Koruyucusu olduğu kişinin mezarına şevkatle sarılmış; yumuşaklığıyla, sıcaklığıyla onu hayata döndürecek neredeyse; ama gözleri yine toprağa bakıyor, bir tür onun ölümünü kabullenmişlik içinde; duru, yalın, huzurlu bir keder var ifadesinde, öylesine; sevgisini ölümsüzleştiriyor.
Giriş kapısı
Şili başkentinde, Genel Santiago mezarlığı(“Cementerio General”)1 giriş kapısındayız. Burası yaşamın ve ölümün kutsandığı bir kent parkı, ölülerini terk etmeyen kültürlerin mezarlığı. Bu ölüler kenti, aynı yaşayanların kentlerinde olduğu gibi, toplumsal sınıflar arası farklılıkları da yansıtıyor. Bir yandan büyük anıt mezarları (Aztek, Orta Amerika, Grek, Roma, Mısır, Gotik, Barok tarzlarında), ünlü kişileri, aydınları, sanatçıları, politikacıları, bir yandan da, isimsiz yurttaşların mütevazı unutulmuş mezarlarını ve katlı kabin mezarlarını içeriyor. Burayı gezerken, bir cenaze töreninden yükselen “Gracias a la vida”(“Hayata teşekkürler”) şarkısı da çalınabilir kulağınıza. Bu mezarlık sık sık politik gösteri ve eylemlerinde yapıldığı bir özgürlük parkı.
Şimdi, Santiago mezarlığının anıtsal heykellerinin izini süreceğiz.
Kim bu?
Önce, ana giriş kapısı üzerindeki heykele bakıyoruz. Ne anlatıyor bize? Ölülere sahip çıkan tanrı babayı mı? Yoksa gözleri dehşet içinde açılmış, sol eli yüreğinde, sanki hiç de ummadığı halde kucağına düşmüş çocuklarını ağırlayan bir insan babayı mı?
Mezarlıklardan neler öğreniriz?
Bu kez, mezarlık girişindeki meydanda yer alan bir heykele bakıyoruz. Evet, kendine, hayatına sıkı sıkı sarılmış ama ölüm üzerine düşünen bir adam adeta bu. Bu arada, ben de, bir tür tafofil (mezalık düşkünü/gezgini; tapho-Yu.: mezar) sayılabilirim; yıllar önce dedemi gömdüğümden beri dünyanın değişik bölgelerindeki mezalıkları ziyaret ederim. Anılar acıtsa da yaralara merhem oluyor buralarda dolanmak. Çok şey öğretti bana mezarlıklar, yaşayanların hayatlarının özetini sundu. Evet, bu ölüler kentleri, o toplumun yaşama ve ölüme bakışını, yas tutma kültürünü, tarih, sanat, inanç sistemlerini, geleneklerini gösterdi. Ama en çok da, ölümü dışlamamayı, ölümlülük gerçeğini gösterdi; bu gerçeği içselleştirebilmenin yaşamı nasıl da zenginleştirdiği üzerine düşüncelere dalmamı sağladı, sağlıyor.
Bir adam ve bir kadın
İçeride bir adam ve kadının, duru, sade, beyaz, doğdukları hallerindeki gibi çıplak heykelleri2 karşılıyor bizi; belki de Eden (Cennet) bahçesinden kovulduktan ya da dünyaya indikten sonra, bu âlemde yollarını arayan Âdem ve Havva’yı sembolize ediyorlar; birçok inanç sisteminde kabul gören yaygın bir inanışın simgelerini.
Yaşamla ölümü ayıran duvar
Kadının gözleri kapalı ya da görmüyor, adama bırakmış kendini, ama adamın az biraz önünde yürüyor, adamın gözleri yarı açık, önünü görüyor, bedeninin sol yarısı ve sol omzuyla kadını adeta koruyor ya da yönlendiriyor. Bu tavrı, sağ elinin işaret parmağıyla yön göstermesinde iyice somutlaşıyor. Her ikisi de güneş gibi parlayan bir pencerenin, bir duvarın önünde; yaşamla ölümü ayıran bir duvarın önünde. Kadının sağ ayakucunda, yere sarı bir çiçek bırakılmış. Adeta bir yabancılaştırma unsuru. Çarpıcı.
O melek
Bir melek betimlemesi. Sağ arka yönünden gelen ve önünü aydınlatan kuvvetli ışığın altında bir kitap tutuyor elinde; olasılıkla, kutsal kitaplardan göklerin seslenişini okuyor ölmüşlerin anısına.
Sade, duru
Kanatlarıyla, korumaya aldığı gömütün başında bir melek3; üzgün, enginlere dalmış; sade, duru bakışlarıyla yas tutuyor; derin düşüncelerde erimiş gitmiş, yaşananların anılarıyla yüklü ama sonsuzluğun da farkında adeta.
Gökyüzüne yükselecek sanki
Bir başka melek, oldukça stilize edilmiş; yüzü hafif öne eğik, toprağa bakıyor. Ama hareketli, yürüyor, sanki biraz daha, hadi biraz daha hızlansa gökyüzüne yükselecek, o taşıdığı ağır kanatları açılacak, uçuracak onu, çerçeveleri aşıp yükselecek sonsuzluğa. Hani uçurtmasını havalandırmak için giderek hızlanan, koşturan çocukların uçurtmaları sonunda yükselir ya gökyüzünde, bulutlara doğru; öyle gibi sanki.
Azteklerden kalan
Bu anıt mezarda ise, Azteklerin ana tanrıçası “Coatlicue” çıkıyor karşımıza4. Aztek mitolojisinde, ayı, yıldızları ve güneşi doğuran, yaratılış, yıkım, doğum ve annelik tanrıçası. Çoklu sembolizmleri olan antropomorfik bir heykel bu. Kızıllaşmış mezarlık yaprakları eşlik ediyor bu replikasına.
Elemin mermer anıtı
Bu derin kederler içindeki melek koruduğu kişinin mezar kalıtlarına uzatmış elini, ama ona ulaşamayacağını bilmenin teslimiyeti ile yer çekimine bırakmış parmaklarını ve tüm bedenini. Derin bir hüzünle çökmüş, toprağa dönmüş yüzünü, matem tutuyor, ağıt yakıyor. Ölüm karşısındaki çaresizliğin, elemin mermerden bir anıtı sanki.
Cilveleşen kumrular
Öte yandan, bu anıtın hemen üstünde, ölüler diyarında oynaşıp cilveleşen kumrular yeni bir hayatı filizlendirecekler belkide.
Bukleli saçlar
Bu melek ise, bukleli, dalgalı saçlarıyla adeta Leonardo da Vinci’nin elinden çıkmış gibi. Yine yarı kapalı gözleriyle toprağa dönük; yitip gidenlerin anılarında dalmış bakışları.
Huzurlu bir keder
Bu kez çok daha hareketli, neredeyse canlı bir heykel karşısındayız. Koruyucusu olduğu kişinin mezarına şevkatle sarılmış; yumuşaklığıyla, sıcaklığıyla onu hayata döndürecek neredeyse; ama gözleri yine toprağa bakıyor, bir tür onun ölümünü kabullenmişlik içinde; duru, yalın, huzurlu bir keder var ifadesinde, öylesine; sevgisini ölümsüzleştiriyor.
Meraklısı için notlar
Bu metin, ilgili fotoğraflar ile birlikte Serkan Turaç (Akya Film) danışmanlığında yürütülen “Anektod” projesi (2023-24) kapsamında hazırlanmış, konuyla ilgili açık internet websitelerinden, kişisel deneyim, izlenim ve çıkarımlardan yararlanılarak oluşturulmuştur. Metin başlığı Mussorgsky’nin “Bir Sergiden Tablolar” eserinden devşirilmiştir. Fotoğrafların tümü Şili Genel Santiago mezarlığı (“Cementerio General”)’nda 2015 Kasım’ında çekilmiş, 2023 Kasım’ında “Photoshop” programı ile işlenmiştir.
1. Şili Genel Santiago Mezarlığı (“Cementerio General”) dünyanın en büyük mezarlıklarından biri; yaklaşık 2 milyon kişinin gömülü olduğu bu mezarlık 1821’de kurulduğu günden bugüne Şili’nin toplumsal tarihini, heykel mirasını ve geçmişini yansıtıyor, adeta yeniden inşa ediyor. Her ne kadar girişinde bir haç varsa da, farklı ayin ve geleneklere, çeşitliliğe saygı gösteriyor; farklı inançlardan kişilerin gömütleri var burada.
2. Şili’li kadın heykeltraş Rebeca Matte Bello’nun (1875-1929) kendisi ve kocası Pedro Iñiguez’in kalıntılarını barındıran mezarlıkta yer alan 1916 yapımı heykeli bu. Adı, Kör (Los Ciegos) ya da Işığa Doğru (Ad Lucem), ya da Karanlıktan Aydınlığa (De la oscuridad a la luz). Bir adamın kör/ölü bir kadını ışığa doğru götürdüğünü ya da cennetten kovulan çiftin el ele ama tereddütle bilinmeyene doğru ilerlediğini gösterdiği düşünülüyor. John Milton’un (1608–1674) Adem ve Havva’nın Cennet Bahçesi’nden kovuluşunu anlatan Kayıp Cennet (1667) şiirinden esinlendiği varsayılıyor. Ayrıca bu heykel, İtalyan şair ve eleştirmen Diego Caroglio’nun İnsanlık (L’Umanita) şiirine de esin kaynağı olmuş.
Rebeca Matte tarihçisi Isabel Cruz’a göre ise bu yapıt, sürmekte olan Birinci Dünya Savaşı’nın ve ölümlerin ardındaki üzüntü ve acı dikkate alındığında, dünyanın savaşa karşı körlüğünü temsil ediyor. Rebeca Matte Bello’nun heykelleri Şili Ulusal Güzel Sanatlar müzesinde ve Brezilya, Fransa, İtalya gibi birçok ülkede sergileniyor. Ayrıca, 1908–1914 yıllarında yaptığı Savaş Hayaleti (Spectre de la Guerre) heykeli, Hollanda Lahey kentindeki Barış Meydanı’nda görülebilir.
3. Bu melek, uzun yıllar Santiago kenti belediye başkanlığı (1830-1841) yapan Cavareda Trucios José Joaquín (ölüm: 1847) ve eşi Josefo Godoy Ugalde’nin mezarını koruyor.
4. Azteklerin doğurganlık tanrıçası “Coatlicue” yılan betimlemeleri olan eteğiyle tanınıyor. Aslı İspanyol fethi sırasında Katolik öğretilerine aykırı olduğu için gömülüyor; evet, sömürgecilik Öteki bellediklerinin kültürlerini de gömüyor. 1790’da ortaya çıkarılıyor ve uygunsuz bir pagan simgesi olarak görülerek yeniden gömülüyor. Sonunda 19. Yüzyıl başında bulunduğu günden bu yana Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Merhaba Levent Hocam,
Heykeller ne güzel çağrışımlar yaptırmış size. Okurken acaba gerçek hikayeleri nedir diye düşündüm. Sonra dip not sürpriziyle merakım giderilmiş oldu.
Ellerinize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle