücünü ve dayanışmanın nasıl büyük değişimler yaratabileceğini gözler önüne serdi. Filmin gösteriminin ardından filmin başrolündeki İlknur Kara, filmin en genç oyuncusu Kuzey Kara ve tüm film ekibi izleyicilerle bir araya gelerek soru-cevap etkinliğinde sürecin perde arkasını bizlerle paylaştılar. Gerçek bir olaydan esinlenen bu yapım, yalnızca bir belgesel olmanın ötesinde, izleyicileri de doğaya sahip çıkma konusunda harekete geçiren bir çağrı niteliği taşıyordu.
Yönetmen Yaşar Güney Yurdakul’un kurmaca dalındaki Kötü Bir Gün filmi, toplumsal bir gerçeği çarpıcı bir şekilde ele aldı. Ortaokul öğrencisi Ahmet’in, babasının yırtılan pantolonuna yama yaptırmak için bir terziye gönderilmesiyle başlayan hikâye, izleyiciyi sarsıcı bir gerilim hattına sürükledi. Ahmet’in gittiği terzide karşı karşıya kaldığı beklenmedik durum karşısında yaşadığı içsel çatışmayı içimizde hissettik. Yurdakul’un sade ama etkili anlatımı, izleyiciyi karakterin yaşadığı korku ve çaresizlikle yüzleşmeye davet ettiği Kötü Bir Gün, güçlü atmosferi, gerçekçi oyunculukları ve huzursuz edici olduğu kadar düşündürücü anlatımıyla çok etkileyiciydi. Film yalnızca bir çocuğun başından geçen ürkütücü bir anı anlatmakla kalmadı, aynı zamanda toplumdaki sessiz kalınan meseleleri de gözler önüne sererek çocukların maruz kalabileceği potansiyel tehlikelere dikkat çekti. Gösterimde festival izleyicileri ile birlikte olan yönetmen Yaşar Güney Yurdakul, gösterim sonunda izleyenlerin sorularını yanıtladı.

Yönetmen Ahmet Toğaç’ın ikinci kısa filmi olan Aç Açına filmini babaları için doğum günü partisi organize eden iki küçük çocuğun gözünden izledik. Umut ve sevinçle başlayan ancak beklenmedik bir şekilde tatsızlığa dönüşen hikâyede özellikle lunapark sahnelerindeki çarpıcı görüntüler filmin dramatik yönünü güçlendirmiş. Ahmet Toğaç, filmde çocukların gözünden aile içindeki dinamikleri, beklentileri ve hayal kırıklıklarını aktarırken, izleyiciye derin bir empati kurma fırsatı sunmuş. Günlük hayatın sıradan bir anından yola çıkarak, alt metinde günümüzün toplumsal gerçeklerine dokunan Aç Açına, duygu yüklü anlatımı ve gerçekçi sinematografisiyle dikkat çeken bir yapım olarak öne çıkıyor. Yönetmen Ahmet Toğaç gösterimde bizlerleydi ve film sonunda soru cevap bölümünde izleyicilerimizin sorularını yanıtlayarak festivalimize katkı sağladı.
10-16 Mart 2025 tarihleri arasındaki festival boyunca hem ulusal yarışma kısa film ve belgesellerin hem de uluslararası kısa filmlerin, sinema sanatının farklı anlatım biçimleriyle hayatlarımıza dokunduğuna şahit olduk. Bu kadar kısa zamanda tam 92 film izledik. Gösterim sonrası filmler üzerine konuştuk, düşündük, tartıştık etkisinden çıkamadık. Katkı sağlayan tüm yönetmenlere, oyunculara film ekiplerine ve izleyicilere teşekkür ederiz!
IŞIL YAMAN
İFSAK Sinema Birimi Koordinatörü Işıl Yaman, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Tarihi, Teorisi ve Eleştirisi programında tamamlamış ve 2015-2023 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde Mimari Tasarım derslerinde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır. YTÜ Sanat ve Tasarım Doktora Programı’nda öğrenimine devam etmektedir. 2009 yılından beri İFSAK üyesidir.
Bize Ulaşın