Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, programındaki nitelikli belgesellerle yeniden salonlarda izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. 6-11 Temmuz arasında Fransız Kültür Merkezi, Arter, Pera Müzesi Sinema Salonu’nda gerçekleşecek gösterimlerin yanı sıra 3-9 Temmuz arası festival tarafından on yıldır dağıtılan Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’nü kazanmış filmler Sahneport.com platformu üzerinden dünyanın her yerinde izlenebilecek. Bugüne kadar festivalde ödül kazanan dokuz film bir hafta boyunca ücretsiz izlemeye açılacak.
Hollandalı usta belgeselci Johan van der Keuken’in adını taşıyan ödül, 2010 yılından beri Documentarist kapsamında festivale 1. veya 2. filmleriyle katılan Türkiyeli genç yönetmenlere veriliyor.
IDFA, Berlinale, Visions du Reel gibi saygın festivallerin programlarından seçilmiş uluslararası bir seçkiyi ise Maricke Nieuwdorp (Hollanda), Nadia Meflah (Fransa) ve Ahmet Gürata’dan (Türkiye) oluşan FIPRESCI jürisi değerlendirecek ve bir filme Eleştirmenler Ödülü verecek.
Festivalin Uluslararası Panorama bölümü, yine dünya festivallerinden özenle seçilmiş ve Türkiye’de ilk kez gösterilecek belgesellerden oluşuyor.
Bu Yılın Onur Konuğu
Documentarist 14. İstanbul Belgesel Günleri’nin Onur Konuğu, son filmiyle geçtiğimiz haftalarda Berlinale’de Teddy Ödülü’nü kazanan Lübnanlı tanınmış belgeselci Eliane Raheb. Raheb’in “Miguel’in Savaşı” (Miguel’s War, 2021) adlı yeni filmi, Berlinale’nin en çok ses getiren filmleri arasında yer almış ve Teddy Ödülü’nün yanı sıra Seyirci Ödülleri‘nde de ikinci olmuştu.
Eserleri Rotterdam, San Sebastian, Berlinale gibi büyük festivallerde gösterilen, bir çok belgesel festivalinden ödüllerle dönen Raheb, filmlerinde Lübnan’ın toplumsal fay hatlarını, yakın tarihte geçirdiği travmaları ve yüzleşmekten kaçındığı sorunları odağına alan bir belgeselci. Aynı zamanda belgesel eğitmeni ve Beyrut’un aktif bağımsız sinema kurumu Beirut DC’nin kurucularından biri.
Festivalde Raheb’in son filminin yanısıra iki uzun metrajlı filmi daha gösterilecek: “Uykusuz Geceler” (Sleepless Nights, 2012) ve “Geride Kalanlar” (Those Who Remain, 2016).
Miguel’in Savaşı
Eliane Raheb, Miguel’s War belgeselinde ilk dakikalardan izleyiciyi merakla filmine çekiyor. Daha Miguel Jleilaty’i tanımadan yönetmenle onun arasında geçen diyaloglar ilk andan itibaren çok çarpıcı. Miguel’in dünyanın en sorunlu coğrafyalarından biri olan Lübnan’dan İspanya’ya uzanan yolculuğunda İspanya’daki özgürlükçü ortama ne kadar ihtiyacının olduğu en baştan belli. Eliane Raheb, karakterini izleyiciye yavaş yavaş dikkatle, saygıyla tanıtırken belgeselin sınırlarıyla da ustaca oynuyor.
1972 Lübnan doğumlu yönetmen Eliane Raheb, çocukluk anılarını da kullanarak belgeselleri aracılığıyla ülkesi Lübnan’ın tarihini anlatıyor. Eliane, Miguel’le başka bir filminin gösteriminde ona çeviri yaparken Barcelona’da tanışmış. Eliane çeviri sırasında Miguel’in onun söylediklerinden fazlasını İspanyolca’ya çevirdiğini düşünerek ben bu kadar çok şey söyledim mi diye sormuş. O da Eliane’e sen susar mısın ben işimi yapayım diye çıkışmış. Hatta bu yüzden izleyicilerin önünde tartışmışlar. Daha sonra yönetmen ve çevirmen olarak yemeğe gitmişler. Eliane, Miguel’in hayat hikâyesini adeta kusarak anlattığını söylüyor ve onun anlattığı her şeyi gözlerimle, kulaklarımla kaydettim diyor.
Miguel filmin en başından yönetmenine aynen o çeviride olduğu gibi davranıyor. Ona yarı esprili karşı çıkmaktan çekinmiyor. Miguel yaklaşık otuz yıldır gizlediklerimi açıkça Elaine’e anlattım diyor. Elaine, bu buluşmadan uzunca bir süre sonra onunla tekrar bir araya gelmek ve onun hakkında daha çok şey öğrenmek istediğini söyleyerek Miguel’i aramış. O zaman Miguel ona geyim demiş. Eliane ise ben bununla ilgilenmiyorum, seninle ilgili daha çok şey öğrenmek istiyorum demiş. Çünkü bir yönetmen olarak onu çarpacak bir hikâye de arıyormuş ve işte Documentarist programında izleyeceğimiz iki saatlik Miguel’s War belgeseli böyle doğmuş.
Miguel hem Lübnan’daki bir çok insanın yaşadıklarını yaşıyor, hem de ana vatanını bırakarak İspanya’ya yerleşmesiyle de başka bir sosyal hayatın etkilerini benliğinde barındırıyor. İspanya’da Lübnan’da olmadığı kadar özgür ama ana vatanı Lübnan. İsmi Miguel mi Michel mi? Köklerini kabul etmek, köklerinin ona yaptıklarını anlatmak. Elaine, Miguel’in hikâyesinin herkese bir ayna olduğunu söylüyor.
Filmin 10 Temmuz’daki gösteriminde yönetmen ve Miguel Jleilaty film sonrası söyleşi için salonda olacaklar. Ardından 11 Temmuz’da Fransız Kültür Merkezi’nde Elaine Raheb Master Class’da izleyicilerle buluşacak.
XR: Yokoluş İsyanı
Bu seneki Documentarist programında ‘XR: Yokoluş İsyanı‘ başlıklı bölüm öne çıkarken, içinde yaşadığımız küresel ekoloji krizinin muhtelif biçimlerine, kapitalist sömürü düzeni ile bağlantısına ve bu alanda verilen mücadelelere dair belgeseller programda geniş bir yer kaplıyor.
Festivale Türkiye’den başvuran yüz elliden fazla film arasından seçilmiş geniş bir Türkiye Panorama bölümü ise, bir çoğu seyirciyle ilk kez buluşacak yerli belgesellerden oluşuyor. Bu bölüme ilk veya ikinci filmleriyle seçilen yönetmenler, her sene olduğu gibi Johan van der Keuken Yeni yetenek Ödülü‘ne aday olacak. JvdK Yeni Yetenek Ödülü’nün bu yılki jürisi Tarabya Kültür Akademisi sanat yönetmeni Pia Entenmann, yapımcı Armağan Lale, sinema yazarı Ayça Çiftçi, müzik yazarı akademisyen Feyzi Erçin ve geçen sene ödülü kazanan Ardin Diren’den oluşuyor.
Yeniden Salonlarda Film İzlemek
Festival Sanat Yönetmeni Emel Çelebi yeniden salonlarda film izleyebilecek olmanın heyecanını bakın nasıl anlatıyor;
“Bu sene başlarda festivali yapıp yapmama konusunda kararsızdık, hiçbir şey belli olmadığı için online yapalım diyorduk ama bir yandan da yazışmalara devam ediyorduk. Pera Müzesi, Fransız Kültür, Arter de gelin fiziki festival yaparız, az film koyarız, az seyirci alırız, HES koduyla girilir dediler ve bu bize güvence verdi. O sırada Uçan Süpürge yapılmaya başlandı. Onlardan da insanların birlikte olmaktan çok heyecan duyduklarını duyduk, sonra bizi davet edenler de var, o zaman festivali fiziki yapalım dedik.
Bizim için çok büyük moral ve özgürleşme duygusu oldu bu; biz de varız, kendi sevdiğimiz şeylerle de uğraşmaya hakkımız var düşüncesi çok güzel moral oldu. Umarım da böyle devam eder. Ayrıca Depo’da da yan etkinlikler olacak ve tabii ki her zaman olduğu gibi Aynalı Geçit Etkinlik Merkezi festival ofisimiz olacak. Bir kez daha belirtmek isterim ki, her şeyin dayanışma içinde yapıldığı Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nde özgürlük ve kendine güven duygularını hep beraber salonlarda yaşamak çok güzel.”
Editör notu: Program hakkında daha detaylı bilgiye Documentarist web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Bize Ulaşın