Analog fotoğrafçılık yerini dijital teknolojilere terk ederken çoğumuz büyük bir devrime şahitlik ettiğimizi düşündük. Oysa filmli makineleri bırakıp ellerimize dijital fotoğraf makinelerini aldığımızda fotoğrafın çevremizi saran görüntülerle bağı değişmemişti. Yeni durumda objelerden yansıyan ışık film üzerinde kimyasal bir iz oluşturmak yerine sensör üzerinde elektriksel bir reaksiyon yaratıyor, devamında kimyasal yerine dijital işlemlerle makinenin “gördüğü” şeyin iki boyutlu bir “sureti” oluşturuluyordu. Teknoloji ne olursa olsun, fotoğrafın kaynağı fiziksel dünya olmaya devam ediyordu. Bugün yapay zekânın ürettiği ve kimi zaman fotoğraftan ayırt edemediğimiz görseller ise bu alışageldik işleyişten ayrılıyor, dünyanın birer sureti olmaktan başka bir şeyler- belki de gerçek devrim şimdi kapılarımıza dayandı.
Fotoğrafın ortaya koyduğu dünya tasvirleri Barthes’in ifadesiyle “orada olmuş olanın kanıtı, gerçekliğin izleriydi”. Fotoğrafın hammaddesi yaşanmış/var olmuş olan, işaret ettiği ise seçilmiş ve zaman içinde geride kalan “gerçek” bir andı. Araya giren fotoğrafçının varlığı nesnellikle ilgili tartışmaları mümkün kılsa da fotoğrafın kaynağı somut deneyim, gerçekte var olandı.
Yapay zekâ üretiminin hammaddesi ise veri tabanındaki zengin görsel malzeme, yöntemi matematiksel modellemeler aracılığıyla bu malzemenin parçalanarak yeniden kurgulanması. İşaret ettiği artık geçmişte olmuş olan değil, en iyi ihtimalle geleceğe dair bir olasılık ya da basitçe görülmesi arzu edilen. Bu durum kimi sanatsal kullanımların yanı sıra deep-fake gibi teknikleri ve propaganda ya da reklamcılık gibi alanların bir süredir fotoğrafmışçasına kullandığı görselleri hatıra getiriyor.
Alışageldiğimiz haliyle fotoğraf dolaylı da olsa yaşanmış olanın şahitliğine kapı aralıyor, izleyeni gerçek bir deneyime ortak etme amacı güdüyor. Yapay zekânın üretimi ise tahayyüllerden yola çıkıyor, gerçek olanla ilişkisi artık yok ve neye şahitlik ettiğimiz belirsiz.
Gerçek olanın sınırlarından azade oluş bir özgürleşme olabilir mi? Evet, amaç yaratıcılıksa neden olmasın. Sanatçı gerçek dünya içinde kendi gerçekliğini temsil edecek an ve kadrajları arayıp yakalamak yerine bunları üretmeyi seçebilir. Ama tam da burada fotoğraf disiplininin bir açıdan kısıtlayıcı, diğer açıdan ise kendisine anlam kazandıran özelliğini kaybetmiş oluyoruz: Bir ağaç fotoğrafı gördüğümüzde o ağacın gerçekten var olduğunu biliriz, fotoğrafçının seçtiği ışık, kadraj ve mevsim o ağacın fotoğrafını özgün kılar. Yapay zekâ görselleri ise gerçekte var olmuş olma kısıtından ayrılmalarıyla özgürleştirici gibi algılanabilseler de ortaya çıkanın fotoğraftan çok resmin konusu olacağını düşünmeliyiz belki de. Yapay zekâ bize var olmamış “ideal” bir ağaç görseli sunabilir. Fotoğrafın hammaddesinin gerçek dünya olduğunu unutarak sadece güzel ya da ilginç görüntüler oluşturmakla ilgili olduğunu düşünseydik yapay zekânın ürettiği ağaç görselini tercih edebilirdik elbette, reklamcılık ve propagandanın tercihinin yapay zekâ oyuna katılmadan önce de bu yönde olabildiğini biliyoruz. Ama fotoğrafçılık farklı bir alan.
Fotoğrafın, adı gereği “ışıkla yazılan yazı” olması kaçınılmaz biçimde gerçek dünyanın fiziksel ya da dijital bir izi olarak oluşturulmasını gerektiriyor. Bunun bir kısıt olmaktan çok fotoğrafın ayırıcı özelliği ve temel bir gücü olduğunu düşünüyorum. Fotoğraflar bu özellikleriyle bizi hakikat üzerine düşünmeye davet ederler. Yaratıcı bir sanat olarak fotoğrafçılık belki de her şeyden önce gerçek dünyanın kurgudan daha şaşırtıcı olabileceği gerçeğine yaslanır.
Bu yazının amacı yapay zekâ görsellerini eleştirmek değil, sadece fotoğrafla aralarındaki farkı hatırlatmak. Önümüzdeki günlerde yapay zekâ üretimi “fotoğraflarla” daha sık karşılaşacağız, bu çok açık. Kolayca üretilebildikleri ve amaca kusursuz hizmete hazır oldukları için reklam ve propaganda onları daha da çok kullanıyor olacak. Ama bu görseller fotoğraf olmadıkları gibi ne fotoğrafın ortağı ne de rakibi olarak değerlendirilebilirler. Onlar görüntüler dünyası içinde apayrı bir kategorideler. Her şeyin hızla dönüştürüldüğü, anlamların eritilip kolayca yeni kalıplara döküldüğü ve her yeni gün yeni gerçekliklerin yaratılıp servis edildiği bu günlerde aradaki farkın silikleşmesine izin vermemek gerektiğini düşünüyorum.
Görsel Açıklaması: “İlk Ziyaret”, ChatGPT’nin sadece birkaç cümlelik yönlendirmeyle ürettiği görsel.
Bize Ulaşın