Fotoğrafın icadından günümüze baktığımızda dünyada ve ülkemizde henüz kitaplara veya literatüre geçmemiş birçok isme rastlayabiliriz. Ancak tarihe olan meraksızlığımız nedeniyle bu isimlerin bizim ülkemizde daha fazla olduğu söylenebilir. Onlardan biride Gaston Mizrahi’dir. Her ne kadar adı Adana fotoğraf camiasında bilinse de ülkemiz fotoğraf tarihinde pek bilindiğini zannetmiyorum. Gaston Mizrahi sadece Adana için önemli bir isim değil. O dönem çektiği Adana fotoğraflarıyla aslında bir dönemi, bir kenti, bir yaşamı, insanları anlatmasıyla yani ülkemiz fotoğraf tarihi açısından da önemli.
Adana veya daha genel anlamıyla Çukurova. Doğa her dönem onu toprağıyla, insanıyla, sanatçısıyla bereketli kılmış. Boşuna denmemiş ona bereketli topraklar… Çünkü o topraklar aynı zamanda bereketli sanatçıların doğduğu, yaşadığı, yerelden evrensele ulaştığı yer. Adana, çok katmanlı; çok renkli ve çok sesli bir şehir. Çukurova’yı Çukurova yapan yer. Bereketli toprakların ve üretken insanların Adanası; kültür, sanat, ve edebiyatın öncü şehirlerinden en önde geleni…
Adana, nasıl ki ülkemizde ve dünyada sinemanın, edebiyatın, romanın, şiirin, görsel ve güzel sanatların, müziğin öncüsü olmuşsa, aslında fotoğrafın da öncüsü sayabiliriz. Bunu saymamız için artık elimizde güçlü bir kaynak var. Ahmet Nadir İşisağ, Ahmet Karataş, S. Haluk Uygur, Soner Sevgili’nin kollektif bir anlayış ve sivil bir tarihçi bilinciyle yazdıkları “Adana Fotoğraf Tarihinde Öncü Bir İsim: Gaston Mizrahi” kitabı (Fotoğraf-1).

Kitap sadece Gaston Mizrahi’nin kuru bir anlatımla yaşam öyküsünü anlatan bir kitap değil. Dünyadan Adana’ya fotoğrafın serüveni ile başlayan, Gaston Mizrahi’nin Osmanlı döneminden başlayıp, işgal yıllarında ve 1923 öncesi ve sonrasını anlatan çeşitli dönemlerde çektiği Adana ve yöresinin fotoğrafları ile biten bir kitap. Kitap 350 sayfa, renkli, oldukça iyi bir tasarım yapılmış ve kaliteli bir kağıda basılmış. Kitap içeriği ise sadece bir yaşam öyküsü anlatmıyor. Zengin bir içeriğe sahip.
S. Haluk Uygur “Dünyadan Adana’ya Fotoğrafın Serüveni” başlıklı bölümde dünyada fotoğrafın serüvenini anlatırken onu tarihsel bir kronolojiyle anlatmıyor veya sadece fotoğraf tarihindeki Delacroix, Niepce, Daugrre, Talbot ve diğerlerinden bahsetmiyor. Fotoğrafın arka planında ki düşünsel oluşumu anlatırken fotoğrafın bir düşünce biçimi olduğu vurgusunu sıklıkla yapıyor. Fotoğrafın sadece 1800’lü yıllarda bulunan fiziksel bir icat olmadığını, fotoğrafik düşüncenin Platon ile başladığını, merceğin önemini, fotoğrafın görme ile olan ilişkisinden bize bahsediyor. Uygur, bunları anlatırken bir taraftan da sanatın dünyada ve özellikle Avrupa’daki değişimi ve gelişimi, ekonomi ile olan ilişkisi, değişen iktidar ve sınıf savaşlarını, feodalizmin yıkılmasını, burjuvazi ve kapitalizmin doğuşu gibi tarihsel olayları ve bunların sanat ve fotoğrafın gelişim süreci ile olan ilişkilerini bize anlatıyor. Uygur dünyadaki fotoğrafın gelişimini farklı bir bakış açısıyla anlatırken “Türkiye’de Fotoğraf” bölümüne de aynı tarzla devam ediyor. Ülkemizde ilk fotoğraf çeken kişinin kim olduğunu bilmenin zorluğundan yakınırken, Oryantalizm akımının etkisiyle Avrupa’nın ilk fotoğrafçılarının Osmanlı topraklarına geldiğini belirtiyor. İstanbul’da ilk fotoğrafçının Fransız asıllı Mösyö Kompa olduğunu, Adana da ise bu kişinin Gaston Mirzahi olabileceğini belirtiyor.
İstanbul’da Ermeni asıllı Abdullah Kardeşler (Viçen, Kevork, Hovsep) “Abdullah Freres” ismiyle kurdukları stüdyoda çok önemli başarılara imza atarlar. Abdullah Kardeşler Saray fotoğrafçısı olmakla birlikte stüdyoları, tüm dünyadan önemli kişilerin gelip fotoğraf çektirdikleri bir yerdir. Türkiye’de fotoğraf işi belki de resmin veya suretin dince yasak olması nedeniyle çoğunluk Ermeni ve Rum, daha azınlıklı olmak üzere Musevi’lerin yani gayrimüslimlerin işi olmuştur. Adana da ise bu kişi Musevi olan Gaston Mizrahi’dir. Gaston Mizrahi’nin fotoğrafçı olmasının yanı sıra meslek olarak gözlükçü olması onun optikçi yanının güçlü olmasını da anlatıyor. Gaston Mizrahi uzun yıllar Adana’da Yağ Cami civarında hem fotoğrafçılık hem de gözlükçülük yapıyor. Gaston Mizrahi sadece fotoğrafçılıkla uğraşmıyor, aynı zamanda ticaret yapıyor. Dükkanında gözlük, saat, kırtasiye, mevsimlik sebze-meyve satıyor. Gaston Mizrahi’nin bir diğer önemli özelliği ise Yahudi cemaatinin dini lideri olup hahambaşı olmasıdır. S. Haluk Uygur Gaston Mizrahi’yi anlatırken Musevilerin ülkemiz topraklarına nasıl geldiğini tarihsel bir süreç içinde anlatıyor. Bu arada “1909 İğtişaş Olayı”, “1934 Trakya Olayları”, “1941 Yirmi Kur’a İhtiyatlar Olayı”, “1942 Varlık Vergisi” gibi tarihimizde azınlıklara karşı yapılmış olan birçok olaya da yer veriyor. Bu arada ülkemizde ilk fotoğraf derneğinin Adana’da olması büyük ihtimaldir. Bu konuda Amin Maalouf’un “Doğunun Limanları” kitabını kaynak olarak gösteriyor.
Ahmet Karataş, Gaston Mizrahi ve Hayatına daha derinlemesine bir bakış sunar. Bu durumu Gaston Mizrahi’nin soyağacına ilişkin iki belgeye dayanarak söyler. Bunlardan birincisi Gaston Mizrahi’nin hahambaşı olduğuna dair olan belge, ikincisi Albert Mizrahi için yapılan albümdeki “Albert Mizrahi Aile Ağacı” adlı belgedir. Karataş Mizrahi ailesinin Adana’ya gelmeden önceki yaşantılarından başlayarak arada Osmanlının son günleri, Birinci Dünya Savaşı, Anadolu’nun ve Çukurova’nın işgali, tehcir olayları, Adana’nın kurtuluşu, Cumhuriyet’in kurulması gibi birçok dönemdeki yaşantılarından bahseder. Gaston Mizrahi’nin özelliği tüm bu olayların olduğu dönemlerde fotoğrafçılığa devam etmesi ve yaşanan bu olayları tarihsel bir belge olarak kaydetmesidir. Karataş yazısında Adana Yahudilerine genel bir bakış sunmakla birlikte Gaston Mizrahi’nin din adamlığı üzerinde oldukça geniş çaplı araştırma yapar. O dönemi belgeleri ile anlatır. Gaston Mizrahi daha önce bahsettiğimiz gibi sadece fotoğrafçılık işi ile uğraşmaz. O aynı zamanda bir iş adamıdır. Fotoğrafçılığı yanında iş adamlığıda yine Karataş, tarafından oldukça geniş belgeler eşliğinde anlatılır. Bunlar aynı zamanda o dönemde Adana’nın iş yaşamı hakkında da bizlere bilgi sunan önemli belgelerdir. Gaston Mizrahi ve ailesini en etkileyen olay 1942 yılında uygulamaya konulan Varlık Vergisi’dir. Kendisine 50.000 TL vergi borcu çıkarılır. Ancak o kadar geliri veya mal varlığı yoktur. Bu parayı ödeyemez. Daha sonradan beraber çalıştıkları bir Türk arkadaşı ona yardım eder. Daha sonradan Gaston Mizrahi borcunu Sular civarında çok değerli bir arsayı arkadaşının oğluna hediye ederek öder.
Ahmet Karataş ayrıca “Gaston Mizrahi ve Adana’da Fotoğrafçılık” başlıklı bölümde Adana’ya fotoğrafın nasıl geldiğini, ilk fotoğrafçıları, fotoğraf dükkanlarını belgelere dayanarak ayrıntılı olarak anlatır. Ülkemizde ilk fotoğraf derneğinin Adana’da kurulmasını, Amin Maalouf’un “Doğunun Limanları” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarını kaynak göstererek anlatır. Gaston Mizrahi’nin fotoğraflarını; 1-İşgal öncesi Adana ve çevresi; 2-İşgal dönemi Adana ve çevresi; 3- İşgal sonrası Adana ve çevresi olarak üç döneme ayırır ve bu dönemleri ayrıntılı olarak incelerken Mizrahi’nin çektiği fotoğraflara da bolca yer verir. Gaston Mizrahi fotoğraf stüdyosunda fotoğrafçılıkla her türlü çalışmaları yaparken aynı zamanda film, kart, siyah-beyaz banyo kimyasalları gibi fotoğraf malzemeleri de satmaktadır.
Ahmet Nadir İşisağ ise Gaston Mizrahi ile dedesi Cafer İşisağ’ın arkadaşlıklarını, dostluklarını ve birlikte ortak olarak yaptıkları iş ilişkilerini, Aladağ bölgesinden kesilen tomrukların sallarla Salcılar (şimdiki Eski Baraj) bölgesinde yakalanıp karaya çekildiğini kendi çocuk gözü ile anlatır. Gaston Mizrahi’nin en önemli fotoğrafları Fransız işgali sırasında çektiği fotoğraflardır. Mizrahi, zorla işgal sırasında çekilmesi istenen stratejik ve askeri binaların fotoğraf karelerinde bile o binayı ve yeri, fotoğraf estetiğine uygun şekilde çekmiştir. İster işgal zoru, ister kendi gönlü ile Adana’nın görsel tarihi için en önemli fotoğraflar Gaston Mizrahi’ye aittir. Mizrahi çektiği bu fotoğrafların bir kısmını yine kendisi renklendirerek kartpostal olarak satmıştır. Bağdat demiryolunun yapımı esnasında çekilen fotoğraflar yine Mizrahi’ye aittir. Ahmet Nadir İşisağ, Gaston Mizrahi’nin nedendir bilinmez bir tek Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı çekmediğini belirtir. Atatürk’ün 1937 yılında Adana’yı ziyaretinde tren penceresinden görünen fotoğrafını Gaston Mizrahi’nin kayınbiraderi Moiz Meşulam çekmiştir.
Gaston Mizrahi’nin kitabının son bölümünü Soner Sevgili, “Gaston Mizrahi ve Eserleri Albümü” olarak hazırlar. Soner Sevgili albümün oluşmasındaki zorlukları anlatır. Albümde Gaston Mizrahi tarafından çekilen fotoğraflar yer alır.


“Gaston Mizrahi’nin 1923 Öncesi Adanası”nda; Adana’nın çeşitli semtlerinden veya genel manzara olarak çekilmiştir. Siptilli Pazarı (Fotoğraf-2), Seyhan Nehrindeki öküzler, değirmenler, nehir kıyısındaki yalılar, Büyük Saat (Fotoğraf-3), Ulu Cami, salcıların tomruk çıkardığı yerler, çeşmeler, mescidler, camiler, Taş Köprü (Fotoğraf-4), Ermeni mahallesi (Fotoğraf-5), kolordu, kışla, askeri hastane, Kuru Köprü meydanı, Doktor Rolland caddesi, albüme birden fazla örnek olarak konulmuştur.


“İşgal Yılları” ise ayrı bir bölüm olarak ele alınmış General Dutfieux’un selamlanması (Fotoğraf-6), Kolordu Meydanı (Fotoğraf-7), Kilikya Jandarma Teşkilatı, Fransız generallerin şehre gelişleri, uçak pisti, General Gourand’ın Adana’ya gelişi birçok fotoğrafta gösterilmiştir.


“İnsanlar, İşler, Güçler” bölümünde Adana’dan insanları, yaşamları anlatan fotoğraflara yer verilmiştir. ayakkabı tamircisi (Fotoğraf 8 ve 9), buğday pazarı, kasaplar (Fotoğraf-10), dilenciler (Fotoğraf-11), deve kervanları (Fotoğraf-12), renklendirilmiş Müslüman köylü kızı, su taşıyıcılar (Fotoğraf-13), ayı oynatıcıları, oryantal tipler, vs.,vs…






“Adana’nın Çevresi” bölümünde Koçlu Konak, Pazar yeri, Türk Mahallesi, Menteşe’den nehir yoluyla kerestelerin taşınması, Osmaniye Kürt liderleri (Fotoğraf-14), Anavarza (Fotoğraf-15), Yılan kale, Toroslardan geçen deve kervanları, Hacı Kırı’da yapılan büyük Toros (Varda) köprüsü (Fotoğraf-16), Belemedik yaylası (Fotoğraf-17), Pozantı, Bağdat-Belemedik hattında demiryolu, İstasyon meydanı…




“Albüm-1” bölümünde ise kitapçı K.Papadopoulos ve oğlunun Mersin ve Adana adını taşıyan ve Paris’te Baudiniere Yayınevi tarafından basılan 16 kartpostaldan oluşan “Souvenir de Cilicie-Cartes Postales Choisies” albümünden fotoğraf-kartpostallar yer alır. Bu albümde yer alan kimi fotoğrafların bazılarının Gaston Mizrahi’nin fotoğraflarının devamı niteliğinde olması nedeniyle imza şüphesi yaşandığı konusunda not düşülmüştür. Bu albümde berber, ciğer kebapçısı, dilenci, Siptilli pazarı, Seyhan köprüsü, hükümet sarayı, aşlamacı (Fotoğraf-18), Ermeni mahallesi, Kuru Köprü (Fotoğraf-19) gibi yerler yer alır. Bazı fotoğrafların renkli, bazılarının siyah-beyaz olduğunu da vurgulamakta fayda var.


“Albüm-2” albümü 24 kartpostaldan oluşan “Souvenird’Adana” albümüdür. Albümün iç kapağında Osmanlıca Adana haritası, su taşıyıcıları, sokak aşçıları,berberler, şerbet satıcıları, Seyhan Nehri, Taş Köprü, Dr.Rolland caddesi (Fotoğraf-20), Tahıl pazarı, Siptilli pazarı, Kuru Köprü, Ermeni Kilisesi ve mahallesi, şehirden genel görünümler (Fotoğraf 21) renkli ve siyah beyaz olarak sunulur.


“1923 Sonrası Adana” bölümünde ise Gaston Mizrahi’nin 1923 sonrasında çektiği ve yayınladığı Adana kartpostallarından oluşuyor. Kartpostalların bir kısmında imza olarak “G. M.”, bir kısmında “FOTO REKOR”, bir kısmında ise “G.M. FOTO REKOR” kullanılmış. Albümde Taş Köprü, Memleket Hastanesi, şehirden umumi manzara (Fotoğraf-22), Saathane Caddesi, Belediye bahçesi, Atatürk Parkı, Seyhan Parkı, Ulu Cami (Fotoğraf-23), Gazi İlk Mektebi, Kız Öğretmen Okulu, Erkek Muallim Okulu, yeni istasyon, Hükümet Konağı, Körkün Köprüsü, Demir Köprü, Adana Numune Mahallesi, nehir kenarı (Fotoğraf-24), Ordu Evi, Gılodo fabrikası, Atatürk anıtı, Abidinpaşa caddesi, Adana barajı albümde yer alıyor.



“İmzasız Kartpostallar” albümünde ise Gaston Mizrahi’nin imzası olmayan ama diğer fotoğraflardan yola çıkarak Gaston Mizrahi’nin olabileceği düşünülen kartpostallarına yer verilmiş. Şehrin panoramik görüntü, arabacılar çarşısı, kasaplar çarşısı, sebze pazarı, yeni istasyon (Fotoğraf-25), Belemedik, Antik köprü, develerle yapılan ulaşım, Adanalı çiftçiler, Teras sineması, Hükümet Konağı, Pamuk pazarı, Türk kahvesi (Fotoğraf-26), Üçgen çeşme, Ulu Cami, Pamuk Pazarı Camisi, buğday pazarı, Kuru Köprü mahallesi, Tahıl pazarı, Saat Kulesi, mezbahane gibi değişik yerlerden kartpostallar renklendirilmiş olarak veya siyah-beyaz olarak albümdeki yerini almış.


Adana ve Türkiye fotoğraf tarihi açısından böyle bir tarihi ortaya çıkarmak oldukça önemlidir. Bu nedenle Ahmet Nadir İşisağ, Ahmet Karataş ve S.Haluk Uygur tarafından sivil bir tarihçi bakış açısıyla titizlikle yazılması, Soner Sevgili tarafından bilimsel bir çalışmanın gerektireceği titizlik ile fotoğrafların seçilmesi ve gerektiğinde karşılaştırmalı olarak notlar düşülmesi oldukça önemlidir. Bu kitap Gaston Mizrahi’nin sadece yaşam öyküsü veya fotoğrafik yaşam öyküsü değil, aynı zamanda dünyada ve ülkemizde fotoğrafın gelişimi, öyküsü, ülkemizin dönemsel olarak içinde bulunduğu tarihsel durumlardan ayrıntılı olarak bahsedilmesi, Adana özelinde yine fotoğrafın Adana’da gelişme süreci, Adana’nın Osmanlı ve yeni Cumhuriyet döneminde ki tarihsel durumunu ele alması açısından oldukça önemlidir.
Gaston Mizrahi’nin fotoğraflarını genel olarak değerlendirdiğimizde özellikle bulunduğu dönemler açısından Osmanlının son dönemleri, işgal yılları ve yeni Cumhuriyet’in kuruluş yılları olması nedeniyle oldukça tarihi, ancak zor dönemlerdir. Bu nedenle bu dönemlerin resmedilmesi de oldukça zor, ancak bir o kadar da önemlidir. Gaston Mizrahi, fotoğrafın tarihi belgeleme işini oldukça başarıyla yapmış. Ancak aynı durumu fotoğraflarda kendi duygusunu, estetik yaklaşımını kattığını söyleyemeyiz. Bunda en büyük etken Gaston Mizrahi, geçimini fotoğraf stüdyosu veya fotoğraflardan sağlayan bir kişi. Fotoğrafı profesyonel olarak ve bir iş olarak yapıyor. Bu durumu şunlardan anlıyoruz. Fotoğraf stüdyosu var. Bu fotoğrafların bir kısmı daha sonra renklendirilerek satılıyor. İşgal dönemde ise işgalciler tarafından dönemin fotoğraflanması isteniyor. Varlık vergisi döneminde ise ticaret yapmasının bedelini fazlasıyla ödüyor.
Nuray Özdemir, “Yerel Tarih Araştırmalarında Bir Belge Olarak Fotoğraf”başlıklı çalışmasında yerel tarih araştırmalarında fotoğrafın önemli bir belge olduğunu belirtir. Bu konuda Özdemir şunları söyler; “İcat edildiği 1839 yılından itibaren fotoğraf, hem diğer resim, gravür gibi görsel malzemelerden hem de mahkeme tutanağı, polis raporu gibi diğer kayıt türlerinden çok daha etkili bir biçimde gerçekliğin bir tıpkı basımı olarak kabul görmektedir. Günümüzde, kentlerin, caddelerin, kahvelerin, dükkânların geçmişte çekilmiş fotoğraflarının büyük tarihsel değerini sadece tarihçiler değil, koleksiyoncular, yerel yönetimler ve yaşadığı coğrafyanın geçmişi ile ilgilenen her türden araştırmacı şüphesiz ki bilmektedir. Bu tarz fotoğraflar özellikle yerel tarih araştırmalarında pek çok soruya yanıt bulmada yardımcı olduğu gibi yeni sorular sorulmasına da zemin hazırlayarak araştırmacıya yol göstermektedir. Fransa tarafından 1839 yılında fotoğrafın bulunuşu dünyaya duyurulmuş ve pek çok ülkeyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda da fotoğrafa ilgi başlamıştır. Dönemin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’de Osmanlı kamuoyuna tanıtıldıktan sonra bu fotoğraf önceleri gezginler yolu ile ülkeye girmiştir. Ancak 19.yüzyıln ikinci yarısında İstanbul dünya fotoğrafında önde gelen şehirlerden biri olmuştur. Fotoğrafhanelerin çoğunluğu, İstanbul’un batılı anlayışa en yakın yeri olan Pera’da gayrimüslim Ermeni veya Rumlar tarafından açılmıştır. II.Abdülhamit Müslümanlar arasından bazı asker ve sivilleri, olayları gözlemlemek üzere görevlendirmiş ve İstanbul’daki çarşı, pazar, anıt, hastane, okul, sokak, tanınmış şahsiyetlerin fotoğraflarını çektirerek albümlerde toplatmıştır. Fotoğraf, Osmanlı ülkesinde 1850’den sonra gayrimüslimler aracılığıyla diğer kentlere ve Anadolu içlerine kadar taşınmıştır. Ancak gereken malzemenin olmayışı, din kurallarının sınırlayıcılığı nedeniyle uzun süre gizli yapılmış ve birtakım azınlıklarla aristokrat kesimin eğlencesi olarak sürdürülmüştür. Ancak I.Dünya Savaşı yıllarında fotoğrafa ilgi artmış ve savaş fotoğrafçılığı gelişme göstermiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus kâğıdı, pasaport ve resmi evrakların fotoğraflı olmasının zorunlu hale getirilmesi, özellikle taşrada geniş halk kitlelerinin fotoğrafla tanışmasına vesile olmuştur. Ayrıca Cumhuriyet döneminde giderek gelişen basın yayın teknolojisi ile gazete ve dergi sayıları artmış, haberlere fotoğraf koymaya gereksinim duyulmuştur. Bu da basın fotoğrafçılığının gelişmesini sağlamıştır. Fotoğrafın basın tarafından kullanımı Cumhuriyetin ilk yıllarında tamamıyla ideolojik olup Atatürk ilke ve inkılaplarını geniş kitlelere yaymak ve yerleştirmek amaçlanmıştır. Yeni Türk alfabesine geçiş sürecinde ve okuma-yazma oranının çok düşük olduğu bir toplumda basında görüntü yoluyla anlatıma ağırlık verilmiştir. Böylece geniş kitlelere ulaşan fotoğraflar toplumu yönlendirmede önemli rol oynamıştır. Cumhuriyetin yöneticileri de fotoğrafı basın yoluyla etkili bir biçimde propaganda amaçlı kullanmışlardır. Böylece sadece büyük şehirlerle değil Anadolu kentleri ile ilgili yapılan haberlerde de kullanılan fotoğraflar yerel tarih araştırmalarına kaynak özelliği taşımaktadır. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde fotoğraf yoluyla görselliğin kullanılmaya başlanması söze dayalı toplum yerine, yazı ve görüntüye dayalı topluma geçişi simgelemiştir. Böylece görsel tarihin oluşmasına da zemin oluşturmuştur. Ancak görsel tarihin belgeleri olan bu fotoğraflar ve albümler dağınık halde çeşitli kurumlarda ve şahısların elinde bulunmaktadır. Çoğunlukla yazıyı destekleyici ve gösterim amacıyla kullanılan fotoğraflar, Cumhuriyet döneminin tarihi hakkında bilgi üretmek üzere henüz yeterince kullanılmamıştır.”
Nuray Özdemir, değindiği noktalarda çok haklıdır. Fotoğraflar sadece Cumhuriyet dönemi tarihi hakkında değil, fotoğrafın icadından itibaren özellikle ülkemizde tarihi ortaya çıkarmak için yeterince kullanılmamaktadır veya kullanımına izin verilmemektedir. Gaston Mizrahi’nin fotoğraflarının bu çalışmada toplanması ülkemiz tarihinin en önemli dönemlerini kapsaması açısından çok önemlidir. Bu kitap, bu alanda gerek ülkemiz, gerek Adana açısından çok büyük bir boşluğu doldurmasının ötesinde, bir örnekte teşkil etmektedir.
KAYNAKLAR
1-Ahmet Nadir İşisağ, Ahmet Karataş, S. Haluk Uygur, Soner Sevgili. Adana Fotoğraf Tarihinde Öncü Bir İsim: Gaston Mizrahi. Akademisyen Kitabevi. Adana. 2024
2- Nuray Özdemir. Yerel Tarih Araştırmalarında Bir Belge Olarak Fotoğraf: Mudurnu Örneği. Uluslararası Prof. Dr. Halil İnalcık Tarih ve Tarihçilik Sempozyumu. Vol.2. 2022. https://ttk.gov.tr/10-37879-9789751749994-2022/

Gaston Mizrahi’nin fotoğraf sanatını Adana’da sahiplenmesi çok ilgimi çekti. Hikayesini bir çırpıda okudum ve çok etkilendim. İyiki Bay Mizrahi gördüklerini belgelemiş ve günümüze bir miras olarak aktarmış. Çok değerli. Aynı şekilde oğlu Metin’in de bizlere aktarması çok değerli. Eline sağlık Metin.
Hocam kaleminize sağlık. İlgiyle okudum Adananın bir forograf değerini ve kitap tanıtımını. Teşekkürler.
Çok teşekkürler.