Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar https://instagram.com/ahuincekaralar tarafından yayına hazırlanmıştır.
. . . . . . . . . . . .
Belgesel fotoğrafçı Mary Ellen Mark’ın aramızdan ayrılışının üzerinden 9 yıl geçti. LIFE, New York Times Magazine, The New Yorker, Rolling Stone ve Vanity Fair gibi yayınlarda fotoğraf ve portreleri yayımlanan Mark dünya çapında ün kazanmış bir fotoğrafçıydı. 2015 yılında aramızdan ayrılana kadar, 50 yılı aşkın süre yoğun olarak hümanist bakışı yansıtan fotoğraflar çekmiş, Rahibe Teresa, Hint Sirkleri ve Bombay’daki genelev tasvirleri ile az görüneni görünür kılma gibi bir misyonuda doğal olarak üstlenmişti. Ötekileştirilmiş insanların etkileyici ve empatik fotoğraflarını çekmesiyle tanınan Mark, insan durumlarını şefkat ve nesnellikle göstermeye gayret etmiştir. Tüm bu özellikler onun için “Bilinen En Hümanist Fotoğrafçı” tanımına da kaynaklık etmiştir.
1940 yılında, Philadelphia’da doğan Mark, ilk kez bir Brownie Box kamerayı eline 9 yaşında almıştır. O zamandan, Pennsylvania Üniversitesinde foto muhabirliği alanında yüksek lisans derecesi alana kadar, fotoğrafın hikâye anlatım gücüne hayran olarak fotoğraf çekmiştir. Nadir görülen ya da görünmeyen insanları fotoğraflarının ilgi odağı yapan Mark için ünlü film yapımcısı olan eşi Bell: “Mary Ellen sadece yanından geçip göremeyeceğiniz sıradan olanın içinde bile bir hikâye görebiliyordu, o basit veya karmaşık olsun, bir hikâyeyi tek bir kareye indirgeme yeteneğine sahipti.” demiştir.
Kazandığı “Fullbright” bursu sonrası Türkiye’de 1 yıl kaldığında Trabzon’da çektiği “Beatiful Emine” adını verdiği fotoğrafı dünyanın dört bir yanında yayımlanmıştır. 1965’te Türkiye’de İzmir, İstanbul ve Trabzon’da çektiği fotoğraflardan oluşturduğu koleksiyonuyla profesyonel fotoğraf dünyasında adını duyuran Mark, Time dergisine verdiği bir röportajında, “Trabzon’da kaldığım süre içinde sürekli yürüyordum. Onu evinin önünde otururken gördüm ve poz vermesini istedim. Çok fotojenikti. Hayatımı değiştiren fotoğrafı 1965’de Trabzon’da çekmiştim. 10-12 yaşlarında sarışın bir kız çocuğunun gülümseyen fotoğrafı. O fotoğraf hala dünyanın dört bir yanında yayınlanıyor. Herkes beni “Trabzonlu kız” fotoğrafıyla hatırlıyor. Beni ben yapan fotoğraf.” demiştir. Fotoğraf Amerika’daki Çocuklar ve Kadın Fotoğrafları Müzesinde bulunmaktadır.

Mark’ın çalışmaları daima ilgi görmüş ve ses getirmiştir. Bunlardan biri,Oregon Yüksek Güvenlikli Eyalet Hastanesi’ndeki kadın koğuşunu fotoğrafladığı projedir. One Flew Over the Cuckoo’s Nest filmi çekilirken hastanede bulunan Mark, çekim sonrası kadın koğuşunda fotoğraf çekmeye devam etmek için uzun süren görüşmeler neticesinde izin alabilmiş ve Dr.Dean Brooks ile birlikte 36 gün boyunca koğuş 81’de yaşayarak çoğumuzun görmediği bir yaşam köşesini görünür kılacak fotoğrafları çekmiştir. Kilitli bir koğuşa kapatılmış kadınların ruh hallerini ve devam eden kaygılarını filme alan Mark’ın babası çocukluğu boyunca birçok kez sinir krizi geçirerek akıl hastanesine yatırılmıştır. Akıl hastanesine olan ilgisinin kişisel sebebinin babasının rahatsızlıklarından ileri geldiği düşünülmektedir. Yaptığı bir röportajda “ Ünlü olmayan insanların sesi olmak istiyorum. Onları önemsiyorum ve fotoğraflarımı gören insanların da önemsemesini istiyorum.” demiştir. Proje boyunca Mark’ın kaydedilen konuşmalarında “ Proje bitti ve onları bırakıp gittiğim için suçluluk duyuyorum.” dediği de duyulmuştur.



Mark’ın hayat boyu tutkusu, sosyal yaşamın dışına itilmiş bireyleri görünür kılmaktı. 1983’te Life Dergisi Mark’ı kaçak gençleri belgelemesi için “Amerika’nın en yaşanabilir şehri” olarak adlandırılan Seattle’a gönderdi. Hikâye çok ilgi gördü. Mark’ın Pike Sokağı’ndaki kaçakların fotoğrafları “mükemmel hikâye için mükemmel karakterler” olarak nitelendirildi. Pezevenkler, fahişeler ve küçük hırsızlar fotoğraflarında görülen kişilerdi. Çöplerden yemek yiyorlardı, aşık oluyorlardı, dövme yaptırıyorlardı, müşterilerinden bulaşan zührevi hastalıklar için tedavi görüyorlardı. Barbican’ın küratörü Alona Pardoonun için “Mary Ellen Mark, tüm hayatını bir hümanist olarak geçirdi; toplumdan uzak duranlara, görünmeyenlere, geride bırakılanlara, savunmasızlara temsiliyet ve görünürlük kazandırmak istedi”demiştir.



Mark’ın çektiği konularla ilişki kurma konusundaki özel yeteneğini yakından gören eşi Martin Bell bunu şöyle ifade etmiştir: “Fotoğrafını çektiği insanlarla ilişkisi inanılmazdı. Anında bir bağ gibiydi.” Fotoğrafını çektiği kişilerin hem güvenini kazanmak hem onları tanımak için gösterdiği çaba, fotoğraflarına “kurgusal olmayan gerçek anları” yakalama gücü olarak yansımıştır.

Mary’nin fotoğrafını çektiği Thomas’ın annesi Miriam Schulingkamp, Mary Ellen Mark için şunları söylemiştir:
“Uzun örgülü saçları ve açık duruşuyla Mary Ellen, bir Güney beyefendisi gibi giyinmiş Thomas’ı dinliyordu. Thomas, sohbet başlatmak için mücevherleri ve giyim eşyalarını işaret ediyordu ve bu da insanları ürkütebiliyordu. Mary Ellen sözlerinde tereddüt etmedi veya talimat için bana bakmadı. Thomas’la sanki yıllardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi doğrudan ve rahatça konuştu. Papyonları, istediği papyonu seçebilmesi için ortaya serilmiş haldeydi. Büyük bir dikkatle Thomas’la olasılıklar hakkında konuştu ve birlikte bir karar verdiler. Thomas’ın bir fotoğraf çekimiyle nasıl başa çıkacağı konusunda çekincelerim vardı çünkü her zaman belirli ve birden fazla talimata yanıt vermiyordu. Mary Ellen’ın hayal kırıklığına uğrayacağından korktum ama endişemi umursamadı.”

Mark, fotoğrafını çektiği insanlar arasında hızlı geçiş yapmazdı. Her biri sonradan ilişkilere dönüşen fotoğraf zamanları yaşardı. Erin Blackwell bunun en bilinen örneğidir. Mark’ın ilk kez 13 yaşındayken karşılaştığı ve fotoğrafını çektiği Blackwell, Seattle sokaklarında hayatta kalabilmek için elinden gelen her şeyi yapan ki buna kendini satmakta dâhil, az görünen kişilerinden biriydi. Mark ve Bell, Blackwell’den o kadar etkilenmişlerdi ki, aylar sonra Seattle’a geri döndüler ve onu Bell’in Oscar adayı olan filmi Streetwise’da oynattılar.Blackwell, Mark ve Bell’in geniş ailesinin bir parçası oldu. 50’li yaşlarında hala Bell ile iletişim halinde olan Blackwell, mücadele ediyor ve hala on çocuğuyla hayatta kalmaya çalışıyor.
Mark fotoğraf tekniği ve çekim tercihleri ile ilgili “Fotoğrafçılık çok garip çünkü son derece incelikli olmak zorunda ve aynı zamanda incelikli olmamak zorunda.” derken, siyah beyaz çekim tekniğiyle ilgisi ise: “Ben siyah beyaz görüyorum. Seçtiğim konular siyah beyazda daha iyi işliyor gibi görünüyor.” demiştir. Karmaşık hikâyeleri tek kareyle ifade etme gücü göz önüne alındığında, gri tonlarında uzmanlaştığı da görülmektedir.
Gerçeklikle olan bağını ve fotoğrafın manipülasyonla ilişkisini 2013’te sorulan bir soruda: “Bir yıldan fazla bir süredir beni arayan bir dergi olmadı, çünkü günümüz dergileri aşırı derecede Photoshop’lanmış ve belirli bir stil istiyorlar. Ben gerçekliği seven bir tür puristim. Ben bir illüstratör değilim. Bir grup sanat yönetmeninin beni fotoğraf çekmeyi bırakmaya zorlamasına izin vermeyeceğim.”diyerek anlatmıştır. Başka bir röportajda ise:”Bir bakıma şanslı hissediyorum çünkü en iyisini yaşadım. Değerli bir şey yapmak istiyorsanız, inandığınız şey uğruna savaşmalısınız. Fotoğraf çekmek bir enstrüman çalmak gibidir. Ne kadar çok çalarsanız, o kadar iyi olursunuz.” diyerek fotoğrafın hayatında durduğu yeri özetlemiştir. Bell, Mark’ın tercihinin onu zorladığını inkâr etmemiş: “Mary Ellen için yüzleşmesi zor bir gerçeklikti. O, fotoğrafların çoğunlukla sokaklardan geldiği dergilerin altın çağında yaşamış ve çalışmıştı. Bununla başa çıkması zordu ama dışarı çıkıp çalışmasını engellemedi.” demiştir.
İnsanların göremediği alanlara fotoğrafçı bazen göz atabilir. Mark’ın cüzzamlı hastaları fotoğraflaması da bunlardan biriydi. Yetkililer Mark’ı görmek istedikleri şeye yönlendirmeye çalıştılar ancak bir kadının odasının önünden geçerken durdu ve fotoğraf çekip çekemeyeceğini sordu. Kadın kabul etti. Hastalığından kör olmuş yüzü, hemşiresinin güçlü kollarında nazikçe tutuluyordu.
50 yılı aşkın süre boyunca 2 milyondan fazla fotoğraf çeken Mary Ellen, George Eastman House’dan 2014 Yaşam Boyu Fotoğrafçılık Başarı Ödülü’nü ve Dünya Fotoğraf Örgütü’nden Üstün Katkı Fotoğraf Ödülü’nü aldı. Ayrıca Gazetecilik dalında Infinity Ödülü, Erna & Victor Hasselblad Vakfı Hibesi ve AMERİKA hakkındaki kitap ve sergi projesi için Walter Annenberg Hibesi aldı. Diğer ödülleri arasında Uluslararası Fotoğrafçılık Merkezi’nden Cornell Capa Ödülü, John Simon Guggenheim Bursu, film/fotoğrafçılık alanında üstün kadın ödülü olan Matrix Ödülü ve gazetecilik fotoğrafçılığı alanında üstün başarılarından dolayı Dr. Erich Salomon Ödülü yer alıyor. Ayrıca, Alma Mater’den, Pennsylvania Üniversitesi’nden ve Sanat Üniversitesi’nden fahri Güzel Sanatlar Doktoru dereceleri; Ulusal Sanat Vakfı’ndan üç burs; Fotoğraf Dostları’ndan Yılın Fotoğrafçısı Ödülü; Yıllar Boyunca Üstün Çalışmalar için Dünya Basın Ödülü; Victor Hasselblad Kapak Ödülü; iki Robert F. Kennedy Ödülü; ve Brandeis Üniversitesi’nde Fotoğrafçılık dalında Yaratıcı Sanatlar Ödülü’ne layık görüldü.
Bell, 2015 yılında ölümünden hemen sonra, Mark’ın bakış açısına sadık kalarak çektiği fotoğrafları bir kitap için ayıklamak üzere onun tüm slaytlarını eleme gibi bir işe başladı. “Aklı başında olan hiç kimse bu görevi üstlenmezdi…” diyor.
Yaklaşık dört yıl boyunca Bell, Mary Ellen Mark’ın fotoğraf kütüphanesini ve stüdyosunu yöneten Meredith Lue ve Julia Bezgin ile birlikte Mark’ın 1963’ten 2015’teki ölümünden bir ay öncesine kadar yarım yüzyıldan uzun bir süre boyunca çekilen fotoğrafları ayıklamayı başardı. Mark’ın karelerinde, sıklıkla görmezden geldiğimiz toplumun sıra dışı bulduğu insanların yüzlerine rastladı. Mary Ellen Mark’ın çalışmalarının özü artık toplam 850 sayfa, The Book of Everything adlı üç kitabı dolduruyor.
Mary Ellen Mark hayatta olsaydı her zaman yaptığı şeyi yapar, Leica’sını alır ve başkalarının yanından geçtiği insanları ve hikâyeleri yakalar, kenarda kalanlarla anlamlı bağlar kurardı. Kocası ve iş partneri Bell onu “korkusuz, kendine ve işine kararlı bir şekilde sadık” olarak tanımlıyor. “O şüphelerle boğulmuş olsa bile, meydan okuyan bir savaşçıydı.”
Kaynaklar:
Erişim 3 Ekim 2024.
https://kontrastdergi.com/deniz-korasli-fotografla-tercume-mary-ellen-mark-48-sayi/
Erişim 3 Ekim 2024.
Erişim 3 Ekim 2024.
Erişim 3 Ekim 2024.
https://www.britannica.com/biography/Mary-Ellen-Mark
Erişim 3 Ekim 2024.
https://en.wikipedia.org/wiki/Mary_Ellen_Mark
Erişim 3 Ekim 2024.
Bize Ulaşın