Bu ikinci bölümde yine Paris Lüksemburg Bahçeleri’nde1 kitap okuyanların izini sürüyoruz.
Mayıs ayı başında, bir öğle sonrasında. Baharın gelişiyle şenlenen park uzun bir kışın ardından güneşe koşan insanlarla dolu. Güneşin sıcaklığına, ışığına koşan yaşlısı, genci, aşıkları, yalnızlık düşkünleri bu parkta güneşin ışıklarında yıkanıyor ve kitapların ışığıyla.
Lüksemburg parkının yıllardır süren bir geleneği var. Kendinize uygun, keyfinize göre bir bank ya da bir sandalyeb ulup kitap okumak. Paylaşılan toplumsal bir alışkanlık. Kuşaklar boyu süren vazgeçilmez bir gelenek.
Ya siz nerede okumak istersiniz o içinde kaybolup başka diyarlara gideceğiniz sözleri, sözcükleri; romanları, öyküleri, şiirleri? Sahi, kitabınızı nerede okumak istersiniz?
Birlikte gezinelim bu parkta, bir Mayıs günü öğle sonrasında, kitap okuyanların arasında.
Belki de, kitabınızı alıp parkın bir köşesine kurulursunuz, o muhteşem Silenus’un Zaferi adlı heykel grubunun2 yakınına, ama ille de güneşin altında.
Ya da bir bankta, görece sessiz bir kenarda,
Ya da siz başka, komşunuz başka diyarlarda…
Ya da başkalarından biraz uzakta, güneş yansıtır sözcüklerin ışığını yüzünüze,
ve siz zihninizde bir dolu soruyla eğilmişken okuduklarınıza, bir çift geçer yanınızdan el ele…
Ah, nasıl da türlü çeşit hayatlar teğet geçer birbirine,
siz geçerken sözcüklerin içinden kendinizle.
Yine bir başka anıtın, Watteau anıtının3 yamacında, saçlarınıza vurur ışıklar, hafif hafif uçuşurlar…
Kimi zaman, iyice kuytu bir köşede,
yeşillikler içinde,
uzaklarda bir yerde,
ama yine yeşillikler içinde,
bir başınıza gömülürsünüz okuduklarınıza.
Ama ille de çiçekler içinde,
ille de güneşin sıcaklığıyla yıkanarak, adeta toplu bir ayinde.
Dizilirsiniz yan yana, yüzünüz ışığa doğru; parkın o özgün sandalyelerine4 kurularak.
Ve gitme vakti geldiğinde, Medici çeşmesine5 de uğrayarak, yansımaların yeşillerinde, mavilerinde, akşamın yaklaşan serinliğinde…
Küçük adımlarla ağır ağır seyredersiniz gün batımına doğru. Yıllardır yaptığınız gibi, ayrı ayrı ama birlikte. Birinizin elinde küçük bir demet çiçek, diğerinin elinde zarif bir baston ile.
Ve parktan çıktığınızda hemen yakınlarda bir sanat galerisi vitrinindeki tablo ilişir gözünüze: “parkta kitap okuyan kırmızılı kadın” resmi. Belli ki, ressam da, siz de aynı gözlerle gezinmişsiniz parkta, bir ışıltılı bahar günü, kitap okuyanların arasında.
Meraklısı için notlar
1. Jardin du Luxembourg (Lüksemburg Bahçeleri)
Lüksemburg Bahçeleri, Paris’te, 1612 yılında, merhum Kral IV. Henri’nin eşi Marie de Médicis’nin talebi üzerine, daha öncesinde XIII. Louis’nin annesinin inşa ettirdiği Lüksemburg Sarayı çevresinde kuruluyor. 1635 ve sonrasında çeşitli düzenlemeler geçiriyor ve halen yaklaşık 25 hektarlık bir alana yayılıyor. Fransa Senatosu’nun mülkiyeti ve idaresinde halka açık bir park alanı bu. Fransız tarzı simetri ve perspektif içeren ve İngiliz tarzı vahşi doğadan izlenimler içeren bölümleri var.
Grek mitolojisinden Fransız kraliçilerine, hayvan figürlerinden, Beethoven, Baudelaire, Chopin ve George Sand’ın büstleri ve Özgürlük anıtı gibi sembolleri içeren 100’ün üzerinde heykel ve anıt barındırıyor. Güney yürüyüş yolu boyunca ise, Ossip Zadkine’nin modernist bronz heykeli “Le Poète” (Şair) ve Jacques Leduc’un (1891) “Harde de Cerfs” (Geyik Sürüsü) adlı bronz heykel grubu ve Auguste Cain’in, yeni öldürülen avının üzerinde gururlu bir aslanı tasvir ettiği “Lion de Nubie et sa Proie” (“Nubia Aslanı ve Avı”) heykelleri yer alıyor.
Bu parkın içinde, senato binası olarak kullanılan Lüksemburg Sarayı, Lüksemburg Müzesi, limonluk, sergi bölümleri, çocukların küçük yelkenlileri yüzdürdükleri büyük göl, Paris maden okulu, ücretsiz müzik performanslarının düzenlendiği küçük orkestra standı, kukla tiyatrosu sahnesi, çocuk oyun alanları, midilli benzeri küçük atlar, tenis kortları, satranç masaları, Pétank oyun alanları yanında bir arı evi ve arıcılık okulu da bulunuyor. Ayrıca parkın dış cephesinde yılda iki kez fotoğraf sergisi ve her sonbaharda bir bal festivali (“Fête du Miel”) düzenleniyor.
2022’de internet kullanıcıları tarafından Avrupa’nın birinci en iyi, dünyanın üçüncü en iyi parkı seçiliyor ve o yıl 6 milyonun üzerinde ziyaretçi kabul ediyor
Bu bahçeler Edgar Degas, Van Gogh gibi ressamların eserlerine de konu oluyor.
2. Le Triomphe de Silene (Silenus’un Zaferi)
Heykeltraş Aimé Jules Dalou’nun 1885’de yaptığı bu görkemli bronz heykel grubu sarhoş Silenus’un, bazı adamlar, çocuklar ve bir Nymphe tarafından indirilmeye çalışılırken eşeğine tutunmasını betimliyor. Yüzyıllardır işlenen bu tema Flemenk ressam Rubens’in bir tablosunda da resmedilmiştir. Silenus, Grek mitolojisinde Dans Tanrısı. Aynı zamanda Şarap ve Bağbozumu tanrısı Diyonizos’un arkadaşı ya da bazı kaynaklara göre babası.
3. Jean Antoine Watteau anıtı
Bu ilginç heykel, taş ve mermerden yapılmış ve yaklaşık 3.5 metre yüksekliğinde. Fransız Senatosunun 1896’daki bir kararıyla Jean Antoine Watteau anısısına, heykeltraş Henri Desire Gauquie tarafından yapılmış. Jean Antoine Watteau 1684 doğumlu, renk ve hareketi doğal biçimde önplana çıkaran bir ressam. Rococo stilini yeniden yaratmış ve heykeltrtaş da onun bu yeniliğini heykelinde yansıtmış.
4. Parkın sandalyeleri
Burada Lükemburg Bahçeleri’nin sandalyelerine bir göz atalım, evet,yaklaşık bu 4.500 sandalyenin de bir tarihi var. Bunlar, “Senato sandalyeleri”ve “Lüksemburg sandalyeleri” olmak üzere iki stilde ve her biri de “sandalye”, “kolçaklı sandalye” ve “gevşeme sandalyesi” olarak üç türde.
Senato sandalyeleri
1923’de, Ateliers de la Ville de Paris’de yaratılmış ve standardize edilmiş bu sandalyeler 1974’e kadar ücretli iken, o tarihten itibaren ücretsiz olmuş. Bunlar oldukça ağır sandalyeler (7.3 kg); kolçaklı sandalyeler (9.6 kg); gevşeme sandalyeleri (13.5 kg); bu ağırlığın iki avantajı olmuş: birincisi, çalınmalarını zorlaştırmış, ikincisi, rüzgardan uçmalarını.
Lüksemburg sandalyeleri
2002’de Frédéric Sofia,Senato sandalyelerinden esinlenerek daha hafif aliminyum “Lüksemburg” sandalyelerini geliştirmiş (sırasıyla, sandalye 3.8 kg, kolçaklı sandalye 4.2 kg ve gevşeme sandalyesi 5.9 kg) ve bunlar Fransız mobilyasının uluslararası sembolleri haline gelmiş ve senato sandalyelerinin aksine satışa sunulmuşlar.
Haftada bir bu sandalyeler gözden geçiriliyor, kırılmış olanlar ayıklanıyor, tamir ediliyor ve parkta düzenli bir şekilde yerleştiriliyor. Bu yeşil sandalyeler aynı zamanda, “Jardin des Tuileries” ve“Place de la République” ya da “Paris Plage”da da kullanılıyor.
5. La Fontaine Medicis (Medici Çeşmesi)
Marie de Medici tarafından 1630’da inşa ettirilen orijinal Floransa tarzı La Fontaine Medicis, en son 2020-2021’de olmak üzere, birçok restorasyondan geçiyor ve 1864-66’da bugünkü yerine taşınıyor. Arkasındaki duvar çeşmesinde, Leda ve Kuğu’nun tasviri ve önünde türlü yansımalarıyla göz dolduran havuzuyla pek çok ünlü aşığın (Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre dahil) ilk buluşma noktası burası.
Lüksemburg bahçelerindeki heykelleri ve anıtları daha ayrıntılı incelemek isterseniz Fransa Senatosu web sitesinin ilgili sayfalarını https://jardin.senat.fr/ ziyaret edebilirsiniz.
Bize Ulaşın