Platon ve Optik Algı, Görme Üzerine

//

Antik Yunan felsefesinin en önemli figürlerinden biri olan Platon, yalnızca bir filozof değil, aynı zamanda matematikçi, yazar ve Batı dünyasının ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisi’nin kurucusudur. Felsefi mirası, hem akademik dünyada hem de günlük düşünce pratiklerinde derin etkiler bırakmıştır. Platon, felsefeyi toplumun çeşitli katmanlarına ulaşan bir araç olarak görmüş, felsefi diyaloglarını çoğunlukla Sokrates’in ağzından kaleme almıştır. Bu diyaloglar, hem felsefi düşüncenin derinleşmesine katkı sağlamış hem de insanların akıl yürütme süreçlerini sorgulamalarına olanak tanımıştır.

Platon’un felsefesi, özellikle “İdealar Teorisi” ile tanınır. Bu teoriye göre, dış dünyada gördüğümüz her şey, gerçek ve mükemmel form ya da ideaların sadece birer yansımasıdır. Gerçeklik, bu idealar dünyasında, ideal bir şekilde var olurken; biz insanlar bu gerçekliği sadece düşünce ve tahayyül yoluyla kavrayabiliriz. Duyularımızla algıladığımız dünya ise bu hakikatin eksik ve kusurlu bir kopyasıdır.

Platon’un düşünce sistemi, özellikle görsel algı, ışık, yansıma ve gerçeklik üzerine yaptığı felsefi açıklamalarla, erken dönem optik düşüncenin de temellerini atmıştır. Devlet (Politeia) adlı eserinde geçen Mağara Alegorisi, görme olgusu üzerinden gerçeklik felsefesini ele alır. Bu alegoride insanlar, bir mağarada zincire vurulmuş hâlde, sadece duvara yansıyan gölgeleri izlemektedirler. Gerçekliğin gölgeler değil, gölgeleri oluşturan dış dünyadaki nesneler olduğunu fark etmek, bireyin zihinsel aydınlanması anlamına gelir. Burada ışık, hakikati temsil eder. Güneş, en yüksek iyi olan ideaların simgesidir. Gölge ve yansıma ise gerçekliğin bozulmuş imgeleridir.

Platon’un bu alegorisi, modern fotoğraf anlayışıyla benzerlikler sunar. Fotoğraf makinesi, ışığı kullanarak bir görüntünün kaydını oluşturur; tıpkı mağara duvarına düşen gölgeler gibi. Ancak Platon’a göre bu yansıyan görüntüler, hakikatin sadece simgesidir; gerçek bilgiye ulaşmak, sadece gözle değil, zihinsel bir dönüşümle mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, Platon’un felsefesi, görselliğin sınırlarını ve algının yanıltıcılığını erken dönemde sorgulayan ender düşünce sistemlerinden biridir.

Platon’a göre duyularla elde edilen bilgi, değişken ve güvenilmezdir. Görme duyusu da buna dâhildir. O, görmenin pasif bir alım süreci olmadığını; bilakis, zihnin etkin bir parçası olduğunu savunmuştur. Bu da modern anlamda epistemoloji (bilgi kuramı) ile optik algının kesişim noktasıdır. Platon’un düşüncesinde göz, yalnızca fiziksel bir organ değil, ruhun bilgiye açılan penceresidir.

Bu yaklaşım, özellikle fotoğrafın felsefi yorumu açısından önemlidir. Fotoğraf, görüntüyü dondurur; ancak Platon’a göre gerçek, sadece görüntüde değil, onun ardındaki değişmez idea’da gizlidir. Dolayısıyla, bir fotoğraf gerçeği değil, onun bir kopyasını temsil eder. Bu düşünce, günümüzde bile dijital çağda “görünen ile gerçek arasındaki fark” tartışmalarına ışık tutmaktadır.

Platon, yalnızca bir felsefe kurucusu değil, aynı zamanda düşünce tarihinde görme, ışık, gerçeklik ve algı üzerine sistematik biçimde düşünen ilk kişilerden biridir. Onun optik ve görüntüye dair yaklaşımları, bugünkü görsel kültür anlayışımızın felsefi temellerini atmıştır. Fotoğraf gibi görsel medyalarla ilgilenen herkes için Platon’un mağarası, hâlâ düşündürücü ve geçerliliğini koruyan güçlü bir metafordur.

Abdullah Agâh ÖNCÜL 1984′de ÇORUM ‘da doğdu. 1998 yılında ortaokulda basit bir fotoğraf makinesi almasıyla fotoğraf işine bulaştı. Kendisi Yabancı Dil Öğretmenliği ve Medya-İletişim mezunudur. 2003 yılında üniversite eğitimi için gittiği Eskişehir’de, EFSAD’ la (Eskişehir Fotoğraf Sanatı Derneği) tanıştı, ilk fotoğraf eğitimini alarak çalışmalarına başladı (2003).
Çalışmalarını, fotoğraf derneklerinde, üniversitelerde ve galerilerde sundu, sergiledi. Fotoğrafla ilgili yorum ve düşüncelerinden bahsettiği ‘An’ı Naftalinlemek‘ ve yayınlanmış makalelerinden oluşan ‘FOTO-MAK-LEM’ adlı iki kitabı yayınlandı. Sinema eğitimini aldığı İFSAK (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) üyesi oldu (2009). FIAP (The International Federation of Photographic Art) üyeliğine kabul edildi (2013). Meslek edindirme amaçlı özel kurumlarda temel fotoğraf seminerleri verdi.
Çektiği fotoğrafları, sadece beğendirmek için değil; ayrıca farklı insanlarla tanışmak, insanları fotoğraf çalışmaları ile alışılmış sohbetlerin dışında değişik olgularla ve değerlerle tanıştırmak için kareliyor. Her yaştan, her kesimden insanları bulundukları an’la ve ortamla kaydetmeye çalışıyor. İnsanların ve nesnelerin dünyasına dair belge nitelikli fotoğraf çalışmaları yapıyor. Sosyal bir yaşantısı olup, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Köy Enstitüleri Ruhuyla

‘Ağlarken gördüğümüz insanları, şimdi dans ederken görmek mutluluk verici’ Yazımın temellerini dayanışma gönüllüsü, sanatçı arkadaşım Meral…

Paris Yalnızlığı

Bayram Yılmaz Fotoğraf Kitabı Üzerine   Sert kapak, 154 sayfa 108 Siyah-beyaz, duotone fotoğraf Ebat 23×26…

Bir Öğrenci Sorduğunda

Minor White‘a ait bu yazı, İfsak Blog Ekibi tarafından Espas Sanat Kuram Yayınları’nın izniyle “Fotoğrafçının Eğitimi” …

Yangından Sonra

28 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat’ta başlayan ve daha sonra ülkemizin  pek çok noktasında çıkan orman yangınlarında…

Fotoğrafın Oyunu

Anılar mı, yoksa fotoğraflar mı; yaşamın yanında soluk birer suret benzeri kalan küçük oyunların adı… Eski…

Kentsel Ölüşüm

Kentsel dönüşüm, şehirlerin fiziki yapısını yenilemeyi hedefleyen bir planlama aracı olarak ortaya çıkmasına rağmen, zamanla kentlerin…

 Rastgele

Zamanın Ruhu Herkes zamanı yakalama derdinde. Zaman neydi, ruhu nasıldı, bunun üzerine ilk kimler ve neden…

Aktivizm ve Fotoğraf

Ya da Aktivist Fotoğrafçı Kimdir? Aktivizm, bir toplumda ya da dünyada var olan sosyal, politik, çevresel…

Mutluluk Fotoğrafları

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Özlem Dikeçligil https://www.instagram.com/ozlem_dikecligil/ tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…