Orta Asya Seyir Defteri (Yaz 2023)

///

Bölüm 09, Kırgızistan – Karakol

14 Temmuz 2023–Cuma

Bugün erken kalkıyoruz. Dün kasaba merkezinden 1000’er SOM’a tur satın almıştık. Tur, çeşitli aktiviteler için bizi sekiz buçukta alıp, bir buçuk, iki gibi geri getirecek. Döner dönmez de ayrılacağız otelden.

Tur düzenleyenler

 

 

 

 

 

 

 

İlk işimiz toparladığımız bavulları mutfakta bir yere koymak oluyor. Minibüs geliyor bu arada. Biniyor ve yola çıkıyoruz. Birkaç noktadan daha birilerini alıyor ve doluyor. Dağlara doğru güzergâhımız. Önce bal, çeşitli yöresel yiyecekler falan satan bir yerde duruyor.

Alış veriş faslından sonra asıl yere gidiyor. Üç aktivite var. Atmaca ile fotoğraf çektirme, at ile tur atma ve yemek yeme.

Bizim turistik yerler gibi bir curcuna var. Ata bindirmeye çalışanlar, atmaca elinde peşinde dolaşanlar, karmaşa var ortamda.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fas’ta fotoğrafçılardan para kazanmak için keçileri o çöl sıcağında ağaca bağlamaları geliyor aklıma. Birkaç fotoğraf çektikten sonra, güzel doğanın fotoğraflarını çekmek daha iyi deyip oraya odaklanıyor ve epey fotoğraf çekiyorum.

Su ilginç bir şekilde beyaz gibi akıyor. Doğa çok güzel gerçekten. Bir saat burada takıldıktan sonra tekrar minibüse bindirip sahile yakın bir kaplıcaya götürüyorlar. Bu da hitap etmiyor. Zaten hava kavuruyor, bir de sıcak suya girmek çok mantıklı değil. Dün alternatif olarak tekne turu vardı, onu alsak daha iyiydi sanki. Neyse, bir saat gibi burada oyalandıktan sonra tekrar otele bırakıyorlar bizi. Bavulları alıp, iki taksi çağırıyoruz ayrılmak için. Otelciler hoş sohbet, iyi insanlar.

Oteli işleten kadının oğlu ile konuşmuştuk bir önceki akşam. Alanya’dan ev almış. Kendi ailesinin Türkiye kimliklerini gösterdi. Bir süre, iki yıl falan burada Türk okullarında okumuş. Otelde yine kızları Türk okullarında okuyan bir aile de kalıyordu bizimle beraber. Artık nasıl bir okulsa bilemedim. Neyse otele bir gecelik oda ücreti 42 dolar, ayrıca kahvaltı ve akşam yemeği paralarını ödüyor ve veda ediyoruz. Taksiler bizi otobüs garına götürüyor. Otobüsle gitmeyi planlamıştık Karakol’a fakat araç minibüs çıkıyor. Bavulları zar zor sokuyoruz arka bölüme, içeri girdiğimizde ise yer olmadığını görüyoruz. İnecekken şoför öndeki üç kişinin çabuk ineceğini söylüyor. Hamit’le ben ayaktayız, öndekiler on beş dakika sonra iniyorlar ve oturuyoruz. Yoksa çekilmezdi, zira üç saat sürüyor yol. Saat altı gibi varıyoruz Karakol’a. Minibüsün bıraktığı yer otele iki kilometre, yükümüz ağır. Mecburen yine iki taksi çağırıyoruz 200’er SOM’a. Yine biraz arayarak atıyor bizi otele taksi. Apart aslında. İki oda bir salon daire. Kimse ile muhatap değiliz. Telefonla bina girişi ve daire kapı şifrelerini öğrenerek giriyoruz içeri. Ayrılırken de parayı odaya bırakın diyorlar.

Neyse, karnımız çok aç, sabahtan beri doğru dürüst bir şey yemedik. Etrafta da yemek yiyecek yer bulamıyoruz. Bir marketten hazır köfte, salatalık malzeme ve tabii içecek bir şeyler alıp dönüyoruz mekâna, madem mutfak var değerlendirelim. Karnımızı doyurup, sohbetimizi yapıp yatıyoruz.

Bugün de aktif geçti. Bu yolculukta uçak, tren, taksi, minibüs, dolmuş ne varsa kullandık, bir de otobüs olursa tam olacak.

Bugün 5,034 adım atmışız.

15 Temmuz 2023 – Cumartesi

Sabah kalkıp hemen dışarı çıkıyoruz. Onbir gibi check-out yapmamız lazım. Zamanı değerlendirelim. Gitmek istediğimiz iki yer var burada. Biri kilise biri cami. İkisi de yakın kaldığımız yere. Hatta kilise pencereden görünüyor.

 

 

 

 

 

 

 

Yürüyerek gidiyoruz. Eski, ahşap bir kilise, klasik, çivi kullanılmadan yapılmış. Bahçesi, çiçekleri çok güzel.

 

 

 

 

 

 

 

 

İçeride ayin var. Sanırım bir vaftiz töreni, çok kalabalık değil. Fotoğraflarımızı çekip ayrılıyoruz.

 

 

 

 

 

 

Karakol sakin bir yer. Buranın turizm mevsimi kış. Kayak turizmi var. Karakol’lu sporcuların bu konuda epey madalyaları da var anladığımız kadarıyla. Bazı afişlerde gördüklerimizin yorumu. Kiliseyi terk edip camiye doğru yönleniyoruz yine yürüyerek. On dakika falan sürüyor. Cami de çok ilginç. Ahşap, biraz Çin mimarisi, biraz renk, yine ahşap ve yıkılacak gibi duran minare. Güzel duruyor.

Kiliseden farkı, caminin içine giremiyor bir kısmımız. Başları açık diye kızları bahçeye bile almayan kapıdaki adama laf anlatamıyoruz. Birkaç fotoğraf çekip ayrılıyoruz.

Dönerken bir marketten kahvaltılık alıp, kaldığımız yerde kahvaltımızı yapıp, yedi kişi sırayla duşumuzu alıp çıkıyoruz. (kahvaltı dâhil bütün operasyon bir saat sürüyor, hızlıyız epey.)

Bir sonraki durak için yolculuk başlıyor. Hedef Bokonbayevo.

 

 

 

 

 

1964 yılında memur bir babanın çocuğu olarak Urfa’da doğdum. 1968 yılında hayatımın geri kalanını geçireceğim İstanbul’a tanıştım. 1986 yılında Yıldız Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesinden Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum. Sırasıyla askerlik, iş hayatına başlama, evlilik, iki tane dünya güzeli kız dünyaya getirme, kendi işini kurma ve sonra “Yeter daha ne kadar çalışacaksın?” diyerek iş hayatını komple bırakma çizgisinde bir yaşam geçirdikten sonra, hobilerime yöneldim. Yurt içi, yurt dışı geziler, teknecilik ve karavancılık ile görme, keşfetme ihtiyacımı karşılarken, bunları belgelemek için çocukluktan beri sevdalısı olduğum fotoğrafa tekrar başladım. Aslında çocukluktan beri sevdalı olduğum söylenemez; çocukluğumun tatil günleri, ilkokuldan başlayarak dayımın Maltepe’deki fotoğraf stüdyosunda çalışarak geçti. O zamanlar dışarıda oynamak yerine o daracık karanlık odada, fotoğrafçılığın mutfağında çalışmak nefret edilesi bir durumdu. Ama her aşk nefretten doğmaz mı? Doğar; dolayısıyla fotoğraf makinesini hiç bir zaman yanımdan ayırmadım. Askerlik sırasında, 1988 yılında, AFSAD'da temel eğitim aldım. 2014 yılında, emekli olur olmaz İFSAK’a üye oldum. Çeşitli karma sergilerde, dernek içerisindeki fotoğraf gruplarında, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Bir dönem Yönetim Kurulu'nda görev yaptım. 2018 yılında İstanbul Fotoğraf Günleri Koordinasyonunu üstlendim. Ve bu sevdiğim ortamda bulunmaya devam ediyorum.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Vietnam’dan Portreler

Hanoi’den Sapa’ya Geçen yaz Başkent Hanoi’den Sapa’ya kadar Vietnam’ın kuzeyine yaptığımız yolculuk fotoğraf açısından tam bir…

Bosphor-Bosphor

İstanbul’da fotoğraf çekmenin kendine mahsus bir zorluğu var. İlgi çekici imajların yoğunluğu öyle bir raddeye ulaşıyor…

Gerçekliğin Olağanüstü Cazibesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://instagram.com/ahuincekaralar  tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…

Foto Patinaj

Daha ziyade motorlu araçların çamurda, buzda, kumda veya benzer zorlu zeminlerde lastiklerinin (tekerleklerinin) hareketine rağmen ilerleyememesi,…

Doğal Seçim…

Uzun zamandır özünde “fotoğraf” olan yazı klavyeden akmıyor. Ancak fotoğraf kullanarak fotoğrafın etrafında döndüğümüz yazılar sunmakla…