Fatma Girik’in Ardından

/

Ocak ayının sonuna doğru Yeşilçam’ın unutulmaz kadın oyuncularından Fatma Girik bu hayattan göçüp gitti. Kaynaklar film ve dizi olmak üzere iki yüzden fazla eserde çalıştığını söylüyor. Boynunu bükerek oynadığı zor durumdaki mahalle kızından, başını hafif kaldırarak oynadığı burjuva kadınına, rolüne inanan ve izleyiciyi de kendine çeken bir tarzı vardı. Sinemaya oyunculuk eğitimi alarak başlamadı. Filmler pratikleri yönetmenler öğretmenleri oldu. 

Bircan Usallı Silan, ‘Dört Yapraklı Yonca/ Onların Sihri Neydi?’ kitabında bakın onun için ne diyor;

Hiçbirimiz inkâr edemeyiz, nazar boncuğu gözleri hep çekim alanı oldu. Güzel kirpiklerini tek tek boyayıp, mavi yemenisini de güzelliğini hiç umursamıyormuş gibi başına sarıp kamera önüne geçti… Oysa biliyordu mavinin gücünü, etkileme alanını, yüzüne en çok yakışan rengi.

Yıl 1973. Kadıköy’de bugün Efes Çarşısı olan binada Efes Sineması vardı. Bir cumartesi günü olabilir. Annemle sinemaya gidiyoruz. Fatma Girik ve Engin Çağlar’ın başrollerinde oynadığı yönetmenliğini Metin Erksan’ın yaptığı Dağdan İnme filmini izliyoruz. Girik, kocaman şapkası, beyaz mantosu içinde mor bluzu ve elinde sigarasıyla Engin Çağlar’ın aklını karıştıran kadını oynuyordu. Çocuk aklımda filmin başındaki elinde silahı Engin Çağlar’ı gördüğü an vurmaya hazır köylü kız değil ama yaşadığı değişim sonrası şehirli kadına dönüşen Fatma Girik yer etmiş.

Diğer yandan ise izlediğim Fatma Girik filmlerini düşündüğümde onunla birlikte köy hayatı ve köylü karakterler ön plana geçiyor. Bircan Usallı Silan yukarıda bahsettiğim kitabında; “Bazen varoşlarda yaşayan genç bir kız, bazen yüreği yaralı bir ana, bazen can yakan, intikam peşinde koşan, uzun siyah ağızlığına taktığı sigarasının dumanını savuran bir şarkıcı kadın… Ama en çok da toprağa en yakın, topraktaki, köydeki kadının sorununu en doğru yansıtan kadın olarak sevdik onu.” Evet gerçekten de benim için de Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ne kadar şehirli kadını çağrıştırıyorsa, Fatma Girik o kadar köylü kadınları çağrıştırıyor. Belki de bunun sebebi, yönetmenliğini Orhan Elmas’ın yaptığı 1968 yapımı Ezo Gelin’dir. Bu filmdeki oyunculuğuyla 1969 yılında 1.Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü almıştır. Peki ödül almak onun için ne kadar önemliydi? Gene Bircan Usallı Silan’ın kitabına dönüyorum. Ödülünü alıyorsun evine dönüyorsun ve ertesi sabah bitiyor benim için, diyor. 

Peki Ya Şu Erkek Fato Tanımlaması… Neden?

Ona Erkek Fato diyorlardı. Bir türlü yakıştırmıyordum. Niye bu kadın oyuncuyu erkek diye tanımlıyorlardı ki? Bir kadın oyuncuya yakıştırılan erkeklik tanımı. Neden? Çünkü filmlerinde toplumsal olarak belirlenen erkeklik rollerine el atan karakterleri oynadı.

Süreyya Duru’nun yönettiği 1970 yılında çıkan Şoför Nebahat’te babası öldükten sonra evi geçindirmek için mecburen onun yerine şoförlük yapan Nebahatti. Evinin kadını olmaya hazırlanırken erkekler dünyasında yer alan Nebahat biraz erkekleşmişti; çünkü mini etekle şoför olunmuyordu. Öte yandan Ezo Gelin’in işlediği kuma, başlık parası, kadının erkeğin gerisinde kalması, ailedeki erkekten kadının istenmesi, kadının cinsiyetiyle ilgili sorunlarla baş edemeyip yaşamaktan vazgeçmesi ne yazık ki hala gündemde. 

Yazıyı hazırlarken yaptığım araştırmalardan anlıyorum ki, bu Erkek Fato tanımlamasından kendisi de çok hoşnut değilmiş. Hele kadınların kendisini böyle tanımlamasının onu oldukça rahatsız ettiğini de belirten söyleşileri var. Belki de bu tanımlamanın sebebi filmografisinde oldukça genç olduğu yıllara denk gelen  (20 yaşında) 1962 yılı yapımı yönetmenliğini Memduh Ün’ün yaptığı Belalı Torun filmidir. Bu filmde oldukça genç olmasına rağmen Hulusi Kentmen, Ayhan Işık, Bedia Muvahhit gibi usta oyuncuların yanında hiç geride kalmadan başarıyla oynuyor. Erkek torun isteyen dedesine karşı kısacık saçlar, incecik bıyık ve takım elbisesiyle erkek rolüne soyunuyor. Filmin senaryosunun Vedat Türkali’ye ait olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. 

Oyunculuğa çok küçük yaşlarda figüran olarak annesiyle birlikte başlayan Fatma Girik, Yeşilçam’ın dört yapraklı yoncasından biri olarak 70’li yıllarda Türkiye sinemasında sevilen oyunculardan birisi oldu. Bir dönem şarkıcılık da yapan oyuncu siyasete de el attı ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin adayı olduğu seçimlerde Şişli Belediye Başkanı olarak seçilerek 1989’dan 1994’e kadar görev yaptı. Sinemamızın bu çok aktif oyuncusu televizyon dizilerinden de uzak kalmadı. Sadece diziler değil adaletin peşinde koştuğu Söz Fato’da programıyla da izleyicilerin ilgisini canlı tutmuştu. 

O Bir Kadın Oyuncuydu

Yaptığı tüm işlerin içinde biz onu oyuncu olarak tanıdık ve sevdik. Ezo Gelin’in Ezosu, Belalı Torun’un Kamuran’ı, Erkek Fatma‘nın Fatması…

Erkeklik davranışları dövmek (birçok filmde); konuşmalardaki vurgulamaların değişmesi (Şoför Nebahat, Erkek Fatma); küfürler (birçok filmde); erkekliğin kurtarıcılık (Erkek Fatma) olarak görülmesi; kızsın diye susmak ve bu söyleme karşı çıkan kadın karakterler gibi cinsiyet ayrımcılığının ele alındığı birçok film. Dönemindeki diğer kadın oyunculara göre daha fazla toplumsal cinsiyet rollerinin gereklerini, karşı çıkışları hatta zaman zaman döneminde öyle tanımlanmasa da feminist yanları olan rolleri canlandıran oyuncu Fatma Girik’in nefesi 24 Ocak’da durdu. O Erkek Fato olarak anıldı ama o bir KADINdı, O BİR KADIN OYUNCUYDU!  

Sinemamızın çok değerli oyuncusu Fatma Girik’i sevgi ve saygıyla anıyoruz. 

1966 yılında İstanbul’da doğdum. Liseyi Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okudum. Üniversite eğitimimi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladım. Fotoğraf eğitimimi İFSAK’da aldım. 1998 yılında İFSAK Fotoğraf Ve Sinema Amatörleri Derneği’ne üye oldum. 1999-2003 yılları arasında İFSAK yönetim kurullarında etkinlik ve sinema birimi sorumlusu olarak görev aldım. 2008-2009 yılında İFSAK yönetim kurulunda başkan yardımcısı olarak yer aldım. İFSAK Fotoğraf ve Sinema dergisi yayın kurulu üyesi olarak dergide sinema ile ilgili yazılar yazdım. Sinema ve fotoğraf ile ilgili yazılarım Geniş Açı, Altyazı, Sinema Dergisi, Radikal, Dünya ve Birgün gazeteleri gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. Karma fotoğraf sergilerine katıldım. Bir Şehre Dokunmak ve İstanbul Gece Olunca Seni Affettim isimli iki dia gösterisi hazırladım. 2020 yılında Aşk Ağustosta Güzeldi isimli ilk romanım yayınlandı. İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’ni düzenleyen ekibin üyesiyim.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Sinema

Kuru Otlar Üstüne

Koza(1995) adlı kısa filmiyle başlayan Cannes film festivali ödül serüveni Kasaba(1998) ile Berlin Film Festivali’nde gelen…