Seyir Defteri: Güney Amerika (Peru, Puno, Titicaca Gölü)

/

Bölüm 09, Peru, Puno, Titicaca Gölü

Cumartesi, 9 Temmuz 2017  (Devam)

Puno ‘ya gittiğimiz otobüs bileti

Puno’da direkt otele gidip yerleşiyoruz. Biraz dinlendikten sonra hedefimiz Titicaca gölü. Otel bize tekneyi ayarlıyor. Çok yakın olmasına rağmen taksi ile gidip gelmek dâhil tekne 20 Sol/kişi, gayet uygun. Saat 12’deki tekneye binmek üzere anlaşıyoruz. 11:30’da taksi bizi almaya geliyor. Kısa bir süre sonra tekneye biniyoruz.

Göldeki tur tekneleri
Uros adalarından bir görüntü
Defterime anı olarak yapıştırdığım Totori sazları

Uros adalarına yol 20 dakika sürüyor. Bu adalar tamamen sazdan, Totori sazlarından yapılmışlar. Zamanında buranın yerlileri İnkalardan kaçmak için bu adaları yapıp kullanmışlar. Sonradan hoşlarına gidince yerleşik hayata geçiyorlar. Zamanla o yerlilerin yerini Aymara yerlileri alıyor, adaların ve yaşayanların sayısı artıyor. Biz adalardan iki tanesini ziyaret ediyoruz. Tabi olay doğal olarak turizme dönmüş. Ama görsellik çok güzel. Burada bol fotoğraf çekiyoruz.

Gezimiz yaklaşık üç saat sürüyor. Titicaca gölü bu yükseklikte bulunan dünyanın en büyük gölü. Yükseklik yaklaşık 3800 metre. Gölün hem Peru hem de Bolivya’da sınırı var. Epey büyük gemiler çalışıyor. Döndükten sonra otelde biraz dinleniyoruz. Daha sonra yemeğe çıkmak için sözleşiyoruz. Ama Hamitler yorgun olduklarını söyleyip otelde kalmaya karar veriyorlar. Biz de otelin yakınında bir restorana gidip, 6 Sole Kızarmış tavuk, patates kızartması, tavuk suyuna çorba, mısır şurubu ve dondurma yiyoruz. Gerçekten çok ucuz. Biraz da sokaklarda ve Titicaca gölünün kıyısında yürüyüş yapıyoruz. Sonra da otele gidip yatıyoruz.

Yarın artık Peru’da son günümüz. Sabah minibüs ile sınıra gideceğiz.

Bugün çok yürümedik, 5400 adım atmışız.

Seyir Defteri’nin Güney Amerika yolculuğuna dair yazıları için; Bölüm IBölüm IIBölüm IIIBölüm IVBölüm VBölüm VIBölüm VII Bölüm VIIIBölüm IXBölüm X

1964 yılında memur bir babanın çocuğu olarak Urfa’da doğdum. 1968 yılında hayatımın geri kalanını geçireceğim İstanbul’a tanıştım. 1986 yılında Yıldız Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesinden Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum. Sırasıyla askerlik, iş hayatına başlama, evlilik, iki tane dünya güzeli kız dünyaya getirme, kendi işini kurma ve sonra “Yeter daha ne kadar çalışacaksın?” diyerek iş hayatını komple bırakma çizgisinde bir yaşam geçirdikten sonra, hobilerime yöneldim. Yurt içi, yurt dışı geziler, teknecilik ve karavancılık ile görme, keşfetme ihtiyacımı karşılarken, bunları belgelemek için çocukluktan beri sevdalısı olduğum fotoğrafa tekrar başladım. Aslında çocukluktan beri sevdalı olduğum söylenemez; çocukluğumun tatil günleri, ilkokuldan başlayarak dayımın Maltepe’deki fotoğraf stüdyosunda çalışarak geçti. O zamanlar dışarıda oynamak yerine o daracık karanlık odada, fotoğrafçılığın mutfağında çalışmak nefret edilesi bir durumdu. Ama her aşk nefretten doğmaz mı? Doğar; dolayısıyla fotoğraf makinesini hiç bir zaman yanımdan ayırmadım. Askerlik sırasında, 1988 yılında, AFSAD'da temel eğitim aldım. 2014 yılında, emekli olur olmaz İFSAK’a üye oldum. Çeşitli karma sergilerde, dernek içerisindeki fotoğraf gruplarında, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Bir dönem Yönetim Kurulu'nda görev yaptım. 2018 yılında İstanbul Fotoğraf Günleri Koordinasyonunu üstlendim. Ve bu sevdiğim ortamda bulunmaya devam ediyorum.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Gezi Kültürü

İzlanda

Topraklarında buz ile ateşi birleştiren, dünyada olup, dünyadan uzak hissettiren – fantastik ülke İzlanda, Atlas Okyanusu’nun…

Zanzibar

Turkuaz denizin, beyaz kumun, baharat bahçelerinin diyarı  Zanzibar, Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya ülke sınırları içerisinde özerk…