Ünlü Var Mı?

Çağımız bir anlamda ünlü peşinde koşma, ya da ünlü olma çağı. Mütevaziliğin kırıntılarının olduğu bir çağ. Böyle bir çağı kimi milenyum kimileri post modern çağ olarak tanımlıyor. Tv’lerin en çok izlenen programları magazin başta olmak üzere milyonluk saraylarda oturan, şaşaalı işyerleri olan araba sergilerinin yer aldığı dizi filmler. Toplumun üstünde yaşayanların zevki sefasının milletçe bu kadar izlenmesinin, takip edilmesinin sosyolojik açıklamasını bir kenara bırakalım. İzleyenler kim? Tabii ki annemiz, ablamız velhasıl orta ve alt toplumsal katmanda olan, gelecek hayalleri kuran gençlerimiz. Kirasını, faturasını ödeyemeyen bir gün ünlü olup onlar gibi olmayı hayal eden insanlar. Doğal olarak Tv’lerde bu boşluğu magazin programlarıyla, Dizi filmleriyle, iktidarın sesi haberleriyle dolduruyorlar. Melike Demirağın seslendirdiği gibi. “Uyu yavrum uyu avutayım seni, seksi meksi filmlerle uyutayım seni…” dizeleri geliyor.

Fotoğraf: Özcan Yaman

Cemiyet haberciliği

Teknolojinin gazete olduğu çağlarda yani eskilerde Cemiyet haberleri diye büyük gazetelerde köşeler olurdu. Kim nerede, ne yapıyor, karılarını ya da kocalarını nasıl aldatıyorlar, sevgilileri, boşanmaları hatta ölümleri bile işlenirdi. Sonra paparazziler eklendi. Şimdi teknoloji Tv /sosyal medya ile sürekli yanımızda izlenir oldu.

Bir olgu olarak sosyolojik açıklamaları tabii ki yapılabilir.

Fotoğraf: Özcan Yaman

Gelelim Ünlü Var Mı? belgeseline

Altan Bal bir belgesel fotoğrafçı ve eğitmen. Fotoğraf dünyasında haklı bir kariyeri olan arkadaşımız. Bir dönem İFSAK’ta başkanlık yaptı. Sizlere tabi Altan’ı uzun uzun anlatacak değilim. Bir Gala davetiyesi gönderdi. Davetiyede şöyle yazıyordu. “Ünlü Var Mı? Mikrofonun öbür tarafından selam. Bu sefer kamera önünde onlar var! Magazin hayatının merak edilenleri ve magazin muhabirlerinin hayatlarının anlatıldığı Ünlü Var Mı? Belgeselimizin özel gösterimi…” Yer Müze Gazhane. 9 Ocak akşamı galaya bir arkadaşımla birlikte gittik. Giderken magazin meselelerinin ilgi alanımızda olmadığından konuştuk. Açık konuşmak gerekirse “hele gidelim de Altan’a ayıp olmasın” türlü düşüncelerimde oldu. Davetiyede filmle ilgili isminden ve niyetinden başka bilgi yoktu. Yönetmeni, kameramanı, oyuncuları kimlerdi? Altan set fotoğrafçısı mıydı? Filmde emeği geçen birimiydi?

Fotoğraf: Özcan Yaman

İroni

Galanın yapılacağı Müze Gazhaneye girdik hiçbir bilgi, görevli, ışıklı panolar falan yok. Yukarı doğru tiyatro salonuna yürüdük. Kapının girişinde afişler göründü. İçeriye baktık o alışılmış büyük pano hani üstünde reklamlar olur önünde röportaj falan yapılır, o türden. Gayet standart. Önünde kameralar muhabirler. Siyah takım elbiseli (ya da smokinler miydi bilemedim) Jönler. Manken gibi kadınlar poz veriyorlar. Arkadaşıma sordum tanıyor musun? Jönleri tanımıyordu, kadınlardan biri için falanca herhalde dedi ama o da diğerlerini tanımıyordu. Ben zaten hiçbirini tanımıyordum. Bu tür galalarda ışıklı mışıklı bir şeylerde olurdu ama yoktu. Tabii bir anlam veremedim. Neyse salona geçmeye başladık. Altan arkamdan şöyle dedi. “Abi içerisi çok kalabalık kusura bakmayın artık bir yer bulup idare edeceksiniz.” Nerde protokol, isim kontrolleri böylede olmaz ki ama????)

Gülümsedik sorun değil deyip en arkada oturabildik. Salon tıklım tıklım. Ayakta merdivenlerde oturuyorlar. Baktım Altan’da merdivenin kıyısına ilişivermiş. İFSAK’lılar ise oldukça kalabalık dağılmışlar salona. Filmleri izledik ondan sonra girişteki göndermeyi anladım. Roller değişmiş, film eleştirisi bir anlamda ironik bir göndermeye dönüşmüş. Ya da ben böyle yorumladım diyelim.

Fotoğraf: Özcan Yaman

Gelelim Filme

Film Magazin muhabirlerinin hayat hikayesi. Teknik açıdan olağan üstü. Çekimleri yapan magazin muhabirlerinden biri gibi. Hikayenin dozu, kurgusu ayarında. Meğer Altan filmin yönetmeni ve kameramanıymış. Oyuncular gerçek hayattaki Tv’lerin muhabirleri. Konuya özne olanlar gerçekte yaşananlar. Mekanlar zaman gerçek olayların yaşandığı yer ve kişiler. Böyle olunca da ortaya samimi bir film çıkmış. Bir belgeselci olan Altan Bal fotoğraftaki ustalığını filme de yansıtmış. Fotoğrafçı olmasının alt yapıda ne kadar önemli olduğunu göstermiş. Altan’ın söylediğine göre böyle bir belgesel yapma düşüncesi 2008 yılında başlamış. Denemiş o sıralar öyle kalmış. Yani bu belgeselin ortaya çıkması 15 yıllık bir hikaye. Fikrin olgunlaşması, belgeselin özneleriyle ilişki kurulması, teknik ve gerekli olan ekibin oluşturulması ve bunu sağlayacak ekonominin temini ve gösterilecek mecra ve kanalların sağlanması. Ancak 15 yılda mümkün olabilmiş. Olay ve olgulara objektif yaklaşımıyla seyirciye işte böyle durumlar diyor.

Parantez içi (Aklıma maden işçilerinin hikayesini çekseydi acaba nasıl yapardı sorusu geldi. Aynı hazırlıkları yapıp madene inip “film sanki bir madenci tarafından çekiliyormuş gibi olurdu” diyorum. Sonrası? Evet sonrasında gösterecek Tv ya da mecra bulabilir miydi? Yapımcı bulabilir miydi? İhtimal o ki bulamayacaktı. Bunun da nedenlerini bir ara konuşmak lazım. Hayat sınıfsaldır. İşçi sınıfının kurumlarına iş düşüyor tabii…) diyerek kaldığım yerden devam edeyim.

Ünlü Var Mı? Belgeselinin ortaya çıkmasında rolü olanları yazmadan olmaz tabii;

Prodüksiyon: MevzuLab Yapım, Oyuncular: popüler Tv’lerden magazin muhabirleri. Akif Yaman, Barış Ağıl, Tolga Aslan ve Engin Can Dilekli. Yapımcığını Sertaç Selvi yapmış.

Fotoğraf: Özcan Yaman

Galaya ise Magazin programlarında peşlerinden koştukları isimlerden katıları da anmadan olmaz; Cansel Elçin, Zeynep Tuğçe Bayatlı, Hayal Köseoğlu, Selin Ciğerci, Aslıhan Karalar, Jessica May, Hivda Zizan Alp, Aslı Samat, Gülsim Ali, Berk Ali Çatal, Billur Yılmaz, Serkan Çayoğlu, Onur Akbay, Aslı Turanlı başta olmak üzere sanat, cemiyet ve iş dünyasından birçok isim varmış. Ama çoğunluk ise bizim gibi pek magazinle işi olmayanlardı. (Bu isimleri de magazincilerin haberlerinden aldım????) Ünlü Var Mı? Belgeseli 4 bölüm olarak BLUtv’de 11 Ocak’tan itibaren gösterimde. Galada 2 bölümünü izledik ve sonraki 2 bölümün merakını yaşıyorum. Bu arada fuayede poz veren jönlerin film oyuncuları da olan muhabirler. Peşlerinden koşup haber çıkartmaya çalıştıkları ünlülerle birlikte olmaları bence oldukça ironik. Bu ünlülerden bazılarının böyle bir geceye gelerek bir anlamda destek olmaları bence anlamlıydı. Sorgulamak biz seyircilere düşüyor, alınacak derslerde tabii. Son olarak Yönetmeni ve kameramanı olan Altan Bal’a ortaya çıkardığı başarılı belgesel için teşekkürler.

1963 Samsun/Bafra doğumlu.
1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi GSF Fotoğraf Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu.
1985-1991 yıllarında İBB Şehir Tiyatroları'nda sahne fotoğrafçılığı yaptı.
1991-2008 yıllarında reklam fotoğrafçılığı yaptı.
2008-2014 yıllarında Evrensel Gazetesi'nde foto muhabiri ve köşe yazarlığı yaptı. Halen “Kadraj” köşesinde fotoğrafın sanat ve hayatla ilişkileri konusunda güncel yazılar yazmaktadır. Ayrıca değişik dergi ve mecralarda fotoğraf üzerine yazılar yazmaktadır.
2014 yılında Evrensel Gazetesi'nden emekli oldu.
Ulusal ve uluslar arası bir çok karma sergilere katıldı. Kişisel sergiler açtı.
2015 yılı AFP'nin (Agence France-Presse / Fransa Fotoğraf Ajansı) “En İyi Basın Fotoğrafları" seçkisinde yer aldı, Atlanta’da yapılan Dünya Basın Fotoğrafları Yarışması'nda ikinci oldu.
2006 yılından beri Yeditepe Üniversitesi’nde Grafik Sanatlar Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak fotoğraf dersleri vermekte ve Fotoğraf Eğitmenliği yapmaktadır.
Söyleşi ve Sunumlar;
1-Bilim ve Sanatın fotoğrafla ilişkisi
2-80’lerde fotoğraf
3-İzler ve Sözler (Sennur Sezer in fotoğraflarıma yaptığı yorumlar)
4- Sovyetler'de fotoğraf (1917 Sovyet Ekim devriminin 100. Yılı dolayısıyla...(2017))
5- Anonimlik ve Fotoğraf

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Belgesel Sinema

14. Yılında Documentarist

Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, programındaki nitelikli belgesellerle yeniden salonlarda izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. 6-11 Temmuz arasında Fransız…

Carettaların Haykırışı

Su kaplumbağası olarak da adlandırılan carettalar, denizde yaşarlar ve sadece yumurtlama döneminde karaya çıkarlar. Atlantik, Pasifik…