A. Kadir Ekinci’nin “MAL MEYDANI” ve Yusuf Darıyerli’nin “YULAR” isimli fotoğraf çalışmaları ortak bir tema üzerinden çalışılmış. Bu yazı aslında iki çalışmaya da geç kalmış özür bir yazısı. Zamanın ruhunun getirdiği yoğunluk, yorgunluk ve pandemi koşulları diyelim… Her iki çalışmada hayvan pazarından bizlere bir yaşam sunuyor. Hayvan pazarlarında sadece inek, koyun, keçi, dana, buzağı yok… Yaşlısından gencine insanlar var, karmaşa var, pazarlık var, birbirinin içine geçmiş sesler, konuşmalar var.
A. Kadir Ekinci, çalışmasına “Mal Meydanı” ismini koymasını şu gerekçelere bağlamış; Kars’ta hayvanların pazarlandığı yerin adıdır “Mal Meydanı”. Ekinci’nin çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği, iç içe yaşayarak büyüdüğü hayvanlar ve meydan bir zamanlar yaşamının bir parçası olmuş. Çocukluğundaki mal meydanı anıları ile bugün gördüklerini birleştirerek bu projeyi hayata geçirerek memleketine, mal meydanına, bir zamanlar dost olduğu hayvanlara ve bu kültürü gelecek nesillere aktararak borcunu ödemeye çalışmış. Yusuf Darıyerli ise çalışmasına “Yular” adını koymasını şu gerekçeye bağlamış; evcil büyükbaş hayvanları yönlendirmeye yarayan ip veya benzer malzemeden yapılan, basit bir nesne olan “yular” benim için insan ve evcil hayvan ilişkisinin, bu kadim geleneğin bir sembolüdür.
A.Kadir Ekinci çalışmasını Kars’ın ‘Mal Meydanı’nda yapmış. Meydan Türkiye’de haftanın beş günü açık olan tek hayvan pazarı. Hayvan pazarında 450 bin Simental, Simental melezi, Montofon, Yerli Kara, Zavot gibi büyükbaş, koyun ve keçi gibi 550 bin küçükbaş hayvan bulunuyor. Yusuf Darıyerli’nin çalışması ise Türkiye’nin değişik illerindeki hayvan pazarlarında yapılmış. Batı’dan Doğu’ya doğru gidildikçe görülen her anlamda ki eşitsizlikler hayvan pazarlarında ki görüntülerine de yansımış. Her iki çalışmadan bağımsız olarak çevresel-tarımsal koşulların kötüye gidişi, hızla artan tüketim talebi, kırsal alanların hızla yok oluşu, iktidarın hayvancılığa bakış açısı veya uygulanan yanlış politikalar, piyasa ekonomisinin yarattığı haksız rekabet koşullar, canlı hayvan ve et ithalatı, vs. gibi birçok sorun hayvancılığı gelecekte bitirme noktasına getirebilir. O zamandan bu zamana baktığımızda bu fotoğraflar bize bazı gerçekleri suratımıza çarpacak. Biz ne yaptık?
Yaşam sadece insanların değil, tüm canlıların ortak mücadele mecrasıdır. Bu ortak yaşam insanlarla birlikte hayvanların, bitkilerin, görünen veya görünmeyen tüm canlıların, hatta cansızların ortak dünyasından oluşur. Fotoğraf bize farklı yaşamları, farklı gözlerle sunar. Uzaktakini yanımıza getirir, bilmediklerimizi öğretir, meraklandırır, bizi başka dünyalara götürür. Her iki çalışmada bizi bilmediğimiz veya sadece Kurban Bayramlarında kısmen tanık olduğumuz bize anlatılmayanları gösteren farklı bir dünyaya götürüyor. Bu dünya da sadece küçük baş veya büyük baş hayvan yok. Doğa var, insan var, sesler var, pazarlık var, el sıkışma var, anlaşma var, dostluk var, sessizlik var, kargaşa var, aracılar var, cambazlar var, celepler var, kısaca bizden uzak olsa da bir yaşam ve onun etrafında dönen dünyası var.
Mal meydanı veya hayvan pazarları, hayvan alışverişlerinin yapıldığı bir alan olarak bilinse de oralar aslında sosyo-kültürel ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı bir alan. İnsan ve hayvan seslerinin birbirinin içine karıştığı gürültü, kargaşanın kendi içindeki düzeni, alışveriş esnasında yaşananlar, ortamın kaotik atmosferi, farklı dillerin konuşulduğu, anlaşmaların sembolik anlamı olan el sıkışmaların sıkça görüldüğü bir alan. A.Kadir Ekinci, Mal Meydanı’nda sürülerin meydana girişini, kantarın önünde bekleyişlerini, hayvanlarına sahip çıkan çocukları, hayvanlara yapılan diş kontrollerini, hararetli alışveriş hengamesini, sevimli hayvan portrelerini, meydan kahvesinde sobanın başında toplanmış insanları, meydanın asıl sahipleri olan cambazları, alış-verişleri, sevinç ve hüzünleri, aldım-verdimleri, hayırlı olsun dileklerine karışan hayvan seslerini yılın dört mevsiminden görüntülerle karelerine çok güzel yansıtmış. Yusuf Darıyerli ise gittiği geleneksel hayvan pazarlarında emek yorgunu ama güler yüzlü üreticilerle, pazarlığı sanata dönüştüren cambazlarla, işini iyi bilen celeplerle, hayvanla insanın çetin mücadelesine tanık olduğu anları kamerasının film rulosuna kaydederek bizlere ulaştırmış.
Her iki çalışmanın ortak özellikleri çok fazla. Her iki çalışma yılların emeği. Çok titizlikle çalışılmış ve yayına hazırlanmış. Fotoğraflar siyah-beyaz ama grinin tüm tonlarını görebilirsiniz. Fotoğraflar da zaman-mekân-insan-hayvan ilişkisi çok iyi verilmiş. “Mal Meydanı” A. Kadir Ekinci’nin 10 yıldan fazla üzerinde çalıştığı bir proje. Albümünde ki yazılarından anladığımız aslında konuya yabancı değil. O meydanı sonradan uzaklaşsa da çocukluğundan itibaren biliyor, yaşamının bir kesitinde yaşadıklarını, gördüklerini karelere yansıtmasını çok net görebiliyoruz. Bu nedenle çalışmasını çok daha fazla içselleştirmiş olarak değerlendirebiliriz. Yusuf Darıyerli ise çalışmasına panayırlarda gezerken kısmen görebildiği hayvan pazarlarının kendisinde uyandırdığı merak ve Türkiye’de hayvancılık olgusunun çetrefilli durumu sonucu geleneksel hayvan pazarlarına yönelmesiyle başlamış ve böyle bir çalışma ortaya çıkmış. Bu nedenle çalışmasını tek bir noktada yapmamış, Türkiye’nin birçok yerini gezmiş. Her iki fotoğrafçı eski bir kültür değeri olarak yörelere ait mal meydanlarının veya hayvan pazarlarının, zaman ve mekâna bağlı olarak yok olmaya başlaması nedeniyle, bütün bunlar unutulmasın diyerek belgelemişler ve gelecek kuşaklara aktarılmasını öngörmüşler.
Bu çalışmalar bir zamanlar hayvancılığımızın yıllar sonra nereye geldiğinin de bir göstergesi olacaktır. Fotoğrafın en büyük işlevi de bu değil mi. Bize zamanda yolculuk yaptırması. Fotoğraf yaşanılan zamanın sadece bir anlık kesitini, yaşamın içinden geçtiği zamanı durdururken geçmişle gelecek arasında da bir nedensellik bağlantısını kurar. Belgesel fotoğraflarda zaman yoruma açık bırakmayacak bir şekilde daha nesneldir. Fotoğrafın belgesel nitelikte olması, geçmişle bugün ve bugünle gelecek zaman arasında bir zaman köprüsü oluşturmasındandır. Gün gelip te bu topraklarda hayvancılık bir gün biterse, bu fotoğraflar, bir zamanlar yaşanmışlığın duyarlılıkla saptanmış belgeleri olarak elimizde kalacak.
Öncelikle elinize sağlık. Gerçekten iki değerli çalışmayı yazıya dökmüşsünüz. Ve İFSAK BLOG, her yazınız ayrı güzel ayrı değerli. Emeğinize sağlık.
Yusuf Darıyerli’nin “Yular” çalışması hakkında düşüncelerimi söyleyebilecek bilgim yok. Kendisi ile tanışmadığım gibi bu sergiyi gezmedim ve kitabı da elimde yok. Kendi web sayfasında çalışmanın fotoğrafları da yer almıyor.
Kadir Ekinci’nin bu çalışmasına bir çift cızlavet sebep olur. Babasının mal meydanı dönüşü küçük Kadir’e getirdiği cızlavettir bu. Tabii kız kardeşine ve annesine de entari ve kumaş tarzı şeyler gelirmiş. Zaten sergilerinin (İzmir’deki “Türkan Saylan Kültür Merkezi – 9 Ocak 2020” sergisinde böyleydi. Sanırım her sergide aynı ritüeli yapıyor) ilk eseri aslı olan bu cızlaveti fotoğraflar takip eder. Çalışmanın bana göre en önemli özelliği en büyük ve önemli mal meydanında ve de üstelik Ekinci’nin memleketinde yapılmış olması yanı sıra mal meydanının sosyal yönüne vurgu yapmasıdır. Çalışmada insan-insan, insan-mal ilişkilerini anlatan kompozisyonlar yer alır. Yine analog dönemden olan sahneler dikkatinizi çeker. İçine düşersiniz. Her fotoğraf kendi başına size bir şeyler anlatan küçük hikayelerken çalışmanın tamamı bir roman gibi okunur.
İzmir sergisindeki sohbetimizden sonra yine elim kaleme gitmiş ve bu güzel çalışmaya atıfta bulunuvermiştim.
Vaktiniz olursa göz atarsınız: https://www.arthenos.com/kisa-bir-fotograf-molasi-mal-meydani-kars/
Sevgi ve saygılarımla
Teşekkür ederim.