Corona günlerinde evde kalmaktan en çok ‘daralanlar’ arasında gezginler ve fotoğrafçılar geliyor. Hem bir gezgin, hem bir fotoğrafçı, hem de yeni yetme bir karavancı olarak bugünlerde en büyük lüksüm, evin önünde yatan karavanım Polaris’e gidip, mobil ofis, ya da mobil pub gibi kullanmak. Karavan ile gezi yazılarımdan ilki olan İzlanda yazısı birkaç ay önce İFSAK Blog’da yayınlanmıştı. Karavan’la yaptığım ikinci yurt dışı gezisi olan İtalya Dolomitler Bölgesi gezimle ilgili yazının da bu Corona karantina günlerinde hem kendimi, hem de bunalan okuyucuları bir nebze olsun bu havadan sıyırma şansı olur umuduyla, sevgili İFSAK Blog okuyucularına iletmek istiyorum. Bu günlerin hayatın tadını daha da anlamamıza yardımcı olması dileğiyle.
***************
Soluk renkli dağlar
Dolomitler Bölgesi İtalya’nın kuzey batısında ve Avusturya ile sınır olan bölgesinde yer alan Güney Alpler ya da Güney Tirol Bölgesi diye bilinen dağlık bölge. İtalya-Avusturya sınırında olmanın yanısıra, tarihsel olarak iç içe geçmiş olmanın verdiği bir Almanca dili hakimiyeti de söz konusu, her dağın, her gölün, her kasabanın İtalyanca ve Almanca olmak üzere çift ismi bulunuyor.
Dolomitler dağları ise ismini, bir karbonat minerali olan ve aynı zamanda dolomit isimli mineralden oluşan kaya için de kullanılan isimden alır. Bölgedeki dağlarda hakim olan bu kaya (mineral) türünün ismi ise 18. yüzyılda bu minerali ilk tanımlayan maden bilimci Déodat Gratet de Dolomieu’dan gelmekte. Mineralin soluk renkli görünümü, bu dağlara aynı zamanda soluk dağlar anlamına gelen “Pale Mountains” isminin de verilmesine sebep olmuştur.

Güney Alp dağlarını oluşturan ve yemyeşil ormanların arasından fışkıran soluk renkli kayalardan oluşan muhteşem dağlar sadece Avrupalı değil, tüm dünyadan fotoğrafçıların hayalindeki çekim bölgelerinden biridir.
İşte o fotoğrafçılardan biri olan ben, yaklaşık 30 sene önce elimde fotoğraf makinası bile olmadan bölgeye yaptığım kısa bir ziyaretin ardından hayalimi süsleyen bu bölgeye arzuladığım seyahati planladım ve 2019 Haziran ayında gerçekleştirmeyi başardım. “Karavanla İzlanda” yazımı (Şubat 2019 – Atlas) okuyanlar karavanla seyahat yönteminin fotoğrafçılar için getirdiği avantajları bilirler, o nedenle bu seyahatin planını da karavanla yaptım. Ancak bu kez fotoğrafçılarla değil, ilk kez aileyle ve aynı zamanda çift karavan olarak çıktığımız seyahat için oldukça öncesinden rota, konaklama lokasyonu planları, lojistik vb. detayları çalışmaya başladım.
Instagram ile ünü artan bölge
Dolomitlerin son dönemde popülerliğinin giderek artmasında instagramın yadsınamaz bir etkisi var, birçok başka lokasyon gibi, ancak bazı bölgelerine ulaşım oldukça kolayken, bazı kısımlarına ise ciddi bir trekking/yürüyüş eforu gerektiriyor. Işık kirliliği açısından da bu bölge son derece önemli ve kirlenmemiş bir konumda yer alıyor, bu da yıldız fotoğrafçılarının da bölgeye gösterdiği ilginin artmasında önemli bir neden.
İstanbul’dan bölgeye en yakın havaalanlarında biri olan Milano’ya uçtuk, aslında Dolomitler turunda başlangıç noktası olarak en uygun yer Bolzano (Almanca ismi Bozen) isimli şehir, ancak doğrudan uçuş yok, hesaba katılması gereken diğer bir faktör de karavan kiralama noktası olması. Milano’da karavan kiraladığımız iki ayrı şirketin araçları da bizi almaya havaalanına geldiler ve kısa süre içerisinde araçları kiraladık. Bu sefer kullanacağımız araç son derece yeni ve sıfır ayarında, bir Fiat Ducato, iç donanımı son derece modern ve 4 kişinin rahat konaklayabileceği şekilde tasarlanmış. Sıcak suyu, buzdolabı, ocak ve ısıtması LPG tüple, buzdolabı ayrıca araç hareket halindeyken araçtan, LPG tüp biterse ise aracın yaşam aküsünden çalışabiliyor, keza bir kamping noktasına gelindiğinde ise dış elektrikle de beslenebiliyor. Bu arada şunu not etmekte fayda var, yurt dışındaki araçların genelinde bir güneş paneli yok, araçlar hareket halinde iken araç alternatöründen yaşam aküsünü de şarj ediyor. Zaten kiralık karavan kültüründe sürekli gezmek ve bir yerde uzun süre sabit kalmamak söz konusu olduğu için, akü son derece yeterli oluyor.

Gezi güzergahımız:
- Milano
- Bolzano (Bozen)
- Alpe di Siusi (Seiser Alm) Konaklama
- St. Magdalena (Vilnöss)
- Lago di Braies (Pragser Wildsee)
- Tre Cime di Lavaredo (Drei Zinnen)
- Misurina
- Venedik
Araçları teslim almamızın ardından ilk durak noktamız Bolzano oldu. Bu arada konaklayacağımız yerler ve uygun fiyatlı karavan alışverişi için ön araştırmaları yapmış ve haritada işaretlemiştim. Özellikle karavan konaklaması için, hem ücretli ve tüm imkanların bulunduğu kamp yerleri, hem de ücretli/ücretsiz karaavan uygun konaklama yerleri için park4night isimli ve oldukça kullanışlı bir uygulama ile, konaklayabileceğiniz mekanları, gerçek tecrübe etmiş kişilerin yorumlar ve fotoğraflarıyla tüm yönleriyle gösteren bir uygulamadan faydalandım. Keza gezi esnasında hangi köy ve yollara girişin karavana uygun olup olmadığına ilişkin oldukça detaylı notlar almamın geziye çok faydası dokundu.
Bolzano’dan market alışverişimizi de yapıyoruz, ucuz market zincirlerinde son derece uygun fiyatlı ve leziz şaraplar, dondurulmuş deniz mahsulleri, kahvaltılık, meyve ve et ihtiyacımızı ve tabii ki leziz İtalyan makarnalarını buzdolabımızın elverdiği ölçüde depolayıp tırmanmaya başlıyoruz.

Alpe di Siusi
İlk konaklama noktamız olan Alpe di Siusi, oldukça meşhur bir kayak bölgesi aynı zamanda, 2.350 metre yüksekliğe sahip dağlara ev sahipliği yapan bölge muhteşem bir bitki örtüsüne, aynı zamanda da, rastlayamasak da, çeşitli yaban hayvanlarına ev sahipliği yapıyor. UNESCO Dünya Mirası listesine 2009’da giren bölge yılın dört mevsiminde muhteşem manzaralar sunuyor fotoğrafçılara. Araçla ücretsiz konakladığımız yer, 1.000 metre rakıma sahip olması nedeniyle, Haziran sonunda bile geceleri oldukça soğuk olabiliyor. Gün batımına doğru karavan parkında uygun bir yer bulup iki karavanın arasına soframızı kurup ilk yemeğimizi keyifle yiyoruz. Park yeri, aynı zamanda tepeye çıkan teleferiğin de park yeri, sabah muhteşem bir havada kahvaltımızı ettikten sonra, ilk iş bizi 1.000 metreden, 1.800 metreye 15 dakikada çıkaracak olan teleferiğe binmek.

Tepede vardığımız yerin adı Compaccio (Compatsch), çok güzel yürüyüş rotalarının, nefis dağ manzaraları ve muhteşem kulübe ve cafelerin olduğu bir yer. Herkesde yürüyüş bastonları ve çizilmiş rotaları yürüyorlar, çevrede nefis çim otlaklarda ‘milka’ inekleri otluyor, yalnız yürürken yandaki basit tel örgülere lütfen dokunmayın, elektrikli olabiliyorlar.

St. Magdalena
İkinci durak noktamız, bölgenin en ünlü doğa manzarasına ve önünde ikonik hale gelmiş bir kiliseye sahip olan St. Magdalena bölgesi, karavan parkedecek yer sıkıntısı olabilir, biz şansa bulduk ve pek fazla kalamadık, fotoğraf çekip yola devam ettik.

Lago di Braies
İkinci gece konaklamamız bölgenin en ünlü göllerinden birinde oldu: Lago di Braies, Almanca ismiyle Pragser Wildsee. Soluk renkli dolomit mineralleri içeren dağların arasına sıkışmış ve muhteşem berraklığıyla, dağlardaki ağaçların yeşil rengini yansıtan inanılmaz güzellikte bir göl. Göl’ün hemen yanıbaşında bir otel ve biraz gerisinde bir kafeterya ve büyük bir otopark yer alıyor. Karavanımızı buraya park ettik, elektrik yok ancak su ve WC mevcut, yanıbaşı orman ve son derece keyifli bir kamp yeri. Göl, son derece temiz ve berrak. Çevresindeki yürüyüş yolları, otel ve kafeteryası, kıyıda yine çok çok meşhur olan ahşap sandalları kiralayarak gölde gezinti yapabileceğiniz iskele de, doğayla son derece uyumlu, sade ve doğaya saygılı bir şekilde inşa edilmiş.
Gölün çevresinde yaklaşık 5 km’lik bir yürüyüş rotası mevcut ve her adımında başka bir kadraj bulmak mümkün, göle girilebilecek plaj kısımları mevcut, ve bizdeki gibi yasak değil. Sandallar manzaranın güzelliğine ayrı güzellik katıyorlar. Geceleri göl çevresi kapkaranlık, hoyrat bir aydınlatma yok, ışık kirliliği minimum derecede, özellikle yıldız fotoğrafı çekmek isteyenler için de ideal. Kısacası, bölgeye doyamadan ayrılmak zorunda kaldık.

Tre Cime di Lavaredo
Almanca ismiyle Drei Zinnen bölgenin en çok bilinen ve yan yana göğe ulaşan 3.000 metreye yakın üç kaya kütlesi bir sonraki durağımızdı. Durağımızdı derken, buraya ulaşmak öyle kolay değil, önce oldukça yüklü bir ücretle milli parka giriyorsunuz ve aracınızı park ediyorsunuz. Sonra yürüyüş başlıyor. Muhteşem manzaralar eşliğinde yaklaşık 45 dakika, bir tarafınız uçurum olmak üzere yürüyerek bir dağevine ulaşıyorsunuz, tepelerin eşsiz manzarasını görebilmek için asgari yürümeniz gereken mesafe bu, sonra yollar, rotalar, değişik dağevlerine sizi götürüyor, her birinin farklı zorluk dereceleri var.
Dağların bu denli önemli olmasının diğer bir sebebi de, 1. Dünya Savaşında İtalya ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arasında cephe olması. 3.000-3.500 metre civarındaki dağlarda, 1915-17 yılları arasında yapılan savaşta, iki taraftan yaklaşık 150 bin asker ölmüş, bunun üçte ikisinin soğuk nedeniyle olduğu düşünülüyor. Ayrıca iki taraf da bu dağları aşmak için, günümüzde kısmen yenilenerek turistler tarafından dağcılık amacıyla kullanılan ve ‘via ferrata’ (demirden yol) denilen ve tırmanmak için kullanılan kazıklarla bezeli yollar yapmışlar, sayılarının 200 civarı olduğu tahmin edilen bu yolların uzunluğu 700 ila 3.300 metre arasında değişiyor.

Bölgede yer alan buzullarda 2010 yılında, 1. Dünya Savaşından kalan bir asker cesedi de donmuş halde bulununca bölgenin ünü daha da artmış durumda.
Ne yazık ki, bu bölgede konaklama yapamadık, aslında ücreti verdikten sonra gece kalmamız da mümkün iken. Bir sonraki seferde, konaklamayı burada yapıp, daha uzun bir trekking rotasıyla, hem gün batımı, hem de samanyolu fotoğrafı çekmeyi umarak bu muhteşem yerde geçirdiğimiz bir kaç saatin ardından ayrıldık.

Nasıl gidilir ve karavan tatili ipuçları:
- İstanbul’dan Bologna, Milano ya da Venedik’e uçakla direk uçuşlar bulunuyor.
- Karavan kiralamak için her üç havaalanına yakın bölgede kiralama şirketleri bulunuyor, genelde havaalanından alıp bırakıyorlar.
- Karavan kiralamak hem araç kirası, hem de oteli içermesi nedeniyle son derece makul bir tatil alternatifi olabiliyor, biz dünya çapında bir firma olan Motorhome Republic firmasını tercih ettik ve servislerinden memnun kaldık
- Fiyatlar 2 kişilik karavanlar için 600€/hafta başlangıç fiyatı olmak üzere, mevsimine ve ne kadar erken rezervasyon yaptığınıza göre değişiyor. Ayrıca ekstralar mevcut, tuvalet kimyasalı, barbekü, (bazen yatak çarşafı vb.) fiyata dahil olmayabiliyor.
- Mutlaka tam kapsamlı bir karavan sigortası yaptırın (motorhome’dan ya da kiraladığınız şirketten)
- Minibüs ve büyük araç kullanımı tecrübeniz yoksa, daha ufak campervan’ler ile başlayın, manevra ve park sorun olabiliyor.
- Dolomitlere gidiyorsunuz, yazın bile olsa kışlık bir mont ve buna göre kıyafetleri mutlaka yanınıza alın, gündüzleri sıcak, geceleri oldukça soğuk olacaktır.
- Eğer karavan ile gidemiyorsanız, minik bir araç kiralamanız şart, bölge toplu ulaşımla planlı bir gezi için çok uygun değil. Son derece şık butik oteller mevcut, Heidi çizgi filmindeki gibi dağevlerinde konaklayabilir, çayırlarda koşabilirsiniz, uluslararası otel sitelerinden rezervasyon son derece kolay.
Not: Bu yazı ilk olarak Atlas Dergisi’nin 2019 Aralık sayısında yayınlanmıştır.
Güzel yazı Oğuz. Ne yalan söyleyeyim, İmrendirdi.
Çok teşekkürler :) şu işler düzelse de belki beraber de gideriz bir yerlere