Festival cenneti İstanbul’dan (ne mutlu ki) merhaba.
İFSAK 30.Belgesel ve Kısa Film Festivalinden sonra biraz geç oldu ama bir ses vermek istedim.
Ben Festivalden coşkuyla bahsetmek isterdim. Uluslar arası bölümdeki katılımcılardan. Filmlerden bahsetmek. Ama birkaç bölümüne değinmek isterim.
Bu yıl yine Festivalimizin Kısadan Uzun bölümünde parlak yönetmenlerden Nehir Tuna’yı tanıdık. Onun yüreğini bize açan sesini duyumsadık.
Yine geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz unutulmaz sinema yazarı “Sungu Çapan“’ı andık. Dostları, yakınları bizimle onun kalesinden paylaştılar.
İFSAK Sinema Emek Ödülü unutulmaz filmlerden “Selvi Boylum Al Yazmalım“, “Hayallerim Aşkım ve Sen“ filmlerinin 120 den fazla filmde görüntü yönetmenliği yapmış, iki altın portakallı görüntü yönetmeni ÇETİN TUNCA’ya törenle takdim edildi.
Ama bir festival bitti. Hepsinden bahsetsem bugün ve yarın eksik kalacak.
İFSAK’ta yeni festival hazırlıkları başladı. Yeni yarışmanın afişleri hazırlanıyor. Neredeyse duyuruya çıkacağız. Yeni dönem heyecanlarına. Her festivali bir öncekinden daha yeni ve farklı olabilir mi ?
Fakat her şey bir yana; kısa filmlerden Ezgi Ay‘ın “Maşallah“ adlı filmi beni çok etkiledi. Filmin enerjisi, süreci salona bile yansıdı.
Nasıl güzel ve keyifli bir ekipti. Oyuncu, şarkı yazarı ve birkaç kişi. Festivale bir girdiler, İFSAK salonları şenlendi.
Film, sonundaki eskizler ve şarkısı şahane. (kanımca farklılık yaratan sebeplerden biri de o.)
Ne çok kadın o gün evden çıkacakken havayı düşünmekten çok nereye gideceğini, metroya mı vapura mı bineceğini, uçuşan eteklerine ve ona herkesin bakacağını düşünür. Yakasından görünen bir yeri var mı? Eteği kısa mı? İç çamaşırı belli mi oluyor? Askısı mı görünüyor? Üstündeki dar mı? Evden çıkarken evdeki annesi, babası, abisi ne der ve sevgilisi, eşi… “Bu etekler niye her geçen gün kısalıyor? Yaka bağır açık, kime göstereceksin…? Sen yaşlandıkça açıldın saçıldın…
Üstündeki çok dar değil mi?
Git üstüne doğru dürüst bir şey giy!…
İç sesi, annesinin gizli ve ona seslenen sesi, geceler, sokaklar, tekinsiz yerler! Erkeklere de çok güvenli olmayabilir sokaklar ama bedenine, cinsine, cinselliğine kadınlardan LGBTİ -Q bireylere! En çok onlara gelir tehlike.
Özgürlük yalnızca kılık kıyafet için değildir ama onunla iç içedir de. Toplumsal cinsiyet yansımalarıyla işyerinde, okullarda, sokakta, kamusal alanlarda giyim tercihleri her şeye yansıyor…(İzmir İktisat Dergisi-31.03.2023.araştırmalar) Sosyal alanda kadınların ayakta kalma mücadelesinde bedenin sunuluş şekli, otorite ve itaat bağlamında bedenin giydirilmesi önemlidir. (araştırmalar.)
Yine ciddi bir zihinsel, fiziksel bir çabayla ekonomi gerektirmektedir. Bu da “iyi görünmek ve doğru konuşmak” babında estetik bir emek gerektirir. Zaman zaman hayatın diğer alanlarında hız kesmesine sebep olabilir. İşyerinde ve sokakta vitrin statüsü ile cinsel obje olarak görülme kadınların onur ve var olma hakkına bodoslama bir saldırıdır.
Ayrıca toplumun kadına atfettiği bakım verme, pasiflik ve bağımlılık sosyal alanda yetkinlikle bağdaşmamakta, kadın yetkin olduğunu ispat etmek için “erkeksileşmek“ zorunda kalmaktadır. Bunlar yüzeysel gibi görünen ama derim mevzulardır.
Filme geri dönersek: iç ses ve dış seslerle dolu bir kaos devam eder.
Giyinmek; yanında birisi varsa ayrı zor.
Yalnızsan ayrı zordur.
İşte bir sürü olayla konulara götürmeyi başardı bu gençler ve film. Emeklere sağlık.
Birbirinden etkili filmler izledik. Yalnızca yarışmada ödül alanlar değildi. Katılan, gelip izleyen herkesin emeği değerli. Ama bende yüreğimde ayrı bir duygu bıraktı.
Çok etkileyici ve herkese dönük…
Kadınlara,
Geleneksel ve eril erkeklikten sıyrılmak isteyen “eleştirel erkekliğe doğru yüzleşmek için alanımız fotoğraf, sinema ve hayata dair yeni bir görme biçimi geliştirebilirler.
Değişim, dönüşüm bazen bir cümle bazen bir bakışla mümkün olabilir.
Başka bir bakış mümkün.
Filmin sonundaki şarkıda ne diyordu…
İstiklale Taksime istediğimiz gibi çıkarız…
“Biz giyinmeyi biliriz“
Bize Ulaşın