“İnsanda Temel Emosyonlar” serisinin ikinci yazısı için tıklayabilirsiniz.
***************
Temel emosyonların neler olduğu, sınıflaması ve özellikleri önemli bir bilimsel çalışma ve tartışma alanı. Bu konuda temel iki yaklaşım var ve bu yazıda her iki yaklaşımın bulguları fotoğrafçı açısından taşıyabileceği önemleri çerçevesinde ele alınıyor.
Birinci yaklaşım, geçmişi Darvin’e dayanan, emosyonların birbirlerinden farklı, ayrık birimler olarak tanımlanabileceği görüşü. Birçok araştırmacı, özellikle Paul Ekman, bu çizgide ilerleyerek yeni bulgulara ulaştılar.
Ekman 1972’de tüm kültürlerde saptanabilen ve özgül yüz ifadeleri ile dışa vurulan altı temel emosyon olduğunu öne sürdü: Şaşkınlık, İğrenme, Mutluluk/sevinç, Üzüntü, Korku/anksiyete, gerginlik, Kızgınlık/Öfke. İzleyen araştırmaları sonucunda bunlara yenilerini de ekledi: rahatsızlık, heyecanlanma, aşağılama/hor görme, utanç, gurur, tatmin olma, rahatlama ve eğlenme.
İkinci ana yaklaşım ise, emosyonları, ‘hoş-nahoş’, ‘hafif-şiddetli’ benzeri karşıt uçlar arası boyutlar ve modüller çerçevesinde ele alan ve geçmişi Wundt’a dayanan görüştür. Başta Robert Plutchik olmak üzere, bunu benimseyen birçok araştırmacı var.
1980’de, Plutchik “emosyon çarkı” diye anılan modeli öne sürdü (bkz. Şekil 1). Bu model aynı ressamın ana renkleri karıştırarak elde ettiği ara renkler gibi, sekiz temel farklı emosyonun karışımları ile ortaya çıkan emosyonları da tanımlar. Bu sekiz temel emosyon karşıtlıklar boyutunda ele alınır: mutluluk ile üzüntü; kızgınlık ile korku; güven ile iğrenme; şaşkınlık ile umut/beklenti.
Bu model fotoğrafçıların ve ressamların yakından bildiği, ilk kez Newton’un geliştirdiği ve daha sonraları mükemmelleşen “renkler çarkı/halkası” modeline benzer. Renklerin dalga boylarına göre bir çember üzerine yerleştirildiği bu modelde, birincil, ikincil ve üçüncül renkler arası ilişkiler gösterilmektedir. Emosyon çarkında da, aynı renkler çarkında olduğu gibi ana emosyonlar/renkler ve tamamlayıcı ve zıt emosyonlar/renkler görünür kılınır, ayrıca renk karışımları benzeri emosyon karışımlarıyla daha ayrıntılı emosyonların nasıl ortaya çıktıkları sergilenir.
Bu evrimsel psikolojik yaklaşımın temel önermeleri şöyle özetlenebilir: emosyon kavramı her evrimsel basamağı ve tüm hayvanları (insan dahil) kapsar; emosyonların evrimsel bir tarihi vardır ve farklı türlerde farklı ifade biçimleri kazanmıştır; emosyonlar sağ kalımı sağlayan işlevler yüklenmiştir; farklı türlerde farklı ifade biçimleri olsa da, tümünde de ortak prototipik örüntüler saptanabilmektedir; temel emosyonlar az sayıdadır; tüm diğerleri bu temel emosyonların çeşitli karışımları, örtüşmeleri sonucu ortaya çıkar; temel emosyonlar idealize edilmiş kavramsal yapıları betimler ve karşıt uçlar arası çiftler olarak kavramsallaştırılabilir; tüm emosyonlar birbirlerine benzeme dereceleriyle ayrışır ve her biri değişik şiddetlerde ortaya çıkabilir.
Genel kullanımda, emosyon sözcüğü dört farklı ama birbirleriyle ilişkili bileşeni tek sözcükte betimliyor. Her bir özgül temel emosyon için o emosyona özgü (1) öznel duygu; (2) fizyolojik uyarılma; (3) yüz ifadesi ve (4) davranışsal değişim söz konusu. Dolayısıyla, temel emosyonlar bu dört bileşen üzerinden farklılıkları ile ayrımlaşıyor.
Bu noktada, temel emosyonların yukarıda andığımız dört bileşeninden, fotoğraf sanatçısı için belki en çok önem taşıyan yüz ifadesine odaklanalım. Ardından bunun altındaki fizyolojik/nörolojik uyarılma süreçlerini fotoğraf sanatçısı açısından karşılaştıralım. Bunları yaparken de, eşlik eden davranışsal ve öznel duygu bileşenlerini de analım.
Yüz ifadesi ve bakışlar
Emosyonlarımızı en çok yüz ifademiz ve bakışlarımız dışa vuruyor. Yüzümüzde birbirleriyle etkileşim içinde çalışan yaklaşık seksen yüz kası var; bunların otuzaltısının tüm emosyonların ifadesinde, sekizinin ise özellikle burada gözden geçireceğimiz temel emosyonların ifadesinde işlev gördüğü kabul ediliyor.
Emosyonları yüz ifademiz ile dışa vururken yüzümüzde üç kas bölgesi birbirleriyle uyumlu çalışıyor: alın ve kaş bölgesi; göz çevresi ve bakışlar; ağız ve burun çevresi. Bir duygu ifadesinin içtenliği bu üç bölge kaslarının armonik bir eşgüdüm içinde çalışıp çalışmadığına göre ve söylenenler ile bu yüz ifadeleri arasındaki uyumun derecesine göre değerlendirilebilir (“gözler yalan söylemez”).
Bu yüz ifadeleri toplumsal, bireylerarası ilişkilerimizde çok önemli bir yeri olan ne hissettiğimiz bilgisini, henüz biz bunu söze dökmeden (kimbilir, belki de zaten hiç söze dök-e-meyeceğiz) birbirimize iletmemizi sağlıyor. Duygu halimizin dışavurumu, evrimsel süreç içinde insanlaşmamızın, bir yandan tehlikelerden korunmada, bir yandan da yardımlaşma ve dayanışma davranışları geliştirebilmemizde değeri var. Fotoğraf sanatı da bu iletilerin çok zengin örnekleriyle dolu.
Temel emosyonların ateşlenmesi/aktivasyonu
Bu emosyonlar, iç ve/veya dış uyaranlarla etkinleştirilen sinir hücreleri ve bunlar arasında bağlantılar aracılığıyla ortaya çıkıyor. Yani biz “şaşırdım, üzüldüm” diye hissettiğimizde, bu duygu değişimlerine eşlik eden, bunlara zemin oluşturan sinir hücreleri aktivasyonları ve ağları sözkonusu. Bir uyaranla karşılaştığımızda tetiklenen bu aktivasyonlar tüm bedenimizle, ama özellikle sinir sistemimiz ve beynimizle vereceğimiz yanıtları oluşturuyor. Tahmin edeceğiniz üzere, bu süreç çok etkeni içeren oldukça karmaşık bir süreç. Farklı duygular, düşünceler, geçmişin izleri, gelecek hayalleri, diğer insanlarla, dünyayla kurduğumuz ilişkilerimizin seyirleri benzeri birçok etkenin etkileşimi sözkonusu.
Ama burada, anılan süreçleri sadeleştirerek anlatmayı deneyelim ve fotoğrafçı için ipuçları arayalım. Tüm emosyonlarla ilgili sinir hücreleri aktivasyonu kısa süreler içinde gerçekleşiyor, ancak farklı emosyonları sinir hücrelerinin aktivasyonu açısından karşılaştırdığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor (bkz. Şekil 2).
Bazı emosyonlar, örneğin şaşkınlık, aniden ortaya çıkıp süratle yükseliyor; bazısı, örneğin korku ve merak gibi, yine aniden ortaya çıkıyor ve görece daha yavaş bir hızla yükseliyor. Kızgınlık, gerginlik gibi emosyonlar ise, belirli bir şiddette daha uzun süre neredeyse sabit kalarak yaşanıyor. Sevinç ise yüksek bir şiddette başlayıp zaman içinde sönümleniyor.
Bu bilimsel bilginin fotoğrafçılar için ne yararı olabilir?
Fotoğrafçılar, özellikle örneğin portre fotoğrafçıları, yaratmak istedikleri görüntüyü bu bilgiye dayanarak daha iyi tasarlayabilirler. Örneğin, bir kişideki sevinç ifadesini kaydetmek istiyorsa elini biraz çabuk tutmalı. Kısa sürede bu güçlü ifade silinecek. Öte yandan, şaşkınlık, korku, merak benzeri yüz ifadelerinin peşinde iseniz çok aceleye gerek yok; bu duygu ifadeleri kısa süre içinde daha da güçlenecek. Ya da kızgınlık, gerginlik ifadeleri daha uzun süreler neredeyse sabit kalacağından, fotoğrafın çekim aşamasında teknik düzenlemelere daha fazla zaman ayırabilirsiniz.
Ayrıca, fotoğrafını yapmaya çalıştığınız kişinin duygu dalgalanmalarına duyarlı olmak, ister sokak ister stüdyo çekimlerinde çok yararlı olabilir. Örneğin, uzaktan teleobjektif ile fotoğraflamaya çalıştığınız bir anıtın ya da yapının önündeki insan grubunun içinden birinin yüzünde oluşmaya başlayan kızgınlık ifadesini farketmeniz çekimi durdurup, pılıyı pırtığı toplayıp oradan bir an evvel uzaklaşmanız gerektiğinin işareti olabilir.
Ya da, stüdyoda sevinç içinde neşeli bir portre fotoğrafı üretmeye çalışırken modelinizin tüm çabasına rağmen yalnızca “ağzı ile” gülümsediğini, “gözlerinin içinin” gülmediğini fark etmeniz sizi çekimi durdurarak modelinizle konuşmaya ve o sıradaki egemen duygusunun ne olduğunu anlatmasına olanak vermeye ve belki de, o günlerdeki kederlerini anlatarak bir yana bırakabilmesine ve içten bir sevinç ifadesi yaratabilmesine yardımcı olabilir.
Bu duyguların ortaya çıkış ve seyirlerini dikkate almanın fotoğrafçının kendi duygusal dalgalanmalarını bilmesi ve yönlendirmesi açısından da değeri var. Örneğin, riskli bir dağlık, kayalık bölgede, o muhteşem akşam ışığının kayaların üzerinde oynaştığını gördüğünüzde, aniden ortaya çıkan ışık gölge oyunları dikkatinizi çektiğinde duyacağınız sevinç, merak karışımı heyecanı tanımak, uygun bir şekilde yönlendirmek, atacağınız adımları tartabilmek, bir de şu açıdan bakayım derken gevşek bir kayaya basıp elinizdeki makina ve lensler ile yerlere yuvarlanmaktan sizi koruyabilir.
notlar, yararlanılan kaynaklar
burada doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanılan kaynakların listesi verilmektedir.
- Bozkurt F (2014) Sözlüklerdeki temel duygu kavramlarının yeniden tanımlanması: bir yöntem önerisi. AÜDTCF Türkoloji Dergisi 21, 1.s: 25-34.
- Darwin, C. (1998). The expression of the emotions in man and animals (3rd ed.). London, England: John Murray. (Original work published 1872).
- Ekman, P. & Friesen, W. V. (1971). Constants Across Cultures in the Face and Emotion. Journal of Personality and Social Psychology, 17(2) , 124-129.
- Ekman, P. (1970). Universal Facial Expressions of Emotions. California Mental Health Research Digest, 8(4), 151-158.
- Ekman, P. (1992) An argument for basic emotions. Cognition & Emotion 6: 169–200.
- Ekman, P. (2016) What scientists who study emotion agree about. Perspectives on Psychological Science, 2016, Vol. 11(1) 31–34
- Ekman, P., & Friesen, W. V. (1969). The repertoire of nonverbal behavior: Categories, origins, usage and coding. Semiotica, 1, 49–98.
- Gaulin, SJC., Donald, HMB. (2003). Evolutionary Psychology (2nd edition). Pearson. p 121-142.
- Healthy Tool Kit, by Erasmus Programme of the European Union. http://www.healthy-project.eu/tr/6/6-4.Exercise.pdf, erişim 2021005.
- James, W. (1884) What is an emotion? Mind 9 (34): 188–205.
- Küey, L. (2013) Communication, in Leadership in Psychiatry (eds D. Bhugra, P. Ruiz and S. Gupta), John Wiley & Sons, Ltd, Chichester, UK.
- LeDoux, JE. (1996) The Emotional Brain: The Mysterious Underpinnings of Emotional Life. New York: Simon & Schuster.
- Newton, I. (1730). Opticks: Or, A Treatise of the Reflections, Refractions, Inflections and Colours of Light. William Innys at the West-End of St. Paul’s. pp. 154–158. E-book: https://www.gutenberg.org/files/33504/33504-h/33504-h.htm. erişim 09.10.2021
- Plutchik, R. (1962). The emotions: Facts, theories, and a new model. New York, NY: Random House.
- Plutchik, R. (2001) The nature of emotions. American Scientist; Research Triangle Park, 89(4): 344-350.
- Russell, J. A., & Fernandez-Dols, J. M. (Eds.). (1997). The psychology of facial expression. New York, NY: Cambridge University Press.
- Reeve, J. (2009) Understanding Motivation and Emotion. Wiley. s. 335
Merhaba Levent Bey,
Bu yazı dizinizde, biz fotoğrafçıları genellikle hiç düşünmediğimiz alanlara götürdünüz. Özellikle portre ve belgesel fotoğrafçılar için çok faydalı olacağını düşünüyorum. Sıra dışı yazılarınızı merakla bekler oldum.
Sevgi ve saygılarımla
merhaba,
cesaretlendirici sözleriniz için çok teşekkür ederim; yazıları faydalı bulmanıza sevindim.
doğrusu, ben de ileride neler yazacağımı merak ediyorum!
sevgilerimle,
levent
İlk iki yazıyı yayınlandıklarında okumuştum. Üçüncünü okumdan önce birincisinden tekrar okuma yaparak hatırlama yaptım. İyi de oldu. İnsan fotoğrafı çekerken dikkate alınacak değerli ve önemli bilgiler. Özellikle sokakta fotoğraflamaya çalıştığımız insanların yüzünde beliren şaşkınlığı hızlıca önce meraka evrilmesini sağlayıp zaman kazanarak bunu da sevince çevirebilirsek sorun yaşamadan çekimi yapabiliriz. Ancak bu şaşkınlık biz araya girmekte gecikip korku ve kızgınlığa dönüşürse “yandı gülüm keten helva…”
Elinize sağlık.
merhaba,
değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
evet, fotoğraf çekerkenki hallerimiz üzerine ne çok söylenecek şey var değil mi? bizlerin öznel deneyimleri konusunda “içeriden” paylaşabileceğimiz ne çok deneyim, yaşantı… fotoğraf çekme sürecinin kendisi de, zorlukları, bunları aşma yolları ve hazları çerçevesinde başlı başına konuşulmaya değer süreçler…
“yandım gülüm keten helva” hallerine düşmemek için sizin aktardığınız türden birbirimize aktarabileceğimiz ne çok deneyim…
esenlik dileklerimle,
levent
Merhaba Levent Bey,
Emosyon kelimesi Türkçe midir?
Ben TDK sözlüklerinde böyle bir kelime bulamadım!
İyi çalışmalar…
Çağatay Bey, merhaba,
Yorumunuz ve sorunuz için teşekkür ederim.
Evet, çok doğru, “emosyon” sözcüğü Türkçe değil.
Bu yazı dizisinin birincisinde, “Emosyon” başlıklı paragrafta bu konu ayrıntılarıyla tartışılmış; neden, “heyecan”, “duygu” gibi sözcükler yerine, “emosyon” sözcüğünün yeğlendiği açıklanmıştır.
Esenlik dileklerimle,
Levent