“21 yaşıma geldiğimde dünyadaki işlerin nasıl yürüdüğünü 4 yıl boyunca gördüm. Sanırım üniversiteye gitseydim asla yönetmen olamazdım.” Stanley Kubrick
İşe ihtiyacı olan bir genç olarak Stanley Kubrick Look dergisinde çalışmaya başladığında sadece 17 yaşındaydı. Kubrick 4 yıl boyunca gündelik olayların estetiğine odaklanan Look dergisi için çalışarak, fotoğraf makinesini New York şehrine çevirdi. Look’ta geçirdiği zamanlar onun için bir dönüm noktası olacak ve özgün sinema kariyerinin temellerini atacaktı.
Stanley Kubrick’in 1945’te Look dergisine sattığı ilk fotoğraf, Başkan Franklin D. Roosevelt’in ölümünün ertesi günü üzgün bir gazete bayisinin fotoğrafıydı. “Roosevelt öldü” ve “Truman göreve başladı – Roosevelt töreni yarın”. Kubrick fotoğraf makinesini çıkarır, gazete standına doğrultur ve çektiği fotoğrafla bütün bir ülkenin yaşadığı üzüntü duygusunu tam olarak yansıtır. Stanley okula dönmek yerine aceleyle eve gider ve fotoğrafı Look’a götürebilmek için banyo ettirir. Kısa bir pazarlıktan sonra Look dergisi fotoğrafı ondan 25 dolara satın alır. Bir süre sonra dergi tarafından fotoğrafçı çırağı olarak işe alınır.
New York şehrini çalışma alanı olarak seçen genç Kubrick 4 yıl boyunca dergide çalıştı. Ailesinin desteğini de alan Kubrick evlerindeki karanlık odada da uzun zaman geçiriyordu. Amerikalıların gündelik yaşamına yer veren yerel ve halkçı bir dergi olan Look’ta çalışırken savaş sonrası Amerikasını fotoğrafladı. Kubrick elinde kamerasıyla New York sokaklarında dolaşıyor, insanları gözlemliyordu. Popülist çekimler yaparken insan ilişkilerinin de keskin bir gözlemcisi oldu. Her gün sokaklarda dolaşan genç Kubrick, çok kültürlü, dinamik, sınırsız eğlenceli bir kent olan New York’ta gündelik yaşamı kaydetti. Gün boyu parklarda, yarış pistlerinde, lunaparklarda, sirklerde; akşamları ise gece kulüplerinde dolaşıyor, sokaklardaki işçileri, sosyetikleri fotoğraflıyordu.
Kubrick, fotoğrafçı olarak çalıştığı süre boyunca binlerce fotoğraf çekti. Look için yaptığı çalışmalar onun görme biçimlerini ve insanlarla olan ilişkilerini geliştirdi. Sokak fotoğrafçılığı aracılığıyla hikaye anlatma becerisi de gelişen Kubrick, New York’un cesur, gösterişli yasadışı karakterlerinden ve ortamlarından ilham aldı. Bir süre sonra bir tema belirleyerek fotoğraflarını görsel bir hikâyeye dönüştürmeye başladı. “Aşk Her Yerde” teması için aşıkları çekti. Banklarda, yangın merdivenlerinde, sokak köşelerinde gördüğü aşıklardan seri fotoğraflar üretti.
Hikaye anlatma becerisi gelişen Kubrick, Rocky Graziano adında bir boksörü fotoğraflar. Boksör ıslahevlerinde ve hapishanelerde bir serseri olarak büyümüştür. Fotoğraflarında Rocky Graziano’yu hem bir boksör hem bir aile babası olarak gösterir. Graziano’yu ailesiyle kahvaltı yaparken, vücudunu çalıştırırken gösterir. Bu fotoğraflarda Graziano’nun en savunmasız anları, mahremiyeti, aslında insani tarafları dikkat çeker. İyi bir savaşçı olan Graziano aracılığıyla iktidar tahakkümüyle oluşan erkeklik değerleri, erkek bedeni ve savaşçı erkek üzerine kafa yormuştur. Bu fotoğraf serisi 1987 yılında çektiği, Vietnam savaşı üzerinden hegemonik erkek profilini anlattığı filmi“Tam Metal Ceket” için ilham olmuştur.1980 yılında çekeceği “Cinnet” filminde de aile kurumundaki hegemonik erkekliğin krizini ele alır.
Kubrick işi gereği derginin bakış açısıyla uyumlu fotoğraflar çekse de, sokaklarda kendine özgü ilgi alanlarını keşfediyor, sokağın eğlenceli ve sıradışı hallerini de yakalıyordu.
New York Metrosunu Röntgenlemek
Sokak fotoğrafçıları elbette her zaman metro gözlemcileri olmuştur. Ünlü Sokak fotoğrafçısı Walker Evans 1930’ ların sonlarında ceketinin içine gizlediği fotoğraf makinesiyle metro yolcularının bir çok portresini çekmişti. Walker Evans’ın portreleri 19 yaşındaki Kubrick’e ilham oldu. “ New York metrosunda Hayat ve Aşk” başlıklı bir tema belirleyerek 1947 yılında metro yaşamını fotoğrafladı. Genç fotoğrafçı gece yarısıyla sabah saat 6 arasında metroya biniyor, New York metrosunun görünmeyen yönlerini insanlara göstermek istiyordu. İnsanlar bu saatlerde daha yorgun ve sıra dışı göründüğü için bu saatleri tercih ediyordu. Kamerasını boynundan sarkıtıyordu, cebinde ise deklanşör kontrolüne giden bir kablo vardı. Kameranın konumu nedeniyle, fotoğraflar kamerayı tuttuğu duruma göre daha da düşük bir açıyla çekiliyordu. Bu sayede Kubrick tıpkı Walker Evans gibi vizörden bakmayarak fotoğraf çekiyordu. İyi bir konu gördüğünde vücudunu o yöne doğru çevirerek cebindeki düğmeye basıyordu. Böylece insanlar fotoğraflarının çekildiğini fark etmiyorlardı. Kubrick’in kendini yok edebilme çabasıyla çektiği bu fotoğraflar; bize fiziken onun orada olmadığını düşündürmüştür.
“Metronun havasını korumak istedim, bu yüzden doğal ışık kullandım. Gece geç saatlerde metroya binen insanlar, gündüzleri binenlere göre daha az çekingendir. Çiftler açıkça sevişiyor, sarhoşlar yerde uyuyor ve gece geç saatlerde diğer olağandışı aktiviteler gerçekleşiyor.”
StanleyKubrick
Başka bir fotoğraf dizisi ise “Dişçinin Bekleme Odası”dır. Sıralarını bekleyen insanların yüzündeki endişeli ifadeyi fark eden genç Kubrick, gizli çekim yaparak bu kaygılı bekleyişi kaydeder.
Usta Sokak Fotoğrafçıları Stanley Kubrick’in Çağdaşıydı
Bu dönemde sokak fotoğrafçılığı adeta patlama yaşar. 1950’lerde H.C.Bresson, Garry Winogrand, William Klein, Saul Leiter, Elliott Erwitt, Diane Arbus, Robert Frank,Bruce Davidson, Lee Friedlander sokak fotoğrafçılığının öncü isimlerindendi. Usta fotoğrafçılar şehri fotoğraflamanın yeni yollarını keşfediyorlardı. Kubrick savaş sonrası gelişen New York sokak fotoğrafçılığı kültürüyle birlikte çalışır ve Amerikan yaşamının portresini çizer. Kendisi gibi Bronx’lu olan Gary Winogrand da bir dönem Look’da foto muhabirliği yapmış fakat sonrasında dergiden ayrılmıştı. Robert Frank ise foto muhabirliğinin koşuşturmacasından memnun olmayarak kişisel belgesellere ve kitaplara yönelmişti. Kubrick de yavaş yavaş sinemaya yönelmeye başlar. Belki de sinemaya gönül vermiş olmasaydı, çağdaşları gibi şöhretli bir sokak fotoğrafçısı olarak anılacaktı.
New York’un İkonik Fotoğrafçısı Olan Weegee’den Etkilendi
Look için yaptığı çalışmalar onun görme biçimlerini oldukça geliştirdi. Sokakları adım adım gezerek fotoğraflayan Kubrick’i çok etkileyen, estetik ve melodramatik tarafını geliştiren biri daha vardı. Bu kişi Weegee takma ismini kullanan sokak fotoğrafçısı Arthur Fellig’dir. Kubrick Weegee’nin hayranıydı. Kariyerlerine New York’ta başlayan bu iki adam, insanın karanlık tarafını kara mizah üslubuyla anlatmayı seviyorlardı. Fellig polis telsizlerine erişebildiği için suç mahalline polisten önce gidiyor ve kamerasının ön flaşıyla kanlı sert fotolar çekebiliyordu. Kubrick ise şehrin sokaklarında foto-muhabirliğinin yanı sıra kendine nefes alma anları yaratarak sokak fotoğrafçılığı yapıyordu. Kubrick modernliğin acımasızlığını yakalayan bu sert fotoğrafçının tarzından ve karakterlerinden çok etkilenir. Bu etki ilk dönem kara filmlerinde hissedilir.
Korku ve ironinin iç içe geçtiği New York sokakları yıllar sonra çekeceği “Dr Garip Aşk” filmine ilham olur.
Film yapımcılığına geçen Kubrick için kara film çok ilgi çekiciydi. İnsanın karanlık tarafı hem Weegee’nin hem de Kubrick’in kamerasının odak noktasıydı. İki adam insanın karanlık tarafını tuhaf güzelliklerle ve tepkisel çekimlerle anlatıyorlardı. Weegee ve Stanley Kubrick’in iç içe geçmiş yaşamları “Doktor Garip Aşk” filminin yapımı sırasında üretilen keyifli fotoğraflarla adeta taçlanır. Kubrick bu filminin Weegee tarafından keskin flaş ışığıyla fotoğraflanmasını ister. Weegee filmin “karanlık savaş odasında” 1940’ların New York’unda yaptığı gibi flaşını patlatarak fotoğraflar çeker. Tam bir kontrol manyağı ve perfeksiyonist olarak bilinmesine rağmen Kubrick’in pek bilinmeyen bir yönü vardır. Sahneleri ve jestleri tepkisel olarak çekmek, sürpriz dolu fotoğraflar, bilinenin aksine Kubrick için oldukça kıymetlidir.
“Fotoğrafçılığın en geçerli ve anlamlı kullanımının dikkatli bir şekilde fotoğraf pozlamak yerine, spontane aksiyonu estetik bir şekilde kaydetmenin olduğunu düşünüyorum.”
StanleyKubrick
Belki de Kubrick’e fotoğrafın anlamını düşündüren süreç; New York sokaklarındaki deneyimi, her an hazır olma yeteneği, yaşamın doğal devinimi içinde içgüdüsel ve spontane çekimleri, kısacası sokak fotoğrafçılığının tepkiselliğiydi. Kubrick sokak fotoğrafçılığı yaparken kalabalıklarda kayboluyor, dikkat çekmemeye özen gösteriyor, yaşamın içine dalıyor, yaşadığı şehrin kaosunun peşine düşüyordu. Gürültülü ve teatral şehir yaşamını fotoğraflayan Stanley Kubrick sokak fotoğrafçılığını ilgilendirecek, eğitecek kadar da kalıcı bir görüntü mirası bırakır.
Weegee tarafından “Dr Garip Aşk” film setinde çekilen bu fotoğraf ikisinin New York sokaklarını röntgenledikleri anlara bir gönderme gibidir.
Fotoğrafçı Kubrick’ten Yönetmen Kubrick’e
“Başlangıçta benim yaptığım gibi, kendi başınıza bir film yapmak için başka hiçbir şey bilmenize gerek olmayabilir, ancak fotoğrafçılığı bilmeniz gerekir”
Stanley Kubrick
Kubrick’in fotoğrafçılığı sinematografisinin teknik ve estetik temellerini attı. Stanley Kubrick Look dergisinde çalıştığı dönemlerde hem kendisini hem de etrafındaki dünyayı keşfetmişti. New York’un insanlarıyla ve mekanlarıyla olan kişisel karşılaşmalarını filmleri için ilham kaynağı olarak kullandı. Kameraya olan hâkimiyeti, çerçeveleme konusundaki ustalığı, insanlarla olan etkileşimi ve bu etkileşimi kamera aracılığıyla aktarma yeteneği, film kariyeri için güçlü bir alt yapı oluşturdu. Fotoğraf sanatından faydalandığı perspektif, doku, çizgiler, oran-orantı gibi dinamikler sayesinde kusursuz görme edimi gelişecek hemen her filmine yansıyacaktı. Dergi için boks maçlarını, at yarışlarını çekerken insanlık hırslarına, yabancılaşma duygusuna tanık olan Kubrick, belki de yıllar sonra aldığı bu ilhamla “Son Darbe” ve “Katilin Öpücüğü” kara filmlerini çekecekti. Özellikle 1955 yapımı ikinci uzun metrajlı filmi “Katilin Öpücüğü” filminde kara film estetiğinin etkisi ile önceki fotoğraf çalışmalarının etkisi dikkat çeker. Kubrick, şehrin arka sokaklarının gerçekliğini fotoğrafçılık yaparken görmüş ve filmlerine yansıtmıştır.
Fotoğraflarında dramatik yüksek kontrastı sıklıkla tercih ediyordu. Daha sonra bu tarzı kara filmlerine uyguladı.
Kubrick, Look’ta kompozisyon ve ışıklandırma becerilerinde ustalaşmış, görme biçimlerini geliştirmişti. Yönetmen, kadrajını oluştururken titizlikle dengeli kompozisyonlar kurdu. Geniş açılı lensi, üçgen kompozisyonları, derinlik, yatay dikey kompozisyonlar, öz çekimler, flaşlı çekimler, katmanlar, çerçeve içinde çerçeve kullanımı yönetmenin filmlerine bıraktığı diğer imza hareketlerinden oldu.
Gençken çektiği “bir kitap yığınını merdivenlerden aşağı taşıyan kadın” fotoğrafı gibi birçok fotoğrafında kullandığı düşük kamera açısı, sinemasına sızarak adeta karakteristikleşmiştir.
Kişisel film stilini oluşturan simetri kullanımının ilk örneklerini 17’li yaşlarda çekmişti. ”Fotoğrafçı Kubrick ile yönetmen Kubrick” arasındaki bağlantılar yönetmenin her filminde görülmüş, kariyeri boyunca devam etmiştir. Filmlerini çekerken aynı zamanda binlerce polaroid fotoğraf çekmiştir. Bunun sebebinin anında geliştirilen polaroid filmdeki ışıklandırma ile film kamerası arasında yaptığı karşılaştırma olduğunu söyler.
Kubrick’in Look’da yayınlanan ilk fotoğrafı ve tamamladığı son çalışması olan “Gözler Tamamen Kapalı” arasındaki bağlantı da dikkat çeker. İlk fotoğrafta ölüm ilanı vardır. Bu fotoğraf Roosevelt’in ölüm haberleriyle çevrelenmiş bir gazete bayisi görevlisini gösteren fotoğraftır. Filmde ise Tom Cruise “Hayatta Olduğu İçin Şanslıyım” başlıklı New York Post’un bir kopyasını satın almak için bir büfenin önünde durur. New York şehri ve Look dergisi, Kubrick’is on filmine dek beslemiş görünüyor.
Mükemmelliyetçilik Miti Bir Meslek Gizemi miydi?
Hayatı boyunca detaylara dikkat eden bir kişi olarak Kubrick; detaylara yönelik muazzam yeteneğini ve mükemmeliyetçiliğini erken dönemde geliştirmiştir.17 yaşında hayatına fotoğrafçı olarak başlamış, teknik becerileri ve dikkat çeken düşünsel yönüyle entelektüel bir sanatçı portresi çizmiştir. Kubrick’in sinematografisi sahnelerinde oluşturduğu mükemmel simetrilerle öne çıkmaktadır. Her sahnesinde görülen bu estetik tercih Kubrick sinemasının karakteristiğidir. Kubrick kusursuzluğuyla tanınıyordu ve en önemsediği şeylerden biri filmlerinde gerçekçiliği yakalamaktı. Bu sebeple filmlerinin çekim öncesi hazırlığı normalden çok fazla sürüyordu. Detaylara olan ilgisi, yarattığı dünyaları son derece inandırıcı kılıyordu. Dolayısıyla ayrıntılarla tutkulu bir şekilde ilgileniyor, senaryolara, oyuncu seçimine, müziğe, kamera lenslerine, aksesuarlara, kostümlere ve kurguya hassasiyet gösteriyordu. Filmlerini titizlikle planlar saatlerce provalar yapar, tekrar tekrar çekerdi. Tarihsel bir drama olan Barry Lyndon filminde hangi sahne durdurulsa karşımıza bir 18.yüzyıl tablosu çıkmaktadır. Bu durum yönetmenin ne kadar mükemmelliyetçi olduğunun göstergelerindendir. Filminde dönemin gerçekçiliğini yakalayabilmek için mum ışığıyla aydınlatma yapmak istemiş ve uzun bir süre uygun lensi geliştirmek için araştırmalar yapmıştır. Cinnet filminde bir sahneyi 127 kez tekrarlar, bir şarkıyı 125 kez çaldırır. Yönetmenin diğer başyapıtlarında da aynı titizlik vardır.
Kubrick hakkındaki mükemmelliyetçilik miti ve filmlerinde hiçbir şeyin tesadüf olamayacağı fikri aslında onu fotoğrafçı olarak düşündüğümüzde daha anlaşılır hale gelir. Açıyı, ışığı, kompozisyonu, ifadeyi bulana dek çok sayıda fotoğraf çekmek elbette fotoğrafçılığın çalışma yöntemlerindendir. Genç Kubrick Look dergisinde çalıştığı döneminde binlerce kez fotoğraf çekti. Yönetmenliği döneminde de en iyisini bulana dek tek bir sahneyi yüzlerce kez çekiyor, filmlerinin karakteristiğini yakalayabilmek için de teknolojiyi yakından takip ediyordu. Sinema için abartılı görünen bu çok sayıda çekim aslında fotoğrafın çalışma süreci olup hiç de yadırganır değildir. Filmlerinde simetriden renge, ışığa, açıya, lens seçimine dek her konudaki titizliği foto-muhabirliği ve sokak fotoğrafçılığı geçmişinin normalleridir.
Ayla Güvenç İmir
Bremerhaven doğumlu, Ankara’da yaşıyor. Gazi Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Lisansını bitirdikten sonra TRT’de çalıştı. Halen Gazetecilik Öğretmeni olarak çalışıyor; temel fotoğraf eğitimi, haber fotoğrafçılığı, dergi tasarımı üzerine dersler veriyor. Uluslararası ve ulusal fotoğraf yarışmalarında ödüller aldı, fotoğrafları sergilendi ve jürilik yaptı. Fotoğrafları ulusal ve uluslararası yayınlarda yer aldı.
Çağdaş Sokak Fotoğrafçılığı ile ilgileniyor. Her sanat öbür sanatı aydınlatır, düşüncesiyle Sanat Tarihi ve Mitoloji eğitimleri aldı. Sinema-Tv alanında yüksek lisans yapıyor. “Kameranı al, sokağa çık” mottosuyla, stüdyoları terkederek sokaklara çıkan “Özgür Sinema Hareketini”seviyor. Bağımsız sinema tutkunu.
“Hayatın kurgulayacağı kareleri sabırla bekliyorum…’’ Arif Aşçı’nın bu sözünü çok seviyor.
Women in Street Turkey (Womeninstreettr) kurucu üyesidir.
KAYNAKÇA
StanleyKubrıck Üzerine, (1928.1998), Melis Erkam Gümüş
StanleyKubrıck Sinemasında Biçimsel Yapı ve TheShining Örneği, Emrah Suat Onat
https://www.magnumphotos.com/arts-culture/society-arts-culture/new-york-city-by-weegee-the-famous/
https://www.mcny.org/exhibition/through-different-lens
https://blog.mcny.org/2012/04/24/a-ride-on-the-subway-in-1946-with-stanley-kubrick/
https://www.anothermag.com/art-photography/gallery/3828/the-photography-of-stanley-kubrick/1
https://davidcampany.com/weegee-and-kubrick/
https://www.nytimes.com/2018/06/01/books/review/flash-christopher-bonanos-weegee-biography.html
https://www.theartstory.org/artist/weegee/
https://cinergie.unibo.it/article/view/7338
https://www.widewalls.ch/magazine/stanley-kubrick-photography-mcny
https://faroutmagazine.co.uk/stanley-kubrick-photographer-new-york-subway/
https://www.nighthawknyc.com/2019/02/04/stanley-kubrick-a-photographers-odyssey-appendix/
https://ephemeralnewyork.wordpress.com/2016/09/12/subway-riding-in-the-1940s-with-stanley-kubrick/
https://edition.cnn.com/interactive/2018/06/entertainment/stanley-kubrick-cnnphotos/
https://www.theguardian.com/artanddesign/2005/nov/26/photography
https://anthonylukephotography.blogspot.com/2012/11/never-before-seen-contact-sheets-from.html
Bize Ulaşın