Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar https://www.instagram.com/ahuincekaralar/ tarafından shutterstock.com https://www.shutterstock.com/blog/history-of-feminism-photos adresinden Türkçeleştirilmiştir.
. . . . . . . . . . . .
Fotoğraflarla Bir Tarih
Feministler yaklaşık 200 yıldır cinsiyetlerin eşitliği için mücadele ediyorlar. Fotoğraflarla harekete göz atalım.
Feminizm kendini farklı dalgalarla tanımlayan az sayıdaki politik hareketten biridir.
İlk dalga, 20.yüzyılın başlarında kadınların oy kullanma hakları için mücadele edilmesini kapsar. İkinci dalga, büyük ölçüde eşitlik ve üreme (kürtaj) hakları için mücadeleye odaklanmıştır. Üçüncü dalga, kesişimselliği, seks pozitifliğini ve daha fazla kavramı kucaklamaya başlamıştır.
Hâlâ devam eden, #metoove kadın yürüyüşünü de kapsayan dalga, dördüncü dalgadır.
Her şey kulağa temiz ve düzenli geliyor, fakat bir döneme üstünkörü bakmak bile, bu dalgaları anlamanın göründüğünden çok daha zor olduğunu gösterecektir.
Her bir dalga, bir dönemin nerede bitip diğerinin nerede başladığını bulanıklaştıran geçmişin yankılarıyla birlikte, çok sayıda alt grup ve birbiriyle rekabet eden felsefeler içerir.
Fakat her şeye rağmen, bir ilke aynı kalır, cinsiyete dayalı ayrımcılığa son vermek.
1900’lerin başlarındaki oy kullanma hakkı yürüyüşlerinden bugünün Yüksek Mahkeme protestolarına kadar, Feminist hareketin fotoğraflar aracılığıyla görünen çeşitli dalgalarına göz atalım.
İlk Dalga
İlk dalga kadın hakları mücadelesinin açılış salvosunu temsil etse de, gerçekleşirken bu şekilde adlandırılmadı. Bir New York Times muhabiri 1968’de ikinci dalga hakkında yazarken terimi ortaya attı ve sonraki 50 yıl boyunca bu isim kaldı ve feminist hareketin sınıflandırılmasını ifade etti.
Amerika Birleşik Devletlerinde, ilk dalga, 19.yüzyılda kadınların oy kullanma meselesi etrafında birleşti. Bu erken hareketin tartışmasız en güçlü sembolü Seneca Falls Sözleşmesiydi, 1848 buluşması Elizabeth Cady Stanton ve Lucretia Mott tarafından kadının toplum içindeki yerini tartışmak için organize edildi.
Katılımcılar ünlü Duyguların Beyanını (Declaration of Sentiments) oluşturdu ve imzaladı, kadın hakları aktivizmi için amaçlarını detaylandırdıkları bu beyanda o zaman bile ne için mücadele ettikleriyle ilgili net bir fikir birliği yoktu.
Kısmen oy hakkı konusundaki tartışmalar nedeniyle, 300 katılımcının sadece 100 tanesi bildirgeyi imzaladı. Mott, bunun dâhil edilmesi gerektiğini düşünmüyordu fakat ünlü kölelik karşıtı ve hatip Frederick Douglass, konuyu dâhil etmek için katılımcıları teşvik etti.
Douglass’ın Kongredeki varlığı tesadüf değildi. Erken dönem kadın hakları hareketi Birleşik Krallık ve ABD’de kölelik karşıtı hareketle beraber büyümüştü. Örneğin, Sojourner Truth’un ünlü “Ben Kadın Değil miyim?” konuşması, 1851 de Ohio’da Kadın Hakları Konferansında yapılmıştı.
Fakat birçok kölelik karşıtının kadın hakları aktivistlerinin yanında olmasına rağmen, destek sürekli karşılıklı olmadı. Stanton ve onun yurttaşı Susan B. Anthony kölelik karşıtı eylemlere katıldılar, ancak iç savaş sonrası siyah erkeklere oy kullanma hakkını veren 15.maddeyi desteklemekten vazgeçtiler.
Stanton, kendi adına, “eğitimli rafine kadınlar” ile “özellikle güneyli erkeklerin alt tabakaları” arasında bir sınır çizmeye çalıştığı, açıkça ırkçı bir adres gösterdi.
Ne Antony ne de Stanton 19.maddenin geçişini görecek kadar yaşadı. 20.yüzyılın başında bunun için mücadele eden Ida B. Wells, Carrie Chapman Catt, Alice Paul, Mary Church Terrell ve daha nicelerinin çabalarıyla, bu madde Amerikalı Kadınlara 1920’de oy kullanma hakkını verdi.
Yine de, birçok eyalet anayasası Siyah kadınların oy kullanma haklarını engellerken, anket vergileri, okuryazarlık testleri ve diğer kısıtlamalar diğer beyaz olmayan kadınları uygun görmezken, bu zafer milyonlarca kadın için inandırıcı olmadı.
İkinci Dalga
Bazı kadınlar için oy kullanma hakkının sağlanmasıyla birlikte, 20.yüzyılın ortalarında feministler, üreme hakları, aile içi şiddet, yasal eşitlik, ev içi emeğin eşitsiz dağılımı gibi birçok konuya dikkatlerini çevirdiler.
Genel olarak konuşacak olursak Hareket, II.Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda, savaş sırasında iş sahibi olan kadınların çocuk yetiştirmek için evlerine dönme çabalarına tepki olarak geldi.
1961 deki diğer önemli dönüm noktası, 1 yıl önce FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayından sonra doğum kontrol haplarının ulaşılır olmasının yaygınlaşmasıydı. Ulaşılırlık elbette tüm kadınlar için geçerli değildi, fakat ulaşabilenler hayatlarının yönünü daha kolay kontrol edebiliyorlardı.
Bu dönem feministler, kürtajın yasal olmadığı birçok yerde kürtajı yasallaştırmak için mücadele ettiler. 1973’te Yüksek Mahkemenin kürtaj hakkı kararı, dönemin sloganı olan“kişisel olan politiktir”i bilen aktivistler için büyük bir zaferi temsil etti.
Aynı zamanda, ilk versiyonu 1920 de Alice Paul ile ortaklaşa yazılan Eşit Haklar Değişikliği için Mücadale, aktivistler Gloria Steinem, Shirley Chisholm ve Betty Friedan tarafından tekrar başlatıldı.
Henüz geçmemiş olan Eşit Haklar Değişikliği, tüm Amerikalılara cinsiyetine bakılmaksızın eşit yasal haklar verecekti, fakat onay, Phyllis Schlafly’ın liderliğindeki muhafazakâr kadınların çabalarıyla şiddetle engellendi.
İkinci Dönemin diğer zaferleri arasında Başlık 9’un okuldaki seks temelliği ayrımcılığı engellemesi ve Başlık 10’un aile planlamasına adanmış bir federal hibe programının yer almasıydı.
Bu arada, bu başarıya karşı çıkanlar, “erkeklerden nefret eden sütyen yakıcı liberaller” gibi feministlerin klişesini güçlendirdi (Sütyen yakma miti 1968 Miss Amerika Yarışması protestosunda ortaya çıktı. Sütyenler, güzellik ürünleri, Playboy Dergileri, tencere ve tavalar üzerinde “Özgürlük Çöp Tenekesi” yazan çöp kutusuna atıldı, fakat polis protestocuların bunları gerçekten yakmasını engelledi.)
İlk dalgada olduğu gibi, bu dönemin feminist aktivizmi, LGBTQ topluluğu ve renkli kadınlar üzerindeki beyaz heteroseksüel kadınların ihtiyaçlarına yoğunlaştı.
Ana akım feminist ve sivil haklar hareketlerinin, siyahi kadınların ve lezbiyenlerin ihtiyaçlarının yok sayıldığını iddia eden Combahee River Collective gibi organizasyonlar tepki olarak ortaya çıktı ve farklı grupların özel ihtiyaçlarını anlayan bir hareket için baskı yaptı.
Örneğin, 1971’de Teksasta, Amerika Birleşik Devletlerindeki Latin Kadınların karşılaştıkları seksisizm, ırkçılık ve sınıfsallığın kesişimini tartışmak için National Chicana Konferansı düzenlendi.
Üçüncü Dalga
1990’ların başında başladığı kabul edilen üçüncü dalga feminizm, ilk iki dönemden daha az belirgindir. Diğer dönemlerin sahip olmadığı bir şeye sahiptir: Sağlıklı bir doz Punk Rock.
Üçüncü dalga, Olimpia ve Washington çevresinde yayılan “riotgrrrl” hareketiyle yakın ilişkiliydi. Bikini Killand Bratmobile gruplarının liderliğinde riotgrrrl altkültürü, medyada kız çocukların ve kadınların nesneleştirilmesinin yanı sıra cinsiyete dayalı cinsel suçlara büyük bir tepkiydi.
Bikini Kill’in ilk albümü,Revolution Girl Style Now, Anita Hill’in Yüksek Mahkeme adayı Clarance Thomas’ı işyerinde kendisine cinsel tacizde bulunmasıyla ilgili suçladığı yıl ortaya çıktı. Thomas, sonunda yüksek mahkeme tarafından onaylandı, onun ifadesi, konuşmayan çok sayıda kadına kendi taciz hikâyelerini anlatmakla ilgili ilham verdi.
Onayın duyulmasından bir ay sonra, cinsel taciz mağdurlarının tazminat talep etmesi, geri ödeme alması ve işe iade talepleriyle ilgili yasa meclisten geçti ve bir yıl sonra Fırsat Eşitliği İstihdam Komisyonuna yapılan şikâyetler %50 arttı.
Üçüncü dalga daha sonra Kadına karşı işlenen suçları durdurmaya kendini adamış kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan V-Day’in yaratılmasına ilham kaynağı olan Eve Ensler’in The Vagina Monologues oyununun 1996’daki prömiyerini gördü. Oynandığı zamandan beri Transseksüel dışlayıcılığı nedeniyle eleştiri alan oyun, diğer şeylerin yanı sıra, zamanının politik tiyatrosuna en çığır açan girişlerden biri olarak kabul edildi.
Bazı üçüncü dalga feministler, renkli kadınlar ve LGBTQ topluluğu üyelerini dâhil etmek için etkin bir şekilde çalışarak, birinci ve ikinci dalganın hatalarını düzeltmeye çalıştılar.
Hills’in ifadesinden üç yıl önce, hukukçu Kimberlé Williams Crenshaw, kişinin farklı sosyal kimliklerinin farklı ayrımcılık biçimlerini yaratmak için birleşmesinin yollarına işaret eden “kesişimsellik” terimini icat etti. Terim hızla feminist düşüncenin köşe taşı oldu. (Ve daha sonra, eleştirel ırk teorisiyle ilgili muhafazakâr paniklerin ortasında 2021’de tekrar ortaya çıktı.)
Dördüncü Dalga
Bazı gözlemciler 21.yüzyılın bir postfeminizm dönemi olduğunu iddia ederken (korkunç derecede yanlış), diğerleri dördüncü dalganın içinde olduklarını öne sürdü.
2010’ların başında başladığı düşünülen dördüncü dalga, büyük ölçüde kesişimsellik ve adalete odaklanıyor – hayatta kalanlar için, iklim mültecileri için, trans bireyler ve daha fazlası için adalet.
2017’de Donald Trump’ın seçilmesinin ertesi günü düzenlenen Kadın Yürüyüşü, dördüncü feminist dalga hareketinin eylemdeki en güçlü örneğiydi, en azından sayısal olarak. Ülke çapından katılan yaklaşık üç ile beş milyon arası katılımcıyla, Amerika tarihindeki en büyük tek günlük protestoydu.
Sonraki yıl, Hoolywood’lu yapımcı Harvey Weinstein a karşı çok sayıda insanın taciz iddialarının ortaya çıkmasıyla #MeToo hareketi başladı. (Aktivist Tarana Burke #MeToo etiketini ilk olarak 2006’da kullandı.)
2017’nin çok öncesinde, zaten, hareket halinde olan çok sayıda dördüncü dalga eylemi vardı.
Eylül 2014’te, Columbia Üniversitesi öğrencisi Emma Sulkowicz, sanat tezi için yatağını kampüse taşıdı ve tecavüzcüler okuldan atılırsa ya da ayrılırsa buna son vereceğini söyledi. Yatak Performansı isimli çalışma, kampüsteki cinsel saldırı ve okulların öğrencileri koruma sorumluluğu hakkında ülke çapında bir tartışılma başlamasına yardım etti.
Dördüncü dalga feminizm, boyutu, şekli, ırkı, yetenekleri ve cinsiyeti ne olursa olsun tüm bedenleri kabul etmek gerektiğini savunan beden pozitifliği hareketiyle bağlantılıydı.
Diğer dördüncü dalga meseleleri arasında, Slutwalk Hareketi ve Right To Be ile temsil edilen tecavüz kültürünü sona erdirmek yer aldı. (Önceki adıyla Hollaback!)
Yürüyüş için katılımcıları “sürtük” gibi giyinmeye davet eden ilk Slutwalk yürüyüşü, Toronto Polis Memurunun “kadınlar tecavüze uğramak istemiyorsa fahişe gibi giyinmemeli” önerisinin ardından 2011’de Kanada’da yapıldı. Bu arada, Right To Be, sokak saldırılarını önlemek için bir kampanya olarak başladı.
2022’de Amerika’da görüldüğü üzere, hareket bitmedi. Yüksek Mahkemenin Haziranda Roe v. Wade (Kürtaj Hakkı) kararını bozmasından sonra, protestolar tüm ülkede patlak verdi ve aktivistler derhal önerilen eyalet ve ülke yasaklarına karşı geri adım atmaya başladı.
Eğer 2022 yazında herhangi bir işaret olsaydı, dördüncü dalga sonrası, beşinci dalga gibi, büyümeyi sürdürecekti.
Dip Not:“Emma Sulkowicz” ve “1968 Miss Amerika Yarışması Protestosu”na ait fotoğraflar, orijinal metinde bulunmamaktadır, çeviri sırasında eklenmiştir.
Bize Ulaşın