Yeni yazımın ana temasını, Savaş Çekiç’in ‘’kıyı’ya, göl’e, ada’ya haiku’’ adlı kitabının oluşturmasına karar vermiştim. Fakat, yazmaya başladığımda, bu kadar zorlanacağımı hiç düşünmemiştim. Sonrasında kafamda deli sorular dönmeye başladı;
Beraberinde fotoğrafın haiku gibi ‘ayıklama sanatı’ olmasından mı başlasam?
Popülizm, yarışma kültürü veya maruz kaldığımız kakofoniye karşın; Enver Topaloğlu’ndan okuduğumuz şekliyle;
Sessizlik, suskunluk ve boşluk katılarak oluşturulan kısalığın ve yalınlığın büyük etkileme gücü’nden mi bahsetsem?
Yoksa, okuduğum birçok makalede haiku’nun Türkçe karşılığı olarak söylenen ‘eğlenceli mısra’ veya ‘anı resmeden mevsimsel şiir’ tanımlamasıyla mı girizgâh yapsam?
Ya da haiku’dan önce beni etkileyen kısa şiirlerden mi bahsetsem?
Bu düşünceler birbirini kovalaya dururken epey zaman geçirmişim. Sonunda üçüncü yazımın bir kısmında, beni haiku’dan önce etkileyen birkaç kısa şiirden örnekler verip, sonrasında okuduğum onca haiku şairinden kendime en yakın hissettiğim, Savaş Çekiç ‘haiku’ları ile kendi ‘üç satır söz’lerim arasında banliyö yolculukları yapmaya karar verdim.
İlki Sunay Akın’ın ‘Makiler’ kitabından;
Ayrılık
iki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Adından da anlaşıldığı gibi ‘Makiler’ kısa şiirlerden oluşan bir kitap. Önsözünde Cemal Süreya; “Japon hayku’larını Türkçe’de arıyor gibi de…’’ diye belirtmiş, Sunay Akın şiirleri için. Makiler hala başucu kitaplarımdan biridir.
Kısa ve felsefi şiirin üstadı Özdemir Asaf, ‘Yön’ şiirinde;
sen bana bakma,
ben senin baktığın yönde olurum.
Diyerek iki satıra bin anlam sığdırmayı başarıyor. Son olarak da sevgili Melih Ziya Sezer’den bir örnek ;
uzaklaştıkça büyüyoruz
birbirimize
konuşmasak da biliyoruz
gerek yok kelimelere
Henüz tanımayanlar için de bir tavsiye olsun Melih Ziya Sezer şiirleri…
Daha nice güzel örnek var aslında ama konunun özünden uzaklaşmamak adına üçte sınırlayıp asıl konumuza dönmek istiyorum.

Anı resmeden mevsimsel şiir
İlk yazımda, haiku’da mevsim belirteçleri olması kuralından bahsetmiştim. Birçok şair de bu kuraldan yola çıkarak, kitaplarını dört bölüme ayırmış; yaz, güz, kış ve ilkbahar olarak. Savaş Çekiç, “kıyı’ya, göl’e, ada’ya haiku’’ kitabını adından da anlaşıldığı üzere üç bölüme ayırmış. Kıyı, göl ve ada, yaz mevsimini çağrıştıran imgeler gibi görünse de dört mevsimin ipuçlarını fazlasıyla görüyoruz. Kitap, önce çok güzel tasarımıyla sizi içine davet ediyor. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Savaş Çekiç, aynı zamanda kitap kapağı tasarımlarıyla ünlü bir sanatçı olduğu için, kitabının tasarımını da kendisi yapmış. Kitap, biçimsel olduğu gibi içeriğiyle de beni büyülemeyi başardı. Geleneksel haiku örnekleri görebildiğimiz gibi zaman zaman farklılaştığı da görülüyor, Savaş Çekiç’in. Her yönüyle, bu sıra dışılık sayesinde, başucu kitabım olarak bende anlam buluyor.

Şimdi birkaç tane geleneksel haiku’lara benzettiğim örneklerinden bahsedip, sonrasında kendi yazdıklarımla ilişkilendirdiğim Savaş Çekiç haikularına değineceğim.
Ayırt etmekte zorlansam da beğendiklerimden birkaç örnek;
bereketli yaz
kirazın yüklü dalları
yorgun garip.
‘’kıyı’ya’’
karabatak batıp çıktı.
bat çık nasıl bir hayat ki—
bu?
‘’kıyı’ya’’
kocamış çınar
kuşlara filizlenmiş—
cıvıl cıvıl.
‘’kıyı’ya’
yapabilseydim
düşen yaprak gibi
sokulurdum sana
‘’göl’e’’
*’’yapabilseydim’’ ile başlayan haikulardan ben de çok yazmışım. Kurallı haikular için iyi bir başlangıç sunuyor bize (beş hecelik tek kelime) Başo’nun da bir haikusu var. İlk yazımda hem Başo’nunkini hem de kendiminkini paylaşmıştım.
kurbağa korosu
kıyında kurulmuş—
müziksever göl!
‘’göl’e’’
olgun erik
bıraktı kendini, direnmeden
kafama.
‘’ada’ya’’
sararıp solmuşsun
mimozalarınla—
cilveli ada!
‘’ada’ya’’
‘’Eğlenceli mısra?’’
Üzerinde yaşadığımız coğrafyada süregelen olumsuzluklar nedeniyle yazdıklarımın bendeki dışavurumu pek de eğlenceli olmadı maalesef. Savaş Çekiç’in yazdıklarında da benzer örnekler görmek mümkün;
götürür mü?
onca acıları—
gökteki kırlangıçlar.
‘’kıyı’ya’’
Benzer şekilde ben de şu ‘üç satırı yazmışım, kırlangıçların, baharı, güzellikleri, barışı getirmesini umarak…
çabuk
gelin
kırlangıçlar
21.03.2016

Savaş Çekiç Sivas’ta kıyılan aydınlar için ne güzel yazmış…
Yıllar önce bir Gökçeada seyahatinde -6-7 Eylül olayları sonrasında- terk edilmiş bir Rum evi görüp fotoğrafını çekmiştim ve sonrasında ben de şu üç satırı yazmıştım;

bu bahar dönüp —
yine yuva kurar mı
küçük kırlangıç?
17.01.2014
acı birikir
kıyıda, parçalanır —
taş olur kalır
‘’kıyı’ya
Ne kadar da doğru taş olup kalan ne çok acı var, tıpkı genç yaşta yitip giden Ali İsmail’in bıraktığı acı gibi.

Son olarak, Çekiç’in kendi içine dönüp yazdığını hissettiğim birkaç haikusu ile yazımı sonlandırmak istiyorum;
insan tanıdıkça
boy veriyor—
içimdeki yalnızlık
kıyı’ya
gömleğim: beyaz kefen
giyiyorum kıyı-dan—
kıyı-dan—
kıyı’ya
zaman: deli zaman—
deli zaman—
içindeyim her zaman!
kıyı’ya
rüzgar biçtim kendime,
esmeliyim—
sorgusuz sualsiz.
kıyı’ya
şimdi kendime tanrım,
ölünce ruhum sana—
yadigar.
kıyı’ya
Mevsimi resmeden, eğlenceli mısraları daha fazla yazacağımız güzel günlerin gelmesi umuduyla. Sağlıcakla kalın…
Elinize sağlık.
Çok güzel.
Kırlangıçlar hiç gitmesin…
Çok teşekkür ederim Okyar Bey
Senin bu yönünü hiç bilmiyordum harikasın,
Tebrikler güzel insan
Çok teşekkür ederim Özer’ciğim
Bir süredir yazıyorum:)
çok teşekkürler…
çok güzel; bende ne çok çağrışıma, duyguya, izlenime yol açtı yazdıklarınız, şiirler, fotoğraflar…
sadeliğin zerafeti…
Merhaba Levent Bey,
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Ne mutlu bana, sizde biraz olsun etki bırakabildiysem
Sevgiler