Fotoğraf: Erhan Sevenler

Yeryüzünün Gizli Görüntüleri

Fotoğraf ve caz müziği birbirine çok benzer. Fotoğrafın da caz gibi türleri, icra edenleri, diğer yanda da on binlerce izleyicisi vardır. Caz müziği de müziğin alt basamaklarından biridir. Klasik müzik ve caz müziği, halk müziklerinin dışında diğer türlere göre daha evrensel bir yapıyı bünyelerinde barındırırlar. Taşıdığı dinamikler, enstrümanların çeşitliliği ve müzisyenlerin enstrümanlarına olan hakimiyetleri, bu tarz müziğin dünyada geniş kitleler tarafından benimsenip sevilmesini yanında getirmiştir.

Klasik anlamda fotoğrafın oluşması için nesneye, onun üzerine düşen ışığa ve bunu, o açıdan çeken fotoğrafçıya gereksinim vardır. Bütün bunlara rağmen seyirci tarafından ona yönelmiş bir çift göz yoksa, o fotoğraf da yok hükmündedir. Sanatta, ontolojik düzlemde var olmak ne yazık ki tek başına yeterli olmuyor. Tarihin belleğine kazınabilmesi için o fotoğrafın dolaşıma çıkması, görülmesi ve farklı yapılanmalarda üzerine konuşulması gerekiyor.

Fotoğraf, başlangıcından bu yana seçtiği konular üzerinden ilerleyişini sürdürmüştür. Öncelikle ölü doğa, manzara, portre üçgeni üzerinden yol alarak başarılı örnekler vermiştir. Sonra tarihi eserler üzerinden arkeoloji, mimari, günlük yaşam, cadde fotoğrafı derken kurguyu da yanına alıp sanat olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Düşünce ve tasarım da fotoğrafın birer önemli ögesi olmuşlardır. Ama fotoğraf ana aksını belgesel özelliği üzerinden sürdürmüştür.

Yeryüzünde herhangi bir zaman diliminde çekilen her fotoğrafın bir coğrafyanın koordinatlarına denk gelen izdüşümü vardır. İşte her fotoğrafı belgesel yapan bu özellik, kullanıldığı oranlar dahilinde farklılıklar göstererek fotoğrafta türlerin oluşumuna katkı sağlarlar. Bu yüzden belgesel fotoğraf, kendiliğinden biten otlar gibi sonsuza dek var olacak ve insanlığa olup biteni hatırlatacaktır. Tarihin bir dal olarak kabulünden sonra en çok başvurulan malzeme fotoğraflar olmuştur.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Hareketli görüntü ise -film ya da video- sadece akışa paralel bir süreci bire bir kameranın bulunduğu açıdan kopyalamakta ama fotoğraf gibi anlar üzerinden yansıtamamaktadır. İnsan beyni, fotoğraf makinesi olmadan süreci sabitleyememektedir. Fotoğraf bulunuşundan bu yana, önce saatler, sonra dakikalar, en sonunda da saniyenin küçük parçalarıyla eşlenmiştir. Gelişen teknik süreçte fotoğraf sadece ışığı pozlamakla kalmamış, aynı zamanda harekete bağlı olarak seçilen, özellikle düşük obtüratör hızıyla da kendine has, önceden planlanamayan bir görüntü katmanı oluşturmuştur.

Mevcut estetik ile sanat statüsünde eşleşen bu hareket, farklı bağlamlardaki görüntüleri sürprizleriyle oluşturur. Fotoğraf makinesi, gözün yerini alarak kendi tekniğinin getirdiği görüntü bileşenlerini fotoğrafın üzerine özenle yayar. İşte bu şekilde zaman, sadece çekeni değil, fotoğrafa bakanları da haz dünyasına yollayan özel bir algı alanının sınırlarını oluşturur. İyi fotoğraf da tam bu noktada yeni üretimler için mayalanır.

Foto Muhabirlerinin Dünyası

Belgesel fotoğrafın en önemli kolu foto muhabirliğidir. Foto muhabirleri hem olayları takip etmek hem gittikleri haberden iyi fotoğraflar çekmek hem de bilgileri görüntülerle eşlemek zorundadırlar. Haber peşindeyken farklı kurumlarından birlikte mesai yaptıkları arkadaşlarıyla aynı zamanda rakiptirler. Ama hepsinin ortak amacı, yayın organlarında imzalarıyla çıkacak iyi fotoğrafın peşinde olmalarıdır.

Gazete ya da dergi yayın organları haberlere olan ilgini artması için çarpıcı fotoğraflara gereksinim duyarlar. Bunların nitelikli örnekleri dergilere kapak olarak ya da bazen gazetelerinde sütunlarca alanını kaplayarak büyük ilgi çekerler, haberin başlığını güçlendirirler. Kararsız okuyucunun alacağı gazeteleri de çoğu kez bu gazetelerde yer alan fotoğraflar belirler. Bilinen gerçektir ki basın tarihinde farklı yayın organlarında çalışan efsanevi fotoğrafçıların tiraj artırımında büyük etkileri olmuştur.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Foto muhabirleri de gittikleri haber türüne göre birbirlerinden ayrılırlardı. Dijital teknolojinin olmadığı dönemde muhabirlerden baskı ustalarına kadar gazetenin tüm bölümlerde zamanla yarışılarak haberler yetiştirilirdi. Fotoğrafı çekmek yetmiyordu, filmin üzerinde o görüntünün de sağlıklı bir biçimde çıkması gerekiyordu. Film yıkanmadıkça bundan emin olunamıyor, gerekli zaman harcanmadan “gizli görüntü” gerçek görüntüye bir türlü dönüşemiyordu. En küçük bir netlik ya da ışık ayarı hatasından haber değerini kaybedebilirdi.

Muhabirler kişilik özellikleri ya da taşıdıkları niteliklerine göre haberlere giderlerdi. Politika, magazin, polis/adliye, spor, kültür-sanat gibi farklı alanlarda sadece haberleri yazıya çeviren gazeteciler değil, foto muhabirleri de uzmanlaşmışlardı. Kimi flaşı çok iyi kullanır kimi siyasetçiler kendini sevdirir kimi sanatçı portelerini stüdyo fotoğrafçıları kadar iyi çeker kimi de başta futbol olmak üzere spor karşılaşmalarından cam gibi efsanevi kareler getirirlerdi.

Zaman içinde sayısal verilerin fotoğrafa verdiği destekle teknik sorunların birçoğu ortadan kalktı. Net ve ışığı doğru fotoğrafların sayısı giderek arttı. Artık fotoğrafçılar ve gazetecilik mesleğinin herhangi bir dalını uygulayan foto muhabirlerinin de işleri eskiye nazaran kolaylaştı. Özellikle yüksek ISO değerlerini başarıyla uygulanabildiği fotoğraf makineleri, zor ışık şartlarındaki fotoğraf çekim risklerini ortadan kaldırdı. Gölgelerin içindeki dünyalar yeniden keşfedildi.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Özellikle tüm faaliyetlerini hareketi durdurmak ve oradan en iyi fotoğrafı getirmek üzere kendilerini programlamış olan spor fotoğrafçıları, teknik meselelerini asgariye indirerek kendilerini tam anlamıyla çekecekleri fotoğraflara vermişlerdir. Kazandıkları moral ile daha iyinin peşine gitmişlerdir. O sporcuları yüceltmiş o spor dallarını yükseltmiş ve çalıştıkları yayın organlarına büyük bir prestij kazandırmışlardır.

Spor Muhabirliğinin Doğası Üzerine

Foto muhabirliğinin en önemli ve en ilgi çekici alt kollarından biri spor muhabirliğidir. Fotoğrafın bulunduğu günden günümüze kadar güreşten bisiklete, futboldan okçuluğa, basketboldan yüzmeye kadar farklı spor dallarında unutulmaz fotoğraflar gördük. Ve biliyoruz ki, yakalanan fotoğraflarda ana bağlı olarak beliren estetik, mücadelenin niceliğini unutturup onu anonimleştirerek farklı bir bağlamda yeniden dolaşıma sokuyor.

Roland Barthes’ın fotoğraf üzerine belirttiği görüşlerinden gidersek, bu bağlamdaki fotoğraflarda olayın “studium”unu yitirip bir “punctum” tanımlamasını hak ettiğini daha iyi görürüz. Elbette, isimlendirilmesi için niceliksel bilgilere ihtiyacımız olmasına rağmen o fotoğrafın kendi rüzgârıyla ayakta durduğunu ve ona bakanı etkilediğini görmek, Barthes’ın teorisinin ne kadar doğru olduğunu ortaya koymaktadır. O fotoğraftaki an, ifade ya da bakış biçimi izleyiciyi etkisi altına alıp derinden etkiliyorsa, o fotoğraf amacına ulaşmış demektir.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Sanattaki en büyük tescil, beğenidir. Yapıtlar beğeni ve onlara gösterilen ilgi ile yol alırlar. Bir “açık yapıt” olarak sanat eserini ele aldığımızda, izleyicinin bakışı ve yorumu yoksa o döngü tamamlanmayacak ve sanat anlamını yitirecektir. Platoncu anlayışa göre sanat sadece güzel ve iyi değil, doğru da olmalıdır. Bu her ne kadar eskimiş bir tanım olup üzerine yeni teoriler de üretilmiş olsa, fotoğraf soylu geçmişi, bakanı etik değerler üzerinden yönlendiren fotoğraflarla doludur.

Özellikle belgesel fotoğraf üzerinden aktarılan, özgürlük, hak ya da çevre gibi konuların ele alındığı, yaşananlardan habersiz olan insanlara haber olarak ulaşan bilgilerin sunuluş biçimi çok önemlidir. Bilindiği gibi fotoğrafın taşıdığı bilgilerin çoğunluğu dramatik özellikler taşır. Ve insanlarda garip bir biçimde bu tarz haberlere duyulan, neredeyse takıntı derecesinde bir ilgi söz konusudur. Belki de bu haberleri izleyip yorum yapan insanlar, o ana kadar başlarına böyle bir olay gelmemesinin sevincini bu haberler üzerinden yaşamaktadırlar.

Dünyanın farklı noktalarında gerçekleşen spor karşılaşmalarında çekilen fotoğrafların, basın organları üzerinden insanların kahvaltı masalarına kadar gelebilmesi büyük bir lükstür. Zorlu bir mücadele sırasında foto muhabirinin azami dikkat göstererek saptadığı seçilmiş anlarla okuyucunun buluşması bazen bir şölene dönüşebilir. Görüntünün gücü, tüm nesnel bilgilerin zihne kazınması konusunda yardımcı olur. Algıda seçicilik, hafızayı güçlendirir ve unutmayı geciktirir. Bunların hepsi, mükemmele yakın bir fotoğrafın doğru anda deklanşöre basılarak saptanmasıyla ilgilidir. Üstelik şimdi yapay zekâ ve algoritmalar aracılığıyla eğilimlerimiz ve beğenilerimizi kullanarak mobil cihazlarımızın üzerinden hakimiyet kuruyorlar. Çoğumuz iyi fotoğraf görmek için hâlâ basılı kâğıdı, milyon piksel iddiasında olan cam ekrana tercih ediyoruz.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Zaman ve Yol

Zihnimizi yokluyoruz, hatırlayıp seviniyor, unutup kederleniyoruz. Güldürüyor, sevindiriyor, bazen de üzüyor, acıtıyor. Duygularımız gördüklerimizle harmanlanıp bizi farklı ruh hallerinin kucağına bırakıyor. Neler geliyor spor fotoğrafı olarak aklımıza, muhasebesini yapıyoruz. Başrollerde hep önemli sporcular var. Fotoğrafı çeken ikinci planda kalıyor, adı unutuluyor.

Muhammed Ali kollarını kaldırmış “Dünyanın en iyisi benim!” diyor, Mark Spitz, 1972 Münih Olimpiyatları’nda yedi altın madalya alarak yıllarca geçilmeyecek bir rekora imza atıyor. Pele, hepsi birbirinden çarpıcı fotoğraflarla taçlanan üç dünya kupasını kaldırma şerefine nail oluyor, Romenlerin gururu Nadia Comăneci, efsaneleşmiş fotoğraflar aracılığıyla jimnastik sporunu dünyaya sevdiriyor.

Sadece başarılı sporcuların fotoğrafları değil, spor muhabirlerinin çektiği unutulmaz binlerce farklı fotoğraf da hafızalarda yer ederek klasikler arasına giriyor. Bazen sporcuların dinlenme anlarından bazen antrenmanlarından bazen de karşılaşmaları tribünlerden heyecanla takip eden izleyicilerden çarpıcı fotoğraflar yakalanmaktadır. Spor fotoğrafları aynı zamanda spor tarihinin de görsel bir almanağı niteliğindedir. Sonuçta spor karşılaşmaları, katılımcı ülkelerin sporcuları üzerinden kıyasıya savaş verdiği bir tür arenadır.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Rekabet, çekişme, yarış, ülkelerin bayraklarını göndere çekme arzusu ve sonucunda duyulacak gurur, gerçekten de her karşılaşmayı bir çeşit uygarlık savaşına dönüştürür. Şampiyonalar, olimpiyatlar, turnuvalar spor foto muhabirlerinin kendilerini göstermek ve diğer yayın kurumlarının muhabirlerinden kopmak ve öne çıkmak için faaliyet gösterdikleri bir alandır. Bazen hiç umulmadık bir anda ve açıda, muhabiri dünya çapında bir noktaya getirecek fotoğrafın çıkma olasılığı vardır ama bunun için şans ve dikkat gibi iki faktörün üst üste gelmesi gerekir.

1936 Berlin olimpiyatlarında atletizm dalında Jesse Owens dört altın madalya kazandığında verdiği selam, aslında hem Hitler Almanya’sına hem de beyazlara karşı siyahların zaferini ırkçı Amerikalılar’a göstermek için iyi bir fırsattı. Kısa bir süre öncesine kadar Ari ırk peşinde koşan ve kız ya da erkek mitoloji kitaplarından fırlamış gibi duran gürbüz gençlerin fotoğraflarını çektiren Adolf Hitler’in telâş içinde stadyumu terk ettiği bilinmektedir. Hem yarışlar sırasında hem de ödül töreninden çekilen fotoğraflar unutulmaz görüntüler arasındaki yerini almıştır.

Ve yakın bir gelecekte Almanya neredeyse tüm dünyaya savaş ilan edecek, Naziler bu amaçlarını gerçekleştirmek adına örgütlenerek harekete geçecek, Yahudiler ve çingeneleri yok etmek isteyecek, son kertede de azgınlıklarının bedelini ödeyerek zor bir döneme gireceklerdi. Üçüncü Reich’ın sonu geldiğinde dünya da başka bir kulvarda koşmaya hazırlanıyordu. Herkes birbirini eskisinden daha az seviyordu. Ama spor soğuk savaş döneminde bile bir varoluş yolu olarak etkisini sürdürüyordu.

Ölümsüz Anlar

Şüphesiz, fotoğrafın en zor türüdür spor fotoğrafı. Fotoğrafçısının da bir sporcu gibi atikliğini gerektirir. Saniyelerin en küçük birimlerinde fotoğraf ihtimali belirmekte ya da kaçıp gitmektedir. Sürpriz görüntülerin peşindedir fotoğrafçı; görevi esnasında anların en büyük düşmanıdır, anlar da ona düşmandır. Günümüzün dijital fotoğraf teknolojisinin fotoğrafa getirdiği kolaylıklara rağmen fotoğrafın nasıl çıktığına bakacak zamanı bile yoktur fotoğrafçının. Ancak her şey bittiğinde kontrol edecektir.

Bir piyadenin teçhizatı gibi ağır ekipmanı vardır spor fotoğrafçısının. Birden fazla makinesini ve çekilecek konuya göre dört beş farklı özellikte objektifi sürekli yanında taşımak durumundadır. Sporcu gibi antrenmanlı olmak zorundadır. Çantasını taşırken de çekeceğe fotoğrafa doğru koşarken de gerekli gücü her an kullanabilecek kapasitede olmak durumundadır.

Hislerine güvenmeli, aklı ve soğukkanlılığıyla hislerini dengelemelidir. Tecrübesi artınca artık nereden neyin geleceğini bilecektir. Ama yine de çekilecek fotoğraflar için bu yeterli değildir. Alışkanlığı üzere tüm karşılaşmaları bir gözü kapalı, diğer gözü vizörde dikkatle izlemektedir. Kendi çıraklığı bitmiş, genç muhabirlere altın değerinde öğütler vermektedir. Ustalarıyla, alana yeni girmiş fotoğrafçılar arasında bir köprü gibi görev yapmaktan büyük mutluluk duymaktadır. Spor fotoğrafçılığı klasmanında aldığı ödüller, en büyük mutluluk nedenidir.

Fotoğraf: Erhan Sevenler

Spor karşılaşmaları belirli sahalarda gerçekleştirildiği için onun diğer konuları çeken foto muhabirleri gibi konularının yakınına girme şansı çok düşüktür. Şansını, elinde uzun odaklı tele objektifler ile denemek zorundadır. Genelde çekmek istediği konuyla arasında kolay kapatılamayacak bir mesafe vardır. Spor karşılaşmalarını çeken foto muhabirlerinin, bir mitoloji kahramanı gibi yaşadığı en büyük trajedidir bu. Onca emeğe karşı çoğu kez çekilen fotoğraflardan da içine sinen bir fotoğraf çıkmayacaktır

Okun yaydan çıktığı an, bir şampiyonluk anında havaya kalkan bir yumruk, son metrelerde ağırlaşan koluyla kulacını atan yüzücü, elinden son anda kaçırdığı topu kalesinde gören kaleci, ipi ilk göğüsleyen maratoncunun yüzündeki tarifsiz ifade, nakavt olmuş boksörün hareketsiz yatışı; hepsi bir spor fotoğrafçısının kadrajında yer almak ve bu görüntüleri sonsuzluğa çivilemek için vardır.

Fotoğrafçıya düşman anları dost görüntülere çevirme erbabıdır spor fotoğrafçısı. İyi fotoğrafsız her şampiyonluk ister istemez biraz eksik kalacaktır. Ve iyi bir fotoğraf, yarışan sporcudan yayın kuruluşunun editörüne, habere bakan izleyiciden onu çeken fotoğrafçıya kadar herkesi mutlu edecektir.

Büyük çabalar eşliğinde bize sporun yüceliğini gösteren, spor karşılaşmalarını unutulmaz fotoğraflara dönüştüren ve o ölümsüz anların ardında mütevazı bir biçimde kalmayı seçen, şu an yaşayan ve de aramızda olmayan spor muhabirlerine yürekten teşekkür ediyoruz.

Fotoğraflar: Erhan Sevenler

www.erhansevenler.com
@erhansevenler

1963 yılında İstanbul’da doğdu. M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Lisans) 1985, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Yüksek Lisans) 2001 yılında bitirdi.

Farklı konularda yayınlanmış 15 kitabı bulunan Merih Akoğul, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde 30’un üzerinde fotoğraf sergisi açtı, grup sergilerine katıldı. Fotoğraf sanatı ve kuramı konularında çalışmalar yaptı. Seminer, sempozyum ve açıkoturumlara katıldı, bildiriler sundu, paneller yönetti, seçici kurullarda yer aldı. Reklam sektöründe yazar olarak çalıştı. Çeşitli özel kurumlarda eğitmenlik, özel radyolarda kültür ve sanat programları, televizyon programlarında sanat danışmanlığı yaptı.

Edebiyat, fotoğraf kuramı, plastik sanatlar ve müzik üzerine yazıları ve eleştirileri birçok gazete ve dergide yayınlanan Merih Akoğul, 2003 yılının yaz döneminde Avusturya Başkanlık Sanat Dairesi tarafından verilen bursla çalışmalarını Viyana’da sürdürdü. Çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunan Akoğul, 27 yıldır Türkiye’nin önemli üniversitelerinde (Marmara Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi) fotoğraf dersleri vermiştir.

İstanbul Modern Müzesi Fotoğraf Bölümü Danışma Kurulu üyesi olan Merih Akoğul, aynı zamanda da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitmenliğini sürdürüyor. 2010 yılından 2021yılına kadar Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi kitaplarının editörlüğünü yaptı. İFSAK Blog ve Gezgin Foto dergisinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Seçilmiş Kişisel Sergiler

2022 “Caz Zamanı” Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2016 “Montreal’de Bir Mevsim, Galeri Işık
2013 “Tenha Vakitler”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2011 “Kayıp Ruhlar”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2010 “İç İçe İstanbul”, Fototrek, İstanbul
2008 “Standards”, PG Art Gallery, İstanbul
2007 “Sanki”, Leica Gallery, İstanbul
2006 “Geçen Yaz Viyana’da”, Palais Porcia Kunst Raum, Viyana
“Siyah Beyaz Afyonkarahisar”, Fevzi Çakmak Sanat Galerisi, Afyonkarahisar
“Avusturya 2006”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2005 “Bit-ki”, PG Art Gallery, İstanbul
“Yolda”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2004 “Otuz Kuş”, PG Art Gallery, İstanbul
“Geçen Yaz Viyana’da”, Fotografevi, İstanbul
2003 “Güzergâh: Edebiyat”, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, İstanbul
2002 “Başarmak”, Fotografevi, İstanbul
2001 “Klasikler/Neo-klasikler”, Fotoğrafevi, İstanbul
“Aşkküre”, Bedri Rahmi Eyüboğlu Sanat Galerisi, İstanbul
1999 “Bronz Askerler”, Fotografevi, İstanbul
1998 “Dönüşümler”, Art Shop, İzmir
“Filim”, İMKB Sanat Galerisi, İstanbul

Yayınlar

2021 “Ağustos” (şiir)
2016 “Montreal’de Bir Mevsim (fotoğraf)
2014 “Gece / Şarkılar” (şiir)
2007 “Sanki” (fotoğraf)
2006 “Siyah Beyaz Afyonkarahisar” (fotoğraf)
2005 “Türk Fotografçıları Kütüphanesi 22/Merih Akoğul” (fotoğraf)
“Bit-ki” (fotoğraf)
“İkizim Söyledi Ben Yazdım” (deneme)
“Saklı Günlükler” (çocuk edebiyatı)
2004 “Geçen Yaz Viyana’da” (fotoğraf)
2002 “Başarmak” (fotoğraf)
2001 “Klasikler/Neo-Klasikler” (fotoğraf)
1999 “Klasikler” (fotoğraf)
1995 “Kuğunun Ölümü” (şiir)
1992 “Son Dokunuş” (şiir)

Küratörlükler

2019 “Yolda” (Türkiye’de Gruplar), Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
2019 “Fotoğrafın Doğası”, Artweeks Akaretler, Akaretler No:45, İstanbul
2018 “Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı”, İstanbul Modern, İstanbul
2017 “Beni Bul” / Otoportreye Çağdaş Dokunuşlar, Akbank Sanat, İstanbul
2016 “Poz”, PG Art Gallery, İstanbul
2016 “İnsan İnsanı Çekermiş”, İstanbul Modern, İstanbul
2013 “Bir Zamanlar”, Fotografevi, İstanbul
2012 “Mekânın Doğası”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2012 2. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“İnsanlığın İzleri” (Sanat yönetmeni, şef küratör)
2012 “Gidilmemiş Zamanlar”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2011 1. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“Karşılaşmalar” (Sanat yönetmeni ve şef küratör)

Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi (Editörlük)

2021 Yusuf Tuvi
2020 Lütfi Özkök
2019 İbrahim Zaman
2018 Ergun Çağatay
2017 Yıldız Moran
2016 Ersin Alok
2015 İzzet Keribar
2014 Sabit Kalfagil
2013 Sami Güner
2012 Ozan Sağdıç
2010 Şakir Eczacıbaşı

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Çok Gözlü Adam

Akan günler, sanayi devriminden iletişim çağına, bilimden sanata kadar farklı çizgiler üzerinden yaşamımızın değerlerini belirlemeye ve…

Foto Ütopya

Zaman, su gibi akıp geçer. Su ise zamansız yolcu; akar, gider. Önüne çıkan engelin yanından yöresinden…

Neden Fotoğraf Çekiyoruz?

Başlıktaki soruya psikoloji perspektifiyle bakıldığında akla birden fazla yanıt geliyor. İlk ve en basit yanıt Freudçu…

Foto Sürreal

Fotograf ortamında bir süredir sürreal fotograf başlıklı seminer, atölye, sergi, gösteri gibi etkinlikler göze çarpıyor. Geleneksel/Modern…

Kendim Olmayı Seçtim

Güvenli ve korunaklı hissettiğimiz evimiz, hareket alanlarını daraltırken, özgürlüklerimizi sınırlar mı? Toplumun koyduğu görünmez duvarların ilk…

Yapay Zekâ ve Fotoğraf

Analog fotoğrafçılık yerini dijital teknolojilere terk ederken çoğumuz büyük bir devrime şahitlik ettiğimizi düşündük. Oysa filmli…

Nepal, Mumbai (Yaz 2024)

Bölüm 12, Umman, Maskat 10 Temmuz 2024 – Çarşamba Kurduğumuz saatte, sabaha karşı saat altıda uyanıyoruz.…

Büyükanne Orada mısın…

Bir ressam düşünün ki, bilinen tüm fotoğrafları yaşlılık dönemine ait olsun ve yaşadığımız dünya onu “Büyükanne”…