Ne Olacak Arşivlerimizin Sonu?

/

İngiltere’nin Kuzey Doğusu’nda faaliyet gösteren Amber Fotoğraf ve Film Topluluğu’nun internet sayfasına uğradıkça heyecanlanıyorum. Bunun nedenlerinden biri Zonguldak gibi yıllanmış bir kömür havzasında olmaları, ikincisi  kurucularının  68/78 kuşağının sabırlı insanlarından oluşması ve en önemlisi bölgesel bir arşiv (fotoğraf-film) zenginliğine sahip olmaları.

Yerel arşivin önemini Kelebeğin Rüyası (Yılmaz Erdoğan-2013) filminin çekim hazırlıklarının takibinde daha yakından kavramıştım. Ankara’daki sahaflardan kentle ilgili çok sayıda fotoğrafın satın alındığını duymuştum. Ayrıca bir söyleşide filmin tasarımcısı  Zonguldaklı yönetmen Kıvanç Baruönü dönemle ilgili binlerce fotoğrafa baktıklarını söylemişti. Doğa sahneleri dışındaki çekimler %60-70 oranında cadde, sokak, dükkan dekorlarında yapılmış, bunun için Haliç’de Camialtı tersanesi kullanılmıştı. Kuşkusuz tüm tasarımlarda taranan fotoğrafların faydası oldu. Zaten ülke çapında arşiv kültürünün oluşmasında önemli yeri olan fotoğraf stüdyolarından biri de Zonguldak’ta Foto Baysal idi. Kentin, Cumhuriyet’in parlak yıllarında kamu adına yapılacak çekimlerde bölge stüdyoları danışılacak, sipariş verilecek yerlerdi.

Stüdyoların yanında yerel gezgin fotoğrafçıların arşivleri de kent belleklerine destek oldu. Onlardan biri Erzincan Kemaliye’de yaşayan Yusuf  Ziya Ademhan idi. İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği  İFSAK’ın  Kemaliye’de açtığımız bir sergisi sırasında kendisiyle tanışmıştık. Yöre dağlarını karış karış dolaşır, geceyi evlerde misafir olarak geçirirmiş. Fotoğrafları kartpostal, takvim olmuş. 6 Temmuz 1992’de yine dağlara doğru yolculuğa çıkmış, kaybolmuş, izine rastlanmamış.

Bu gezgin fotoğrafçılar aynı zamanda yereldeki gazetelerin görsel kaynağı oldular, kimi zaman gazetecilik yaptılar. Yerel gazeteler ve muhabirleri de zor çalışma koşullarına karşılık bölgelerinin kültürel, toplumsal hayatının kendiliğinden belleği oldu bir bakıma.

Ulusal gazetelere gelince Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet fotoğraf arşivleri ne durumda bilmiyoruz. Son iki gazetenin eski sayılarına abone sistemi ile ulaşıldığını biliyorum.Başta Anadolu Ajansı olmak üzere ajanslarda, sendika basını dolaplarında biriken görseller var. 2012’de kurulan, çok sayıda serbest fotoğrafçıyla çalışan Depo Photos’da işler nasıl gidiyor merak konusu.

Arşivlerimizin sonu mu?

Arşivimin akıbetinden emin değilim. Benim çocuklarımın, torunlarımın bile bu arşive sahip çıkacaklarından endişeliyim.

Bu sözler, 2021 yılında 84 yaşında olan İbrahim Zaman’ın Güliz Vural’a söyledikleri (T24).

Fotoğraf, film arşivlerimizin, kütüphanelerimizin başına neler geleceğinin tartışması daha çok yeni sayılır. Arşiv, koleksiyon ne derseniz sadece fotoğrafçıları da ilgilendirmiyor. Tartışmanın yaygın hali 2013’de Bilgi Üniversitesi bünyesindeki Santralistanbul’un Çağdaş Sanat Müzesi’ni dersliğe çevirmesiyle başladı. İtirazlar imza kampanyasına dönüştü. Benzer durum, imza toplama çabası 2017’de yitirdiğimiz Sabit Kalfagil’in arşivi, kitaplarının telif durumu nedeniyle yaşandı. Cenk Mirat Pekcanattı, Marmara ve Mimar Sinan Üniversitesi’nin Kalfagil’e sahip çıkması için bini aşkın imza topladı. Oktay Çolak, İstanbul Modern’in desteğini almak için Bülent Eczacıbaşı’ndan yardım istedi.

Ara Güler’in daha yaşarken arşivinin korunması amacıyla vakıf, müze çabaları oldu. Tartışmalı geçtiği anlaşılan bir sürecin sonunda Doğuş grubu çatısı altında 2018’de Ara Güler Müzesi kuruldu.

Kadıköy’de hizmet veren Cüneyd Orhon fotoğraf stüdyosunun 50 yıllık koleksiyonu kızı Zeynep Orhon Targaç tarafından bağışlandığı İstanbul Şehir Üniversitesi siyasi çekişmeler sonucu kapatılınca arşiv şu anda ne durumda bilmiyoruz. Bir başka arşiv öyküsü de Laleper Aytek’in sözlerinde gizli (Kaos GL-2015)

Semiha Es ölmeden bir yıl önce arşivini bir arkadaşına veriyor, o almazsa çöpe atacağını söylüyor. Arşive ulaştığımda gözlerime inanamadım. Semiha Es’in Kore savaşından fotoğrafları vardı. Tıpkı Robert Capa gibi…

İFSAK kökenli araştırmacı, fotoğraf tarihimizi içeren bir dizi konulu fotoğraf koleksiyonu bulunan, 2009’da hayata veda eden Seyit Ali Ak arşivinin yeğeni tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda dijital arşive dönüşmesi en iyi haber şu anda.

2006’da açılışı yapılan Balıkesir Fotoğraf Sanatı Derneği BASAF destekli Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi iki bine yakın kitaptan oluşan M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı ile öne çıkıyor. İzmir’de 2011’de hizmete giren Karşıyaka Belediyesi Hamza Rüstem Fotoğraf Evi Müzesi yüzyıllık koleksiyonu barındırıyor. Misi Köyü’nde kurulan Bursa Nilüfer Belediyesi Fotoğraf Müzesi 2017’de açıldı. İstanbul Bakırköy, Eskişehir ve Malatya’da fotoğrafın teknik araç ve malzemelerini sergileyen müzeler var. 2016’da İstanbul Maltepe’de bahçe içinde iki katlı binaya yerleşen Fikret Otyam Vakfı var.

Ancak olumsuz haberler de var: Fatih Belediyesi bünyesindeki 8 yıllık İstanbul Fotoğraf Müzesi şimdi yok.14 yıllık Fotoğraf Vakfı (Galata Fotoğrafhanesi), 17 yıllık Nar Photos neden yok oldu bilmiyoruz.

Çatısı altına girilecek yeterli sayıda vakıf, fotoğraf ve basın müzesi var

Öte yandan ulusal gazeteler, özellikle yerel gazeteler fotoğraf arşivi deposu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi 1988 yılında İstanbul Çemberlitaş’da faaliyete geçti. 2013’de Balıkesir  Medya  Merkezi ve Basın Müzesi, 2023’ün ilk aylarında Trabzon Ortahisar Belediyesi ve Elazığ Harput Belediyesi Basın Müzesi kuruldu. Ayrıca Gazeteciler Cemiyeti bağlantılı Bursa (2007), İzmir (2012), Kocaeli (2014) basın müzeleri var.

Bir bölümü Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu TFSF çatısı altında olan onlarca fotoğraf derneğimiz var, öncelikle en eskileri arşivleriyle gurur duyacak haldeler mi? Ayrıca tek tek dernek üyelerinin arşivleri de kaynak değeri taşıyor. Belediye, şirket, öteki kamu kurumlarının düzenlediği onlarca yarışmadan kalan fotoğraflar ise albüme/arşive dönüştü.

Ancak, arşivi kurmak veya arşivin kendiliğinden oluşması yetmiyor. Belediyeler, kültür müdürlükleri, üniversiteler arşiv kursa siyasi gerilimlere kurban gidiyor. Özel sektör kursa patron, yönetici ve anlayış değişince arşiv yine kurbanlık oluyor. Geriye tutkulu, meraklı kişiler, yıllanmış yerleşik vakıf tipi oluşumlar kalıyor.

Ayrıca konusu tarih olan, fotoğrafı da içine alan tarihi belgeleri derleyip toplayan vakıflarımız var: Türkiye Toplumsal Tarih Araştırmaları Vakfı TÜSTAV (1992), Sosyal Araştırmalar Vakfı SAV (2000), bir zamanlar Darphane (Sultanahmet) binasında parlak çalışma dönemi olan, Toplumsal Tarih dergisini yayınlayan Tarih Vakfı (1991) gibi. Yine eskilerden 33 yıllık Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Vakfı var. Dört vakfın da aylık etkinlikleri güncel. İstanbul Büyükşehir Belediyesi çatısı altına 1981 yılında giren Atatürk Kitaplığı’nın ise 1930’lara uzanan öyküsü var. Tarih demişken Hollanda’daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’nde (USTE) Türkiye’nin yakın tarihine ait belgelerin bulunduğunu anımsatayım. 1935 yılında Hollanda İşçi Sendikaları Birliği öncülüğünde kurulan enstitü savaş dahil zor koşullardan geçen ülkelerin arşivlerinin bir çeşit sığınağı olmuş.

Artık, fotoğraf arşivlerinin güvence altına alınabileceği, işbirliği yapılarak çatısı altına girilebilecek yeterli sayıda vakıf, fotoğraf ve basın müzesi var diyebiliriz. Geriye bilgi, ilkeler ve hukuk zemininde ortak çalışmalar kurmaya kalıyor. Bilgi deyince aklıma geldi. 1998’de kurulan Türk Arşivciler Derneği varmış. Şu anda 15 üniversite bünyesinde ‘Bilgi ve Belge Yönetimi’ eğitimi veriliyormuş.

Bize kalan bellek, belge oluşturacak malzemelere değer, öncelik vermek. Değer verirsek, değer bulursa, alkışlarsak arşiv; arşiv olursa değer görür, çoğalır, koruyanı, aferin diyeni çok olur.

Koruyanı dedim, çünkü bu yazının hazırlığı sırasında Sami Şekeroğlu’nun özel gayretiyle kurulan 60 yıllık Türk Film Arşivi’nin Mimar Sinan Üniversitesi’nin Balmumcudaki yerinden taşınması öğrencilerin tepkilerine neden oldu. Bu olay, bir yıl önce yaşanan, yine başka bir kişisel çabanın kurum çatısı altına alınmasına örnek olan Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alan Film Merkezi’nin iki yöneticisinin görevden alınmasını anımsattı.

1984 yılında, aralarında üç yıl önce yitirdiğimiz Tufan Dinarlı’nın da bulunduğu İFSAK yayın birimi Kemal Özer yönetimindeki Varlık dergisi için fotoğraf dosyası hazırladı. Sekiz fotoğrafçımızdan on üç soruya yanıt vermeleri istendi. Fotoğraf kuramı alanında ilklerden sayılabilecek soruşturma dosyasında Seyit Ali Ak’ın bir anımsatması var. 1978 yılında Ahmet Taner Kışlalı Kültür Bakanı iken Yıldız Sarayı’nda fotoğraf müzesi kurulması düşünülmüş. Ancak bir süre sonra Kışlalı görevden ayrılmış, düşünce ortada kalmış.

Müze, arşiv, bina çok para ister bu işler derseniz, kim yıllara dayanan emeğinin çarçur olmaması için eline cebine fazlasıyla atmaz ya da atan bulunmaz?

Kurmak, çok para, bina da yetmiyor, çekip çevirme bilgisi görgüsü, tekniği, yasası gerekiyor. O da asıl bizim çabamıza kalan kısım.

24 yaşında 1974 yılında İFSAK’a üye oldu. Hemen arkasından on beş yıl kesintisiz aktif üyelik-yöneticilik yaptı. İFSAK’lı yıllarda kaleme aldığı yazıları Hayatımız Fotoğraf (2015) isimli kitapta topladı. Öteki kitapları; trafik kazalarının sanatçı duyarlılığının alanına girmesi çağrısıyla sunduğu Hayatımız Trafik (2014), Hayatımız Zonguldak (2014), Zonguldak Yazıları (2014)

1 Yorum

  1. Çok yararlı bi yazı olmuş hocam teşekkür ederim .Sizin yazılarınızı beğenerek okuyorum elinize sağlık.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Foto İntelijansiya

Yeni bir kitap, yeni bir heyecana vesile olur ve moral değerleri yükseltir kuşkusuz. Entelektüel ortam, yeni…

Bir Disiplin Olarak Fotoğraf

Kendi Kendine Fotoğraf Fotoğraf bir disiplindir. Yapısında estetik kadar ciddi oranlarda matematik de barındırır. Fotoğraf, kendi…

Instant Fotoğraf

Bu fotoğrafçılık türü 1937’de Edwin H. Land tarafından bulunan Polaroid marka fotoğraf makineleri ile başlamıştır. Kızının…

Yeniden Doğuş

İFSAK Blog’taki en son yazımı  https://www.ifsakblog.org/bir-haz-da-olsa/tam bir yıl önce yazmışım. Hatırlarsınız Özcan Yurdalan hocamın önderliğinde Antakya…