Aniden Filmi Üzerine
Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan https://www.instagram.com/berna_kuleli1 Berna Kuleli tarafından hazırlanmıştır.
. . . . . . . . . . . .
Yazımı yazmak için masaya oturduğumda, İstanbul’da bahar güneşi yüzünü göstermeye başlamıştı. Gene de evde kaloriferler yanıyordu ve ben pencereyi açmak zorunda kaldım. Sürmekte olan bir yıkımın ve diğer inşaatların sesleri odayı doldurdu. Tam da o sırada Feride Çiçekoğlu’nun değişen İstanbul’da eşikte olma halini ve isyanımızı da anlattığı kitaplarını okuyordum. Bu kitaplardan özellikle bahsetmek istiyorum. Feride Çiçekoğlu’nun sinemamızdan filmleri yabancı sinemacıların filmleriyle karşılaştırırken, bir yandan da kendi hayatından anılarla anlatımını zenginleştirdiği kitapları Vesikalı Şehir’le (2006) başlıyor. İkinci kitap Şehrin İtirazı Gezi Direnişi Öncesi İstanbul Filmlerinde İsyan Eşiği (2015) ve üçüncü kitap İsyankâr Şehir Gezi Sonrası İstanbul Filmlerinde Mahrem-İsyan (2019) başlıklarını taşıyor.
Feride Çiçekoğlu, yönetmen Melisa Önel’le birlikte senaryo çalışmaları da yapıyor ve ortak dünya kurmanın çok heyecan verici olduğunu, bu konuda çok şanslı olduklarını belirtiyor. Melisa Önel-Feride Çiçekoğlu iş birliğinin ilk ürünü Kumun Tadı filmi 2014 yılında gösterime girmişti. Melisa Önel’in yönetmenliğini yaptığı ikinci senaryo çalışmaları Aniden filmi için oldu. Aniden filmini izlerken, Şehrin İtirazı kitabındaki bir fotoğraf aklıma düştü: Laleper Aytek’in Haziran 2013’te Gezi Parkı’nda çektiği, bir barikata yazılmış olan “BENİM KARARIM!” fotoğrafı. Feride Çiçekoğlu kitabın bu bölümünde şöyle diyor; “Gezi’de kadınlar öne çıktı. Hem sayıca çoktular hem de direnişin görsel imgeleri oldular. Tazyikli suya karşı kollarını açmış duran siyahlı kadın, biber gazına direnen kırmızılı kadın. Bir barikata kadın eliyle yazılmış slogan, Gezi direnişinin Türkiye tarihi için dönüm noktası olacak özeti gibiydi: “Benim kararım!” Şehirdeki kuşatılmışlığın sıkıntısını en çok çeken kadınların kendi sesiyle “hayır!” demeleri, önceki kuşakların devrimci kadınlarına reva görülen “bacı” konumundan kopuşlarının da bir göstergesiydi. Asık suratlı erkeklerin arkasında slogan atan kadınlar değil, şarkı söyleyen kadınlar vardı artık…” (*)

Söz konusu satırları okurken Aniden filmindeki Reyhan’ı hatırlıyorum. Reyhan, İstanbul’un sokaklarında, zaman fark etmeksizin, gece gündüz yürüyor. Bir kadını özne olarak filmlerde görmek çok önemli. Bu noktada aklıma Belmin Söylemez’in (**) yönetmenliğini yaptığı Şimdiki Zaman ve Ayna Ayna filmleri geliyor. Melisa Önel de, Belmin Söylemez de şarkılarını söyleyen kadınlarla izleyiciyi buluşturuyor. Bir başka deyişle bu kadınlar kulaklarına değen müziğin peşinden giden kadınlar.
Bu yazımda Aniden filmine ve Reyhan’a odaklanmak istiyorum.
Reyhan, şehirde gece de yürüyor, gündüz de. Gece sokakta rastladığı satıcıdan bir sigara alıyor, içiyor. Tango okuluna tek başına giriyor. Çok yakından biliyorum, tango dersi alıp, tango gecelerine yalnız gidebilmek için zamana ihtiyaç duyan kadınlar tanıdım. Çift yapılan bir dans türü olarak, bu filmde tangonun da olmasını çok önemsiyorum. Reyhan, o tango okuluna gidiyor, önce izliyor, bununla da kalmıyor, dans da ediyor. Üstelik Reyhan’ın bacağıyla ilgili sonradan oluşmuş bir sakatlığı da var. Biz kadınlar ayağımızı bastığımız dünyada ne kadar engel olsa da kendi biricikliğimizin farkındalığında, ne kadar özel olduğumuzu anlarsak, önümüzdeki engelleri aşıyoruz.
Filmde Reyhan’ı geçmişine uzan bir yolculukta görerek yavaş yavaş tanıyoruz. Reyhan’ı ve ailesini tanırken görsel etkisi oldukça fazla sahne de bulunuyor. Bu sahneleri anlatmak yerine filmi izlemenizi önereceğim. Fotoğrafçı gözü olan herkes o sahneleri yakalayacaktır. Sessiz, sözsüz sadece beden diliyle anlatıma katkı sağlayan bu sahneler film için çok önemli. Yönetmen Melisa Önel, sinemadan önce fotoğrafla ilgilenmiş olsa da şu an fotoğraf projeleri üzerine çalışmıyor. Filmin sesle akması ve kurgunun çok hoşuna gittiğini ama öte yandan da yaptığı her şeyin fotoğraftan çok beslendiğini de söylüyor.

Bir film tabii ki çekilen tüm görüntülerin rastgele bir araya gelmesi değil. Daha başlarken karşımıza çıkan siyah bir sokak kedisi de filmin oyuncularından. Burada hemen, konuyu dağıtmadan, Feride Çiçekoğlu’nun, ormana terkedilmiş bir köpeğin “sahiplendirilme” hikâyesini ve sonrasını anlattığı Milföy ve Arkadaşları kitabını da analım. Kitapta Ayşegül’ün, üzüntülü olduğu zamanlarda 350 yaşındaki sakız ağacına sarılmasıyla, Aniden filminde Ömer’in çocuklarla birlikte ağaca sarılmasını hatırlıyorum. Feride Çiçekoğlu ve Melisa Önel’le İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’nun Nisan ayındaki etkinliğinde konuklarımız oldular. Bu söyleşide, Feride Çiçekoğlu’na “sizi filmde ağaçlara sarılırken gördük, peki Melisa Önel filmde özellikle nerede?” diye sorduğumda yanıt; filmin tamamında oldu. Evet Reyhan rolünde Defne Kayalar’ın Melisa Önel’e benzemesi yönetmenin oyuncu seçimi ve onunla çalışmasında ne kadar samimi ilişki kurduğunu gösteriyor.

Aniden’in bir diğer meselesi ise koku. Geçmişe yolculuk yaptığımızı düşünelim. Doğduğumuz ya da büyüdüğümüz evdeki eşyaları başka bir evde bulabiliriz, başka bir eve yerleştirebiliriz. Orası eski evimiz olmaz ama en azından eşyalar, belki bir biblo bizimle yaşar, canlıdır, dokunabiliriz, görebiliriz ama koku sadece hafızamızdadır. Şimdi tam da burada, geçmişten, çocukluğunuzdan hatırladığınız koku ya da kokular desem… Belki anlık burnunuzun ucuna gelir ama o kadar…Daha fazlası yok.
Aniden filmi, birkaç kez izlenip, her seferinde yeni bir konuya odaklanabileceğimiz, etkisini yitirmeyecek filmlerden. Bu anlamda izleyici için yeni kapılar açıyor. Seçilen mekânlar da filmin anlatımını destekliyor. Reyhan, doğduğu şehirde otelde kalmayı tercih ediyor. Aidiyet duygusuyla baş edebilmek için gelip geçici konaklama mekânı olarak otel çok iyi tercih değil mi? Yazımın sonuna gelirken son notlarımı da buraya iliştireyim: Söyleşide insanın kendiyle ilgili tutunduğu şeylerden vazgeçmesinin özgürleştirici olduğunu vurguladı Melisa Önel. Ve ekledi, Reyhan’ın görünür olan kimliğini geride bırakıp, görünmez olup, gelip geçici bir mekânda, yeni tanışıklıklarla kendini yeniden var etmek için alan açma sürecini oldukça umut verici görüyorum.
*Feride Çiçekoğlu Şehrin İtirazı Metis yayınları s.129
**Belmin Söylemez’le ifsakblog’da yayınlanan yazı-Berna Kuleli
https://www.ifsakblog.org/belmin-soylemez-ve-hasmet-topalogluyla-ifsak-gunleri-ve-ayna-ayna-uzerine/

Bize Ulaşın