Anonim bir fotoğraf, 1920’ler, Sanayii Nefise heykel atölyesinde çalışma, kişiler bilinmiyor. SBayazıt arşivi

Tarihte Unutulanlar- IV: Kadın Heykel Sanatçılarının İzinde…

///

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Suzan Bayazıt https://www.instagram.com/suzanbayazit/tarafından hazırlanmıştır.

. . . . . . . . . . . .

Anonim bir fotoğraf, 1920’ler, Sanayii Nefise heykel atölyesinde çalışma, kişiler bilinmiyor. SBayazıt arşivi

“Bu anonim fotoğraf yaklaşık 100 yıl öncesine ait ve isimleri belirlenemeyen  kadın heykeltıraşlar ve ressamlar yer alıyor. Sanat tarihinde kadınlar çoğu zaman görünmez kılındı; eserleri ve emekleri yeterince belgelenmedi. Belki de bu karede, bugün isimlerini bilemediğimiz ama iz bırakmış kadın sanatçılar var. Onları hayal etmek ve görünmezliklerine dikkat çekmek, 8 Mart’ın ruhuna uygun bir hatırlatma: Kadınlar hep vardı, hep üretti, ancak her zaman görünür olamadılar.”

Bilge Kağan fotoğrafı, Kharakhourum Müzesi, Övörkhangai Eyaleti,Moğolistan 2024, SBayazıt

Kadın ve heykel denildiğinde, en eski örnek olarak aklımıza Neolitik Dönem’den Çatalhöyük’te bulunan Ana Tanrıça heykelciği gelir. Türk tarihinde ise ilk öznel heykel, bugün Moğolistan’da bulunan ve M.S. 712 yılında hüküm süren Bilge Kağan’a ait olan heykeldir. Heykelin başında Anka kuşu bulunmaktadır.

Sultan Abdülaziz 1867 Avrupa gezisinde büyük olasılıkla kent meydanlarında gördüğü batılı hükümdarlara ve önemli kişilere ait heykellerden esinlenerek Charles Fuller adlı bir İngiliz heykeltraşa 1871’de atlı bir heykelini yaptırmıştır. Bir Osmanlı Sultanına ait ilk heykel örneği olan bu yapıt 1872’de bronzdan dökülerek Beylerbeyi Sarayı’na konmuştur.

Sanayi-i Nefise Mektebi, 3 Mart 1883 tarihinde Osman Hamdi tarafından açıldı. Ancak buraya kadın öğrenciler kabul edilmedi. Bu tarihten tam 31 yıl sonra, 1 Kasım 1914’te, Mihri Müşfik Hanım’ın girişimleriyle İnas Sanayi-i Nefise Mektebi kuruldu. Mihri Hanım, dönemin Maarif Nazırı Şükrü Bey’in karşısına çıkarak kadınlara yönelik sanatsal imtiyazların eksikliğinin adaletsizliğini dile getirdi. Şükrü Bey, bu durum karşısında şaşırarak kız öğrenciler için bir bölüm açılmasını onayladı. Böylece, kadın sanatçılar güzel sanatlar eğitimine akademik bir çerçevede yetişmeye başladı.

İlk yurt dışında eğitim alan kadın heykeltraşlarımızın Mukbile Reşat Hanım, İsviçre’nin Cenevre kentinde sanat eğitimi alarak resim ve heykel alanında çalışmalarda bulundu. 1923 yılında Galatasaray Sergisi’ne Hamdullah Suphi Bey’in heykeliyle katıldı. Ancak genç yaşta hastalanarak 1925 yılında Cenevre’de vefat etti. Kendisi hakkında çok az bilgimiz var.

Melek Ahmet Hanım, Taha Toros’a göre Türkiye’nin ilk diplomalı kadın heykeltraşıdır. 1922, 1923, 1924 ve 1925 yıllarında Galatasaray Sergilerine katılmıştır. Sanat yaşamında önemli bir anı, 1928 yılında Afgan Kralı’nın 5. Ankara sergisini gezmesiyle yaşandı. Kral, Melek Ahmet’in “Zeybek” heykelini incelediği esnada çekilen fotoğraf, sanatçının bilinen tek görsel kaydı olarak günümüze ulaştı. Bu fotoğrafta Osmanlıca olarak  “Kral Hazretleri, Melek Hanım’ın “Zeybek” heykelini tetkik ederken” 26 Mayıs 1928  Hakimiyeti Milleti gazetesinden. Osmanlıca tercümeler Ali Suat Ürgüplü.

Saime Rezan Ramiz Öker Hanım, (1902-1994), küçük yaşlardan itibaren sanata ilgi duydu. 8–9 yaşlarında evin dadısının gizlice resmini yapması üzerine, abisi tarafından ihbar edilince tokat yemekten zor kurtulduğunu anlatılır. Sanayi-i Nefise’de modelaj dersinde yaptığı Jül Sezar büstüyle ödül kazandı. Heykelleri 1924, 1927 ve 1928 yıllarında Galatasaray ve Ankara sergilerinde yer aldı. Afgan Kralı, sergiyi ziyaret ettiğinde Rezan Hanım’ın heykellerini de inceledi. Ve satın almak istediğini söyledi. Aşağıda fotoğrafta Rezan Hanım sergide  “Afgan Kralı hazretleri, Gulam Ceylani Han (sefir) Heykeltraş Rezan Hanım, Safveti Ziya, Maarif Müsteşarı Kemal Zaim beyler ve ressam Halil Ziya” 26 Mayıs.1928  Hakimiyeti Milleti gazetesinden.

Taha Toros’un kitabında bahsettiği diğer ilk heykeltraşlardan Edibe Hanım’ın ismi 1924 ve 1927 yılları Galatasaray sergilerinde yer alsa da, hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Muhsine Hanım’dan ise isminin dışında fazla bir bilgi yoktur. Hem Edibe’nin hem de Muhsine Hanım’ın erken yaşta vefat ettikleri tahmin ediliyor.

Heykel bölümüne misafir öğrenci olarak yazılanlar arasında üç öğrencide daha sonra heykel sanatına önemli katkılarda bulunmuşlardır: Melek Celal Sofu (1896-1976), ressam ama heykel atölyesinde de çalışmıştır. Kadını kamusal alanda ilk betimleyen ressam olarak tanınır.  İraida Barry’nin (1899-1980) arşivi Cengiz Kahraman ve Columbia Üniversitesi’ndedir.  Hayatının son senelerini yokluk içinde yaşamıştır.  Mari Gerekmezyan (1913-1947), ilk sanat görevi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun asistanlığını yapmıştır. Ayrıca bir kaç lisede sanat öğretmenliği yapmıştır. Bedri Rahmi “Karadut”şiirini onun için yazmıştır.

Melek Celal Sofu, Ressam Blinsky’nin büstü, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit
Iraida Barry Nu 1937 Alçı-İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit

 

 

Mari Gerekmezyan, Kadın büstü, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit

Sabiha Ziya Bengütaş,(1904-1992), Türkiye’nin ve Avrupa’nın ilk anıt kadın heykeltraşlarından biri olarak kabul edilir. Dünya’da da ilk heykeli Taksim Anıtı dersek dünya tarih sıralamasında Anne Whitney ve Edmonia Lewis’ten sonra üçüncüdür.  1920’de Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girerek modelaj dersleri aldı. Hocası İhsan Özsoy, ona “Sen ev yapmadan çatıya çıkmışsın,” diyerek heykel bölümüne yönlendirdi. 1922, 1925 ve 1926 Galatasaray sergilerine katıldı.  Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kamusal alanlarda heykeller dikilmeye başlandı.  Sabiha Bengütaş, devlet tarafından açılan yarışmalarda yer almaya başladı. 1925’te heykel eğitimi için Avrupa’ya gönderilecek öğrencileri belirlemek adına düzenlenen yarışmada en yüksek puanı aldı. Ancak kadın olması nedeniyle öncelik Ratip Aşir Acudoğlu’na verildi. İkinci yarışmada  evlenme ihtimali yüzünden yine ikinci olan Hadi Bara’ya verilecek iken  Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Sabiha’nın itirazları sonucunda, belgesini imzaladı. Taksim Anıtını yapan Canonica’nın atölyesine gitmeye hak kazandı, Roma Güzel Sanatlar Akademisine kaydoldu. Türkiye’ye döndüğünde, yine bir kadının katkısı olduğu bilinmeyen  Taksim Anıtı’nın Roma’daki üretim sürecinden bitimine  Pietro Canonica’nın asistanlığını yaptı.

1938 yılında Atatürk (Çankaya) ve İsmet İnönü (Mudanya) için düzenlenen heykel yarışmalarını kazandı.

Anonim Fotoğraf, 1953 tarihli fotoğraf Sabiha Bengütaş’ın Çankaya Atatürk heykeli, S. Bayazıt arşiv

Heykellerin üretimi İtalya’da gerçekleştirildi ve II. Dünya Savaşı’nın zor şartlarında tamamlandı. Birinci heykel, Carrara mermerinden Çankaya Köşkü’nde olan pelerinli Atatürk heykelidir. Bu heykel sanatçı olarak en zor malzemelerden biri olmak sıfatıyla Atatürk heykelleri arasında önemli bir yere sahiptir. Ne yazık ki Google arama motorunda bile zor bulacağınız heykelin 1953 yılında çekilen Anonim fotoğrafı ilişiktedir.

1970’ler posta kartı, Sabiha Gökçen Mudanya Mütareke Anıtı, S. Bayazıt arşiv
Türkiye Postaları Posta Pulu, 5 Nisan.1946

İkinci  heykel Mudanya’da olup, İnönü’nün heykeli tunçtandır. 3 metre boyundadır.  Bu iki heykel  Missouri ve Providence zırhlısıyla Türkiye’ye getirilirken, aynı seferde büyükelçimiz Münir Ertegün’ün cenazesi de taşındı. Napoli Limanından heykeller Türkiye’ye getirmek üzere yüklendi. 5.Nisan 1946 İstanbul’a geliş nedeni ile pul basıldı.

Sabiha’ya iki heykel için o zamanın parası ile 42.000 TL’ye yaptırılmış ama Sabiha karşılığını alamayarak kendi cebinden ödemek zorunda kalmıştı. Bir de üstüne Mudanya heykelinin açılış törenine çağrılmamıştır. Ahmet Emin Yalman’a 21 Kasım 1948‘de verdiği röportajda bir daha sipariş kabul etmeyeceğini söylemiştir.

Sabiha’nın

Sabiha Ziya Bengütaş, Resim, Manzara, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit
Sabiha Ziya Bengütaş,Namık İsmail Büstü, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesinde manzara tablosu, Namık İsmail büstü  ve “bir genç kadın” büstü ile Ankara İnönü Vakfı’nda olan Mevhibe İnönü portresi aşağıdadır.

Sabiha Ziya Bengütaş, Genç Kadın Büstü, Bronz,
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 2025. Foto: S.Bayazit
Mevhibe İnönü heykeli, İsmet İnönü Vakfı, Ankara, Foto: S. Bayazıt

 

 

 

 

 

 

Aysel Öymen, Türkiye’nin ilk ve tek Hazine Genel Müdürü

Nermin Faruki, (1904-1991) 1920’de Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girerek Sabiha ile birlikte modelaj çalışmaları yaptı. 1921 yılında “Leman” isimli büstü Hikmet Onat ve İbrahim Çallı ile beraber sergilendi. Sergide çok başarılı bulunan Nermin Faruki Almanya’ya Berlin Akademisi’ne burslu olarak gitti. 1925 senesinde döndü. Galatasaray Kulübü Denizcilik bölümüne girdi ve Boğaz’ı yüzerek geçti. (Hacer Banu Paşaoğlu doktora tezi)

Berlin’den döndüğünde heykelin yanı sıra resme yöneldi.  1939 yılında basılacak olan bir para yarışmasına girdi. Fotoğrafta gördüğünüz tasarım yarışmasını kazanamadı.

Nermin Faruki Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ağustos 1934
Nermin Faruki, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ağustos 1934

 

 

 

 

 

 

 

 

Gazete haberinde kişisel isminin yanına kocasının da ilk ismi eklenmiştir. (Nejat Sirel ile 13 sene evli kalmıştır. Bu başlık kadın öznelliğinin o devirlerde durumunu gösteren bir belge)

1955’ten sonra klasik anlayıştan soyut sanata doğru bir çizgi izledi. 1956’da Bahar ve Çiçek Bayramı’nda yaptığı eserle birincilik kazandı. 1957’de Şehir Sanat Galerisi’nde sergi açtı ve 1989’da Pamukbank’ta kişisel sergisini gerçekleştirdi.

Linda Nochlin’in “Neden Büyük Kadın Sanatçılar Yok?” adlı makalesinde belirttiği gibi, kadın sanatçılar tarih boyunca birçok engelle karşılaşmış, yetenekleri çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Sabiha Bengütaş, Irayda Barry gibi tüm bu heykeltraşlar yaşadığı zorluklar ve mücadeleleri, Nochlin’in bu görüşlerine güçlü bir örnek teşkil etmektedir.

Kadın sanatçılar tarihte sıklıkla “görünmez sanatçılar” olarak yer almış, isimlerinden çok eserleri, eğer korunabilmişse, hatırlanmıştır. Onların sanat pratiği, devirlerinde toplumsal algı tarafından genellikle bir “hobi”, “eğlence” ya da “ciddiyetsiz bir uğraş” olarak değerlendirilmiştir. Bu durumu, çocuklukta oynadığımız mahalle oyunlarındaki “fasulyeden oynamak” kavramıyla bağdaştırabiliriz. Mahalle oyunlarında, bazı oyuncular oyuna dahil edilir ancak onların puanı sayılmaz, varlıkları yalnızca bir doldurma görevi görür. Tıpkı fasulyeden oynayan bir çocuğun oyunun kurallarını değiştiremeyişi gibi, kadın sanatçılar da uzun yıllar boyunca sanat dünyasında eşit kabul görmek için mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Bugün, 8 Mart’ta onların araladığı kapıdan bakarak onların mücadelesini ve sanatını görünür kılmak üzerine, sanat tarihine bir not düşmek istedik.

Kaynaklar;

Taha Toros, İlk Kadın Ressamlarımız, Akbank Kültür, 1988
Linda  Nochlin, Kadınlar, Sanat ve İktidar,1988, Yapı Kredi Yayınları
Fatma Ürekli , doktora tezi, Sanayii Nefise Mektebinin Kuruluşu ve Türk Eğitim Tarihindeki Yeri, 1997
Halil Özyiğit, İlk Türk Kadın heykeltraş: Sabiha Ziya Bengütaş, Turkish Studies Periodical 2014
Halil Özyiğit, Türk Heykel Sanatının Az Bilinen Bir Yüzü; Rezzan Ramiz Hanım, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017
Gazete küpürleri https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/GAZETE/gazete.php?gazete=hakimiyetimilliye
Uğurgül Tunç Doktora Tezi, Osmanlı Modernleşmesinde Eğitim, Sanat ve Kadın: İnas Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi Örneği
Ercan Yılmaz Cumhuriyetin İlk Yılarında Edirne’de Heykel 1927-1937
Seza Sinanlar , Galatasarayı Çevreleyen Pera, Pera Müzesi Yayınları.
Hayal ve Hakikat,  Türkiye’den Modern ve Kadın Sanatçılar, İstanbul Modern, 2011
Ben, Sen, Onlar, Sanatçı Kadınların Yüzyılı Meşher, 2021
Derya Uzun Aydın, Türk Heykel Sanatı ve İlk Heykeltraşlar, 2021, Gece Kitaplığı
Türk Tarih Kurumu, e belge, IV me Exposition de Beaux Arts au Lycee de Galata-Serai, 16 Temmuz-30 Ağustos 1922 1923,1924,1925
Osmanlı tercümeler için Ali Suat Ürgüplü’ye teşekkür ederiz.

IFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu (Ezberbozan) olarak 2019 yılı Mart ayındaki kuruluşumuzdan bu yana, toplumsal cinsiyetin farklı temsillerini, fotoğraf ve sinema ile ilişkili olarak ele alan çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalarda hem fotoğraf üreten kadın ve LGBTIQ bireylerin görünürlüğünü destekliyor, hem de toplumsal cinsiyet alanında yürütülen çalışmaları görünür hale getirmeyi amaçlıyoruz. Bir yandan alanında deneyimli danışmanlarla birlikte fotoğraf projeleri yürütürken bir yandan da toplumsal cinsiyetin farklı boyutlarını ele alan, fotoğraf ve sinemaya gönül verenler için tartışma alanları açmayı hedefleyen etkinlikler yapıyoruz.

1 Yorum

  1. Ne muhtesem bir kadin gecmisi var ama nedense gizli kalmis gün işigina cok zor şartlarda cikariliyor. Kadinlar gunu kutlu olsun

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Kültür Sanat

Büyükanne Orada mısın…

Bir ressam düşünün ki, bilinen tüm fotoğrafları yaşlılık dönemine ait olsun ve yaşadığımız dünya onu “Büyükanne”…

Anna Karenina Ölmedi

“Bütün mutlu evlilikler birbirine benzer (oscarlı oyuncu değillerse) oysa mutsuz evliliklerin farklılıkları vardır.”   Tolstoy’un “Anna…

Nepal, Mumbai (Yaz 2024)

Bölüm 11, Hindistan, Mumbai (Devam) 9 Temmuz 2024 – Salı Sabah yine aynı saate kalkıp, kahvaltımızı…

Köy Enstitüleri Ruhuyla

‘Ağlarken gördüğümüz insanları, şimdi dans ederken görmek mutluluk verici’ Yazımın temellerini dayanışma gönüllüsü, sanatçı arkadaşım Meral…

Paris Yalnızlığı

Bayram Yılmaz Fotoğraf Kitabı Üzerine   Sert kapak, 154 sayfa 108 Siyah-beyaz, duotone fotoğraf Ebat 23×26…

Bir Öğrenci Sorduğunda

Minor White‘a ait bu yazı, İfsak Blog Ekibi tarafından Espas Sanat Kuram Yayınları’nın izniyle “Fotoğrafçının Eğitimi” …

Yangından Sonra

28 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat’ta başlayan ve daha sonra ülkemizin  pek çok noktasında çıkan orman yangınlarında…

Fotoğrafın Oyunu

Anılar mı, yoksa fotoğraflar mı; yaşamın yanında soluk birer suret benzeri kalan küçük oyunların adı… Eski…

Fight Club (Dövüş Kulübü)

Absürt Bir Kapitalizm Eleştirisine Bulanmış Kişilik Buhranı Kapitalizm, tüketim toplumu, sistemin içine hapsolmuş, sıradanlaşmış insanın varoluşsal…