Anadolu Arkeolojisinin Palimpsestinin Fotoğraflanması

/

Uzun süredir Anadolu’nun Arkeolojik Palimpsest’inin fotoğraflanmasına çalışıyorum. Gelin öncelikle kısaca Palimpsest kavramına bir göz gezdirelim.

Geride kalanın geleceğe aktarılıp, birbirine bağlayan, yaşanmışlık izlerinin tümü yapıların palimpseste uğramış hafızasıdır. Palimpsest, teknik bir terim olmasına rağmen yüklendiği anlam bakımından geride kalanın ve şimdinin iç içe geçmesi, izlerin kaybolmaması, olarak yorumlandığından tıpkı bir bellek gibi tanımlanmakta ve yeni bir deyime dönüşerek birçok alanda söz konusu belleği tanımlamak için kullanılmaktadır. 

Kısaca palimpsestin fotoğraflanması kültürel mirasın elde kalanının gelecek kuşağa aktarılması işlevini görür. *

İnsan eliyle yapılan mimari öğelerin ve sanat eserlerinin silinen ve yeniden ayağa kaldırılan belleği aslında toplumun kültürel kimliğidir. Yani tüm insanlığa aittir. Durum böyle olunca bir fotoğrafçı olarak üzerime giydiğim dokümanter toplayıcısı kimliği,  ister istemez bazı sorumluluklar yüklüyor. Bunların çoğu fotoğrafçılığın temel kurallarıyla ilgili sorumluluklar. ( doğru ışık şartlarında, doğru açılardan yakalamak, doğru lenslerle çalışmak vb. şeyler) Ancak konunun bir de başka bir yüzü var ki o da palimpsest kavramıyla açıklanmaya çalışılan yönü işte. Bir başka deyişle;  Palimpseste uğramış halinden haberdar olup, o yönüne vurgu yapma eğilimiyle fotoğraflamak konusu. 

Yazılıkaya, Hitit Dönemi

Anadolu’ya Arkeolojik Seyahatlerin yapıldığı 18. Yüzyıl gravürleri ve yüzyılın ortasından itibaren görmeye başladığımız fotoğraf yöntemiyle fotoğraflama sürecinin bize Anadolu Arkeolojisi’nin Palimpsesti’ni yakalamak adına ilk basamaklar olduğunu kabul etmeliyiz. Zira bundan öncesine dair görsel hafızamızı besleyecek tek şey yazı. Antik dönem yazarları içerisinde bize en sağlam kaynakları verenlerden birisi Strabon’dur örneğin. Ama o ve onun gibilerin yazdıklarının doğrulaması bugün Arkeoloji dediğimiz bilim dalı yoluyla gerçekleştirilmekte. Yani kazılarda gün yüzüne çıkarılanla,  söylenenlerin sağlamasını yapabilmekteyiz.  Üstelik bunu yaparken bile fotoğraf ve çizim veya yeni görselleme imkânlarına ihtiyaç duymaktayız. O yüzden bu yazıda ben sadece fotoğraf yöntemiyle palimpsesti belgelemek konusu ile ilgiliyim.

Fotoğrafı sanat veya belgeleme aracı olarak kullanan birçok kişi bugün objektiflerini arkeolojik yapılara veya objelere yönlendirmekte. Bazen tüm bunların dışında sadece seyahat fotoğrafçılığı ile uğraşanların da bunu yaptığını görüyoruz. İşte tam da burada dikkat çekmeye çalıştığım palimpsest kavramı yine ortaya çıkıyor. Yani arkeologlar tarafından kazılıp ortaya çıkarılmadan önce ören yerinin geçmişi hakkında okumalar yapmak, ortaya çıkarılmaya çalışılan dönemin teknik özellikleri diyebileceğimiz konularda bilgi sahibi olmak, palimpsestin doğru aktarılması adına çok önemlidir. Artık geçmişte canlı olarak yaşamın süregeldiği dönemdeki doğaya bile sahip değildir çoğu ören yeri. Dolayısıyla ortaya çıktığı andan itibaren günümüz topografyasına bağlı olarak belgelenecektir artık. Yani belleğin değişime uğramış halini belgeleyeceğiz artık demektir bu.  

Laodikeia

Tüm bu bahsi geçen konular üzerine arkeolog olmamın bana birçok avantaj kazandırdığını belirtmeliyim. Fotoğrafını çektiğim yapılar, objeler vb. materyaller hakkında bilgi sahibi olmak, konuyu fotoğraflamaktaki en büyük yardımcım. Ancak bu demek değildir ki bu işi en doğru fotoğraflama yöntemi arkeolog olmaktan geçer. Önemli bir artı olabilir ama bu artıyı biraz uğraşan tüm fotoğrafçılar edinebilir. Yunan, Roma veya diğer antik dönem özelliklerini gösteren kent devletlerinin şehir mimarisi üzerine kalıplaşmış bilgilerine biraz okuma yaparak herkes sahip olabilir. Mitoloji üzerine bilgilenmek de müzelerde ve ören yerlerinde gezerken karşılaştığımız heykelleri ve vazolar üzerindeki tasvirleri fotoğraflarken bize büyük yardım sağlayacaktır.

Arkeoloji biliminde çok sık kullanılan bir başka deyim ise “instu buluntu”dur. Yani yerinde,  kazı sırasında olduğu durumda tespit edilen anlamında kullanırız bu deyimi. Bu duruma ayrı bir önem verip,  bulunduğu halini hemen tespit etmek için mutlaka fotoğraflarız. Görüldüğü üzere palimpsest kavramına tamamen karşı bir yaklaşımdır bu. Palimpsest olgusu yenilenmeyi, değişimi, yeni bir durumu fotoğraflamak anlamını taşırken, instu kavramı toprak altından çıktığı durumda, hiçbir değişime uğramadan fotoğraflamayı gerektirmektedir. İnstu durumda fotoğraflama doğası gereği sadece kazı personeli tarafından fotoğraflanabilmektedir. 

Gerga Kutsal Alanı

Yukarıdaki bu kısa ve detaylandırıcı bilgilerden sonra son zamanlarda üzerine detaylı bir biçimde yaklaştığım, Anadolu’un Palimpsesti’nin fotoğraflanması projesinden bahsedeyim biraz size. Temellerini, yukarıda bahsettiğim kavramsal temele oturttuğum yolculuğun, henüz Karadeniz hariç, Anadolu’nun deniz kıyısı antik kentlerinin yüzde seksenini belgelemiş durumdayım. Özellikle Palimpseste uğramış, yani Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kazı izini verilmiş, toprak altından çıkıp yeni bir topografyaya gözlerini açan, değişime uğramış bir coğrafya içerisinde, arkeologlar tarafından,  günümüze kalan kısımlarıyla, tekrar ayağa kaldırılan, antik kentlerin palimpseste uğramış yeni yüzlerini fotoğraflama gayreti içerisindeyim. Bunu bizden önce bu işi yapmış fotoğrafçılardan aldığım bir bayrak yarışı olarak görüyorum. Anadolu’da antik kentlerin çoğu son yıllarda 12 aylık kazı statüsüne getirilmiş durumda. Özellikle,  bu iktidar döneminde arkeolojik kazıların çoğu, turizm odaklı düşünülerek yapılmakta. Yani eski yöntemde olan, uzun süreli ama az ödenekli ve sadece yaz aylarında kısa bir dönemde gerçekleştirilen bilimsel kazılar yerini, daha uzun ve geniş bir alanın ortaya çıkarılması, ardından ise turistlere her yıl yeni yapılar gösterme adına, toprak altından çıkanların restorasyon sonrasında ayağa kaldırılması yöntemine bıraktı. Tam da palimsest kavramını karşılayan şekilde yani. Toprak altında kalan yığınlar bir bakıma silinip yeniden yazılmıştır artık. Bilindiği üzere restorasyonun en önemli kurallarından birisi yeni düzenlemede eskiden kalan izlerin mutlaka yeniden gösterilmesidir. Söz konusu yapılar, şekli, rengi, malzeme ve doku özellikleri, gibi yapısal öğeleri ile her döneme ait izleri taşımaktadır. Bünyesinde çok katmanlılığı taşıyan palimpsest yapıları belgelemek kesintiye uğramış dönemler hakkında ileriye dönük bellek oluşturma anlamında çok önem arz etmektedir. Bu durum,  beraberinde palimpsestin zamanında fotoğraflanma problemini de getirdi. Her yıl yapılan kazıların bilinçli bir şekilde fotoğraflanabilmesi, biz fotoğrafçılar için çok zor ekonomik şartları da beraberinde getirmekte. Zaten çok az denilebilecek sponsorluklarla aslında çoğu zaman kendi imkânlarımızı zorlayarak yürüttüğümüz bu fotoğraflama işi, büyük bir görev olarak kazılarda tam zamanlı çalışan fotoğrafçıların omzuna yüklenmiş durumda. Son yıllarda bu konuda çalışan tüm kazılarımızın bu konuya gereken önemi hakkıyla olmasa da,  verdiğini gözlemlemekteyim. Gelinen son durumda Anadolu Arkeolojisinin layıkıyla belgelenmesi konusunda daha ileri adımlar atılmış olduğunu görüyorum. 

Bir diğer önemli husus ise yapılan tüm bu dijital belgeleme işleminin arşivlenmesi sorunudur ki bence palimpsestin fotoğraflanması konusunda her şeyden daha önemli bir konudur. Ne yazık ki yıllarını kazıya vermiş, uzun yıllar kazdıkları alanın palimpseste uğramış hallerini iyi veya kötü çekmiş kazı başkanları devir teslim zamanı geldiğinde ellerindeki bu arşivleri kendinden sonra gelen heyete teslim etmemektedir. İstisna durumlar varsa da ben henüz yoğun olarak durumun böyle olduğuna şahitlik etmekteyim. Örneğin ülkemiz sınırları içerisinde görev yapan yabancı arkeoloji enstitülerinin yaptığı gibi, herkesin kullanımına açık arşivleme kaynaklarının bir örneği, hala büyük eksikliğimizdir. Bakanlığın da bu konuya gereken hassasiyeti göstermediği bilinmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Anamed ve Salt örnekleri ilerisi için ümit vaat etmektedir. 

Sagalassos

Yazıma uzun zamandır Anadolu Arkeolojisinin Palimsestinin fotoğraflanması ile uğraştığımı söyleyerek girmiştim. İçinde bulunduğum şu an itibariyle, ileride benim de bu belgeleri teslim edeceğim ciddi bir arşiv sorunu ve yaptığım tüm bu çalışmanın sürdürülebilirliği konusunda sıkıntılarımın olduğu aşikârdır.

*Palimpsest kavramı ve mekânsal dönüşüm Doç. Dr. Banu APAYDIN İstanbul Okan University, Turkey

Aykan Özener 1964 Balıkesir doğumludur. Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden mezun oldu. Yüksek Lisansını “Arkeoloji Biliminde Fotoğraf Teknikleri” adlı teziyle Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde tamamladı. Fotoğraf çalışmalarına 1983 yılında başladı. 1987 yılında AFSAD’a (ANKARA FOTOĞRAF SANATÇILARI DERNEĞİ) üye olmasıyla fotoğrafta yeni arayışlar içerisine girdi. 1987-1995 yıllarında AFSAD çatısı altında sürdürdüğü çalışmalarına bağımsız olarak devam etmektedir.
Kişisel sergiler açtı ve birçok karma sergiye katıldı. Fotoğrafları başta birçok kitap kapağında ve yayında olmak üzere kullanıldı.
Yazıları, kültür ve sanat dergilerinde yayınlandı. Seminerlere katıldı. İçeriğine inandığı yarışmalarda jüri görevlerinde bulundu.
2002-2007 yılları arasında 5 yıl arka arkaya Çanakkale Fotoğraf Festivali'ni düzenledi.
TRT için 13 bölümden oluşan bir temel fotoğraf bilgisi dizisi gerçekleştirdi ve yine TRT için hazırlanan Sagalassos belgeseline yönetmenlik yaptı.
On yedi yıl Çanakkale Onsekiz Mart Üniversite’sinde fotoğraf üzerine dersler verdi. Aynı zamanda da yine Çanakkale’de kurduğu Pan Görsel Kültür Derneği’nin yönetim kurulu başkanıdır. Aktüel Arkeoloji Dergisi Fotoğraf Editörlüğünü yürütmektedir.
2017-2019 dönemleri arasında TFSF (Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu)'nin desteklediği, fotoğrafçı Özcan Yurdalan ve Yusuf Aslan ile birlikte MGH (memleketimden görsel hikayeler) projesinin editörlüğünü yürütmüştür.
Arkeoloji alanında; öğrencilik yıllarında iki yıl boyunca Kelenderis kazılarında, ardından 2006-2015 yılları arasında Assos kazılarında çalıştı.
2006 yılından itibaren ise Prof.Dr.Beate Böchlendorf başkanlığında yürütülen “Troias Bölgesi Bizans Yerleşimleri” temalı yüzey araştırması ekibinde yer almaktadır.
Aktuel Arkeoloji Dergisi ekibinin bir parçası olarak, birçok bölgede arkeolojik eserlerin fotoğraf arşivinin oluşturulması için çalışmalar yürüttü. Ülke genelinde Arkeoloji Fotoğrafçılığının önemini vurgulayan seminerler dizisi gerçekleştirdi ve halen sürdürmektedir.
Dünyadaki toplumsal, kültürel, siyasi çalkantılara duyarlı, bunlar üzerine kafa yoran bir kişilik. Uzun zamandır dünya görüşü çerçevesinde oluşan felsefesi gereği fotoğraf disiplinini sanat olarak ele alan çalışmalar yerine, dokümantasyon aracı olarak kullanan çalışmalar üretmektedir. Foto-öykü ve kişisel belgesel yakın durduğu alanlardır.
Kendisine Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi’nde bir bölüm ayrılmıştır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Belgesel Fotoğrafçılık

Sabine Meyer

Geriye kalan her şey önemsizleşiyor “Everything else pales into insignificance” Sabine Meyer İFSAK Blog görsel kültür…

Fototerapinin Öncüsü: Jo Spence

Fotoğraf  insanoğlunun deneyimlerini ifade etmek için kullandığı güçlü bir duygusal araç olagelmiştir. 19. yüzyılda fotoğrafın icadından…

Post Belgesel Fotoğraf

Belgesel Fotoğrafın Değişen Sınırları Geleneksel belgesel fotoğrafın ardılı olan post belgesel fotoğraf, öncelinin ontolojik ve epistemolojik…