Günümüzde fotoğrafa olan ilgi giderek artmakta ve sanatın bir dalı olan fotoğraf popülerleşmekte. Sosyal medyanın payıyla ilgi odağı haline gelen fotoğraf üretme edimi giderek artan bir görüntü kirliliği oluşturdu. Fotoğraf sanatçısı olmak isteyenler ve fotoğraf sanatçıları için bu çöplük labirente benziyor. Görme biçimlerini geliştirmek için kişiler sosyal medya kullanımına yöneliyor ancak maruz kalınan, birbirinin aynı ve sanatsal nitelikten yoksun fotoğraflar bu alan ile uğraşanlar için büyük bir tehlike yaratarak kişileri uzun vadede kendi zincirinin birer halkasına çeviriyor. Fotoğraf çekiminin kuramsal ve pratik yanlarını geliştirmek için birçok yol var. Yazımızda sizler için incelediğimiz bir öneriden bahsedeceğiz: “Toprağın Tuzu”.
“Toprağın Tuzu” 2014 yapımı, Wim Wenders ve Juliano Riberio Salgado tarafından çekilen ödüllü biyografik belgesel filmdir. Belgesel, ortak yönetmenlerden olan Juliano’nun babası Sebastiao Salgado’yu hayatı ve çalışmaları üzerinden izleyiciye anlatır.
Sebastiao Salgado, 1944 doğumlu, Brezilyalı sosyal belgesel fotoğrafçı ve foto muhabiridir. Dünyanın çeşitli yerlerini gezer ve türlü insanlık manzaralarına fotoğraf makinesiyle tanıklık eder. Yakın tarihte yaşanan uluslararası siyasi problemler, göç, emek ve açlık üzerine çarpıcı fotoğraf çalışmaları üretir. Salgado’yu çağımızın en önemli fotoğrafçılarından biri yapan fotoğraflarında kullandığı dil ve içeriklerinin vuruculuğudur. Fotoğrafta gerçekliğin yorumlanmasında seyirciyi serbest bıraktığını düşünerek çalışmalarını siyah-beyaz sergiler. Fotoğrafçının oluşturduğu bilinçli kompozisyonlar ve kadraj seçimleri hikayenin anlatımını pekiştirerek fotoğraflarına biçimsel çarpıcılık kazandırır.
Salgado’yu çağımızın en önemli fotoğrafçılarından biri yapan fotoğraflarında kullandığı dil ve içeriklerinin vuruculuğudur.
Belgesel, fotoğrafçının hayatını ve çalışmalarını beraber yürüten paralel bir kurgu yapısına sahip. Birbirine değmeden akar gibi görünseler de kimi zaman üst üste biniyor ve her daim aralarında kuvvetli bir bağ olduğunu sezdiriyor. Bahsettiğimiz bu ikili yapı onun yaşamı ve fotoğraf çalışmalarının girift ilişkisini göstermekte oldukça etkili. Büyüdüğü çevrenin fiziki, siyasi vb. koşulların, fotoğraf gözünü ve fotoğraf çalışmalarının ise hayatının devamında alacağı kararları ve gezegene bakışını nasıl etkilediğini görürüz.
Filmi izlerken oldukça etkileyici fotoğraflarını görmek gözümüzü geliştirmek adına fazlasıyla yardımcı bir etken ancak fotoğraflarının arkasında yatan entellektüel birikim Salgado’nun başarısının asıl sırrı. Zihinsel donanımı görme biçimini oldukça etkiler. Hayattaki duruşunu ve eleştirilerini oluşturduğu görüntülere yansıtabilmeyi başarır. Filmde, kendi fotoğraflarını, çekim sırasında yaşadığı ilginç hikayelerle harmanlayarak yorumlarken sürekli sanat tarihi ve dünya tarihinden örnekler verir. Fotoğraf okumalarında onun kültürlü kimliği kendini her defasında ele verir ve izleyiciye Salgado’nun, fotoğrafının ötesindekini görme gücünü kanıtlar. Belgeselin biyografik dili konusunu yansıtabilmek adına özenle seçilmiş. Fotoğrafın, doğası gereği, durağanlığı ile filmdeki görüntülerin durağanlığı arasında ilişki kurmak mümkün. Bir fotoğrafçıyı anlatabilmek adına etkileyici ve cesaretli bir seçim. Buna rağmen filmin genel görüntüleri oldukça sürükleyici ve fotoğrafik. Kamera kullanımı ve film anlatıcılarının Salgado’nun yakını olması film boyunca Salgado’yu yakından gözlemleme deneyimi sunar. Çekim sırasında, çekim öncesinde, onun bu kadar yakınında olabilmek fotoğrafçılar ve fotoğrafçı adayları için oldukça önemli çünkü bir nebze de olsa Salgado’nun çekim pratiği, refleksleri, konusuna yaklaşımı oldukça görülebilir kılınmış. Uzmanlık alanı olduğu sosyal belgesel fotoğrafın felsefesine dair çıkarımlar yapmak da mümkün.
Salgado, farklı fiziksel ve psikolojik koşulların kendisinde olumsuz izler bıraktığını ve akışa dahil olabilmenin zaman aldığını dile getirir.
Anlattığı hikayeler, çektiği fotoğraflar ve çekim sırasındaki davranışlarından çıkarımımız, Salgado’nun anlatacağı hikayelerin bir parçası olma isteği. Hikayenin içinde yer alma eylemi ona içeriden bir bakış sağlar ve fotoğrafçı kazandığı bakışı, görüntünün biçimsel formlarını kullanarak izleyiciye aktarımını etkileyici kılar. Hikayenin parçası olabilmek ise sabır ve cesaret gerektirir çünkü Salgado, farklı fiziksel ve psikolojik koşulların kendisinde olumsuz izler bıraktığını ve akışa dahil olabilmenin zaman aldığını dile getirir. Örneğin, Kuveyt’teki petrol yangınları çalışmasından kalan kısmi sağırlığı olduğunu anlatır.
Görünmeyen dünyaların kapılarını açan vahşet fotoğrafları yalnızca potansiyel izleyicilerin konforunu değil kendi konforunu da kaçırır ve ruhunun hastalandığını söyler. Anlatılacak hikayenin parçası olma edimi belgesel fotoğrafın özüne dair kulağımıza bir şeyler fısıldar: Belgesel fotoğrafçı olmanın birtakım sorumlulukları vardır. Başka insanların yaşamlarına bu kadar yakından bakabilmek üst düzey bir iletişim örneğini gösterir. Salgado fotoğraflarını çekeceği insanlara saygı duyar ve arkadaş olmaktan çekinmez.
“Genesis” projesi için bir balinayla arkadaşlık kurduğunu bile heyecanla anlatır. Samimi duygular ve davranışlar belgesel fotoğrafçı için oldukça önem taşır. Salgado, ancak onlardan biri olabildiği zaman çekeceği insanların, fotoğrafı kendisine vereceğini düşünür. Filmde çekim sırasında kullandığı ekipmanlar hakkında da bilgi edinilebilir. Tercih ettiği ekipmanlar fotoğraf çekim disiplini ve refleksleri ile aynı doğrultuda. Değiştirilebilir lensli fotoğraf makineleriyle çalışır. Hızlı tepki verebilmek için iki fotoğraf makinesi kullanır ve iki gövde farklı lensler ile donatılmıştır. Çoğunlukla aralığı geniş açıdan normale uzanan zoom lensler ve tele lensler ile çalışır.
Kimi zaman işine odaklanmış vaziyette durmadan fotoğraf çekerken kimi zaman fotoğraf çekmeyi reddeder. Çekeceği fotoğrafların altında bir hikaye olmalıdır. Fotoğraflayacağı konuya uygun görüntüsünü kaçırmamak adına daha hareketli, vahşi ya da sakin refleksler gösterir. Film ya da sensörüne etkileyici görüntüleri kaydedebilmesi, işine odaklanabilmesinden kaynaklanır. Zihnini yaptığı işe bu kadar odaklamasında şüphesiz onu destekleyen ailesinin payı büyük. Özellikle, çekilen fotoğrafların bu kadar ses getirmesinin en önemli sebebi karısı Lelia. Lelia çalışmaların editörü, küratörü ve çalışmaları doğru kaynaklara ulaştırma da önemli bir role sahip. Yıllarca süren çalışmaların getirdiği binlerce fotoğraf arasından iyi seçkiler hazırlamak ve sunmak çarpıcı fotoğraflar çekmek kadar öneme sahip.
“Toprağın Tuzu” bize fotoğraf anlayışımızın kuramsal ve pratik yönünü geliştirebilmemiz adına birçok yolu bir arada sunan bir yapım.
“Toprağın Tuzu” bize fotoğraf anlayışımızın kuramsal ve pratik yönünü geliştirebilmemiz adına birçok yolu bir arada sunan bir yapım. İyi fotoğraflar görmek, fotoğrafı proje bazlı düşünmek, usta bir fotoğrafçının sanat pratiğini izlemek ve kendisini ustalaştıran adımları alımlamak, filmin getirisi ile entelektüel eylemlerinize katkı sağlayarak ileride yapacağınız çalışmaların alt yapısını sağlamlaştırmak bunlardan yalnızca birkaçı. Bireyin izleme motivasyonuna uygun farklı çıkarımlar olacağı mutlak. Gözümüzü geliştirmek adına girdiğimiz sosyal paylaşım mecralarının dışında fazlaca yol var. “Toprağın Tuzu”nu da izlemek bu yollardan biri. Film bittiğinde ise Salgado’nun, fotoğrafçı olabilmek adına hayatını bir anda değiştiren adımı kararlılıkla attığını hatırlayıp harekete geçmeli ve yeni yöntemler aramalıyız. Ancak o zaman kısıldığımız labirentten çıkmaya fırsat bulabiliriz.
Tayf’tan;
Betül Karavelioğlu
Can Nephanoğlu
Kubilay Karslı
Elinize sağlık. Türkçe baskısı olan “Toprağımdan yeryüzüne” başarılı ve okunmasını tavsiye ettiğim bir kitabı.
Yorumunuz ve tavsiyeniz için teşekkür ederiz. Biz de “Toprağımdan Yeryüzüne” için aynı şeyleri düşünüyoruz.