Bir ressam düşünün ki, bilinen tüm fotoğrafları yaşlılık dönemine ait olsun ve yaşadığımız dünya onu “Büyükanne” adıyla bilsin. Bir ressam düşünün ki yaşamı iki yüzyıla yayılsın ve gördüğü onca sahneye rağmen hâlâ böylesine doğal, insani değerlere saygılı ve dimdik ayakta kalsın.
İlişikteki fotoğrafta 20.yüzyıl ortalarının sıradan foto röportajlarında yer alan kadınlara benzeyen Grandma Moses, Amerikan Naif Resim Sanatı’nın en önemli ismi olarak tüm dünyada tanınmıştır. Daha çok doğayı ele alan resimleriyle bilinen Grandma Moses, hislerinin açtığı yoldan gitmeyi kendisine iş edinmiştir.
Fiziksel yaşı ne olursa olsun, ufak bir çocuğun ruhu dolaşır naif ressamların bedenlerinde. Geçen yıllar da önemli değildir, alınan eğitim de… Kuşları, ağaçları ve çocukları tuvale geçirmektir genelde işleri. Ürkektir naifler; iki boyutlu bakarlar dünyaya ve sanki çalıların arasına gizlenerek izlerler yaşamı. Ayrıntıya girmezler, girseler de bir kilimin motifleri gibi gözalıcı ama olan bitene hep mesafeli kalırlar.
Sanki eski bir dergide basılmış ve çarpıcı nitelikleriyle bize göz kırpan bu fotoğrafla ansızın karşı karşıya geldiğimizde; zamanı ve mekânı bilememiş olmanın şaşkınlığıyla objektife dolayısıyla da bize bakmayı reddeden yaşlı bir hanımefendinin yüzüne odaklıyoruz gözlerimizi… Siyah beyaz bir fotoğraf olmasına rağmen yumuşak bir ışıkla yıkanıp ileri çağlara bu şekilde geçmeyi seçen renkleri hissedebiliyoruz.
Arkada, hangi mevsim olduğunu tam olarak anlayamadığımız bir bahçenin hayali, ön planda elinde fırçasıyla yeni bir resmi imgeden simgeye dönüştürmeye yeminli ifadesiyle dünya naif resminin büyükannesi Grandma Moses’i görüyoruz. Bizlere bakmamayı seçip orada değilmişiz gibi davranarak hem varlığımıza duyduğu saygıyı gösteriyor hem de aramıza yıllar içinde kapanma ihtimali olan bir mesafe koyuyor Büyükanne.
Grandma, William Eugene Smith’in fotoğrafında, sanki eski bir Amerikan portre ressamının elinden çıkmış bir resim gibi gözükmektedir. Kesinlikle ailedendir. Ya da yeni bir döneme aitse, Amerikan tarihi ile ilgili belgesel bir filmin dinlenme ânında çekilmiş fotoğrafı gibidir. Bakışların başka yöne çevrilmiş olması, fotoğrafçının uzun bir süreden beri orada olduğunun ve yokmuş gibi kabul edildiğinin en önemli göstergesidir.
Fotoğrafta, sanki yüzün aynasından yansıyan uhrevi bir ışık bakışlarımızla buluşuyor. Grandma Moses’i yeterince tanımadan ona karşı iyi duygular hissediyoruz. Kim bu kadın derken, fakında olmadan bir W.Eugene Smith fotoğrafının içine düşmüş olduğumuzu görüyoruz. Ardından gelgitler, girdaplar, geriye kalan çakıl taşları derken, fotoğrafın dehlizlerinde (en azından fotoğrafa bakma süresi boyunca) anılarımızla birlikte kayboluyoruz.
Büyükannenin üzerinde çiçekli bir elbise, naif bir resimden çıkmışçasına dikkat çekmektedir. Bizi bulmasa da odasını binlerce kez dikkatle taramış bakışlarında, sözcüklerle ifade etmekte zorlandığımız, adeta güneşten ödünç alınmış bir ışık parlamaktadır. Gözlüklerinin ardında kalan öğretmen bakışları, Grandma Moses’in bu işi ciddiyetle yaptığının ve bu durumdan hoşnut olduğunun ispatı gibidir.
Dünya fotoğrafçılığının en önemli isimlerinden biri olan William Eugene Smith, açık ismiyle Anna Mary Robertson Moses’i çektiğinde 1948 yılıdır. Yani Grandma Moses 88 yaşındadır. Grandma, Amerika’da kraliçeler gibi ağırlanmakta, en büyük ressamlardan bile sakınılan ilgiyi ve saygıyı görmektedir. Avrupa’da da Grandma Moses’in adı artık iyice bilinmekte, onun resimlerindeki naif etkinin ünü, resim dünyasını bir kez daha bu sanatının bileşenlerini düşünmeye itmektedir.
Çocukluğundan beri resim yapan Grandma Moses, öncelikle 1938 yılında kartpostalları kopyalayarak, ardından da anılarıyla kırsal yaşamın izlenimlerini birleştirerek resimler yaptı. İlk sergisinin mekânı bir galeri değil, ilaç şişeleriyle resimlerin yan yana durduğu bir eczane idi. Onun sanatının ilk izleyicileri çevresindeki ve yaşadığı bölgedeki insanlar oldu.
Amerikan naif resminin kraliçesi Grandma Moses öylesine bir duyarlık ve çalışma gücüne sahipti ki, bir yıl içinde Amerika’daki resim çevrelerinin neredeyse tamamı onu tanımıştı. Safyürek bir kalbin elde edebileceği maksimum başarıyı göğüsleyen Grandma Moses, geçtiğimiz yüzyılın primitif halk resmi geleneğini genetik bir kod olarak üzerinde taşımış; geç gelen ama haklı bir ünün de sahibi olmuştur.
İşte, büyükanneli masalın sonu bu kez iyi bitiyordu. Amerikan resim çevreleri artık yalnızca masal anlatan değil, çocuk kalbiyle resimler yapan bir büyükanneye de kucaklarını sonuna kadar açtılar. Kim bilir, birbirlerine yolladıkları karla bezenmiş kaç Noel kartında onun resimleri vardı.
Fotoğraf: ©W.Eugene Smith / Grandma Moses / 1948
Bize Ulaşın