(Fotoğrafta Kompozisyon – Gestalt yaklaşımı)
Bu yazımızda, “Fotoğrafta Kompozisyon” konusuna Gestalt ilkeleri ile yaklaşacağız.
Gestalt, Alman ve Avusturyalı psikologların 1920’lerde geliştirdikleri, insanların görsel bilgiyi nasıl algıladığını ve organize ettiğini açıklayan bir psikoloji teorisidir. Bu konuda çalışan psikologlar bazı “görsel algı teorileri” geliştirdiler. Bunlara “Gestalt İlkeleri” denir.
Fotoğraftan algıladığımız duygular insan psikolojisi ile ilgilidir. Dolayısı ile fotoğraf ile psikoloji arasında yakın bir ilişki vardır.
Gestalt teorisine göre, tek tek öğelerden ziyade, fotoğrafın tamamını görme eğilimindeyiz. Ayrıca görüntülerde kalıplar, bağlantılar ve anlamlar ararız. Bizim için, gördüğümüz bir şeyi hemen tanımlamanın ve hızla ne yapacağımıza karar vermenin hayati önemi vardır.
Gestalt Teorisi genel psikoloji ile ilgili olduğu için birbiri ile örtüşen birçok ilkesi vardır fakat her ilkesi fotoğrafa uygulanamaz. Bugün, fotoğraf kompozisyonuna uygulanabilen10-12 kadar Gestalt ilkesi vardır ama biz bunlardan en çok kullanılan 6 tanesine kısaca değineceğiz.
Gestalt kelimesi, Türkçe’ye “Biçim” veya “Şekil” olarak tercüme edilebilir. Modern Almanca’ da bir şeyin “yerleştirilme” veya “bir araya getirilme” biçimini ifade etmek için kullanılır.
Bu teoriye göre, bir bütünün içindeki her bir öğenin kendi başına bir anlamı vardır ama “bütün”, parçalarının toplamından farklıdır. Bir başka değişle, bir fotoğrafın görsel öğeleri tek tek parçalar halinde incelenerek değil, fotoğrafın tümü göz önüne alınarak daha iyi anlaşılabilir. Bu düşünceyi fotoğrafa uygularsak, Gestalt teorisine göre, görsel öğeler, oluşturduğu fotoğrafın tüm özelliklerini taşımaz diyebiliriz.
Kahvaltıda omlet yaptığınızı düşünün: Neler kullanırsınız? Yumurta, peynir, yağ vs. ama sonuçta pişirdiğiniz omlet bunların hepsinden farklıdır.
Gestalt teorisi, gördüklerimizi organize ederek algılamak ile ilgili olduğu için, uygulama olarak kompozisyon ile ayni paraleldedir. Şimdi bu Gestalt ilkelerinin fotoğraf kompozisyonu ile nasıl ilişkili olduğuna bir göz atalım.
TÜMLEME İLKESİ[Closure]
Tümleme ilkesi, eksik görüntüleri tamamlamak ve “sonuç çıkarmak” ile ilgilidir. Bu ilkeye göre, daha önceden tanıdığımız bir objeyi kısmen görsek bile hemen tanır ve ne olduğunu anlarız. Biz buna, görsel bilgi eksik olduğunda, beynin “boşlukları doldurma” yeteneği diyebiliriz.
Bu, fotoğrafçıların görüntüde bir bütünlük yaratmak için kullanabilecekleri bir Gestalt ilkesidir. Fotoğrafın anlatmak istediği konuyu daha ilginç ve dikkat çekici hale getirebilir.
Örneğin; bu fotoğrafta çocuğun yüzü tam görünmemesine rağmen panelin arkasında bir çocuk olduğunu hemen anlarız.
Bu ilke, bir şekli tanımayı öğrenmek ve onu fotoğrafın kompozisyonunda en uygun yere koymak becerisiyle sıkı-sıkıya bağlantılıdır. İzleyiciler bir görüntüdeki eksiklikleri tamamlamağa çalışarak fotoğrafınızın görsel öyküsünün aktif katılımcıları haline gelirler.
FİGÜR – ZEMİN İLKESİ [Figure-Ground]
Fotoğraf kompozisyonunda amaç, izleyicinin gözlerini yönlendirerek belirli bir noktaya odaklanmasını sağlamaktır.
“Figür (Şekil) – Zemin İlkesi” Obje ile Arka Planı ayırt ederek algılamakla ilgilidir ve oldukça basit bir düşünceden kaynaklanıyor: Bu, yüzbinlerce, belki de milyonlarca yıldan beri içgüdü ile gelen, bir kolay ve hızlı tanıma ihtiyacıdır. Görüntüde benim için bir tehlike var mı?
İnsanlar bir bakışta görüntünün ne olduğunu anlamak ister. Eğer objeyi arka plandan ayırt edebiliyorsak ve ne kadar yakın olduğunu biliyorsak, görüntüyü yorumlayıp ne yapacağımıza hemen karar verebiliriz.
Bir fotoğrafçı olarak “figür” göstermek veya paylaşmak istediğimiz şey, “zemin” ise görüntünün geri kalan kısmı olan “arka plan”dır. Ana obje ile arka plan arasında büyük bir kontrast varsa ana objeyi hemen fark edeceksiniz. Burada ana obje ile arka plan arasında net bir ayrım olduğunu görüyoruz.
Bir başka örnek; Bu çok renkli balık figürü, karanlık ve aydınlık arasındaki yüksek kontrastla, siyah arka plandan tamamen ayrılmış olarak görünüyor.
Bazı durumlarda, özellikle “figür” ve “arka plan”ın birbirinden kolay ayırt edilememesi istenir. Görüntülerde figür ile zemin arasında belirgin bir ayrım yoktur. Bunun gerçek hayattaki uygulamalarından birisi “Kamuflaj”dır. Doğa bile bundan yararlanır.
Figür – Zemin ilkesi, dikkati ana konuya yönlendirmek için fotoğrafın arka planını pasifleştirerek hikâye anlatmaya veya önemli bir noktayı göstermeğe yardımcı olur. Bu ilke, net bir hikâye anlatmak veya önemli bir noktayı göstermek için çok uygundur.
BASİTLİK İLKESİ[Simplicity]
Basitlik ilkesi, bazen “İyi figür ilkesi” veya “Prägnanz ilkesi” olarak da bilinir.
Bu ilke beyinin aşırı yüklenmesi ile ilgilidir. Çünkü beyin bir anda ancak belirli miktarda veriyi işleyip, yorumlayabilir. Detaylarla uğraşırken asıl önemli olan şeyleri ihmal etmeğe başlar.Dolayısı ile, beynimiz her zaman bir görüntüyü en kolay anlaşılabilir ve yorumlanabilir biçime indirgemeye çalışır.
Basitlik ilkesi, sunmaya çalıştığımız görüntüyü yorumlarken gözün ve beynin rahat ve kolay çalışmasına yardımcı olmak için, görüntüyü basitleştirmenin önemli olduğunu söyler.
Fotoğraf çekerken, ilginç ve zihnin yorumlaması kolay olsun diye, görüntüyü en basit haliyle çekmeliyiz. Zaten kısa bir süre sonra, zihin daha detaylara girerek görüntünün tüm tanımını ve yorumunu yapacaktır.
Minimalist kompozisyon, basitlik ilkesinin fotoğraftaki uygulamasıdır diyebiliriz.Bu, yalnızca kesinlikle gerekli olan ögelerin fotoğrafın çerçevesi içinde tutulmasına odaklanan bir fotoğraf kompozisyon tekniğidir.Net, odaklanmış ve etkili görüntüler oluşturmanıza yardımcı olur.
BENZERLİK İLKESİ[Similarity]
Benzerlik ilkesine göre, beynimiz benzer objeleri bir araya toplar ve desenler oluşturarak eşleşen özellikleri belirlemeğe ve hızla bir anlam çıkarmağa çalışır.
Biçim, form, renk, boyut veya doku gibi nitelikler, insanların zihninde görüntüleri gruplamasına yol açar. Bu gruplanmayı veya deseni bozan farklı bir obje, hemen dikkatimizi çeker.
şekil-a şekil-b şekil-c
Gözümüz Şekil-a’ daki görüntüyü, Şekil-b gibi değil, Şekil-c gibi gruplar halinde algılar.
Bir öğeyi vurgulamak, dikkati üzerine çekmek istiyorsanız bu prensibi kullanabilirsiniz.
Sadece o öğeyi, bu niteliklerden birini kullanarak, diğerlerinden farklı yapın. İzleyici ona odaklanacaktır.
Burada benzer görünen (aynı şekli ve boyutu paylaşan) kompozisyon öğeleri birbiriyle ilişkili olarak algılanır. Bir demet ataç var ama izleyicinin gözüne ilk çarpan, diğerlerinden farklı görünen, sarı renkli pano raptiyesi olacaktır.
GEÇMİŞTEKİ DENEYİMLER İLKESİ[Past Experience]
Bu ilke, geçmişteki deneyimlediğimizden edindiğimiz bilgilere dayanır. Yeni fikrimizi bunlara göre oluştururuz.
İnsanların, bir görüntüdeki görsel öğeleri, kendi geçmiş deneyimlerine göre algılama eğilimi vardır. Dolayısı ile, geçmiş deneyim kişiye özeldir. Ancak hepimizin paylaştığı ortak deneyimler de vardır.
Örneğin; Yaşantımız boyunca trafik ışıklarını gördükten sonra, kırmızının dur, yeşilin git anlamına geldiğini biliyoruz. Yine biliyoruz ki at yumurtadan çıkmaz.
Bu kuralı bozan bazı objeleri görüntüye eklersek, görüntüye bir çarpıcılık kazandırıp, izleyicinin dikkatini çekebiliriz.
Özet olarak bu ilke, bir görüntüdeki objeleri o anda gördüğümüz düzen yerine, geçmişteki deneyimlerimize göre gruplayabileceğimizi veya yorumlayabileceğimizi söylüyor.
YAKINLIK veya BERABERLİK İLKESİ [Proximity/Togetherness]
Bu ilke, aile bağlarını veya iki obje arasındaki duygusal yakınlığı göstermek, birlik veya bağlantı oluşturmak için kullanılabilir.
Fotoğraftaki bu iki görsel öğe birlikte çok uyumlu görünüyor ve birbirini etkileyip, güçlendirerek fotoğrafı bir bütün haline getiriyor. Çocuğun kedisine olan sevgisinin izleyici de hissediyor olmalı. Aradaki sevgi ve yakın ilişkiyi göstermek için bu Gestalt ilkesini kullanabilirsiniz.
SONUÇ
Gestalt teorisinin ilkelerini anladıktan sonra, bunları fotoğraflarınızın kompozisyonunu geliştirmek ve daha güzelleştirmek için klasik kompozisyon teorisine bir alternatif olarak kullanabilirsiniz.
AKIN ÖKTEM
Yirminci asrın ilk yarısında, Karadeniz Ereğli’de doğdu. Emekli kimya mühendisi.
Mühendislik hayatı dışında, fotoğraf sanatı ile de ilgilenen Akın Öktem, fotoğrafa güzel sanatların bir dalı olarak yaklaşır. İyi bir fotoğrafçı değil ama gayret ediyor.
Her şeyde sebep ve mantık arar. Şimdi de “fotoğraf ve nöroestetik” konusunda bilgi edinmeğe çalışıyor.
Emekli olduktan sonra, tüm zamanını makale yazmaya ve fotoğrafçıları, güzel sanatların bir dalı olan sanatsal fotoğraf konusunda eğitmeğe ayırıyor.
Vakti zamanında, çeşitli kamera kulüplerinde kuruculuk, yöneticilik ve yarışma hakemliği yaptı. Karma sergilere katıldı, dereceler aldı. Bir çok kamera kulübünde ve okulda, renk teorisi ve fotoğraf kompozisyonu üzerine söyleşi ve sunum yaptı.
Halen USA’da yaşıyor.
eMail: akin@fotorama101.com
Merhaba Akın Bey,
Gestalt kuramlarıyla ilgili kaynakçaları da yazma şansınız var mı? Bilgilendirirseniz sevinirim. Teşekkürler.
Elinize Sağlık