Yedinci Kıta

Hafızam yanıltmıyorsa ilkokulda öğrenmiştik. Yer küredeki kara parçalarında altı kıta olduğunu öğretmenimiz anlatmıştı. Hadi sayalım: Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya, Amerika, Antarktika. Bizim dilimizde adlarının “A” ile başlayıp “A” ile bitmesi de ayrı bir özellik. O çocukluk günlerimizde hatta gençliğimizde “yer kürede bir kıta daha oluşacak deseler” ne düşünürdük acaba? Güler geçer miydik? Yoksa “ne saçmalıyorsun?” mu derdik?

Beklenmeyen oldu. Hiç gerekmezken yedinci kıtamız oldu…

Antroposen Çağda Neler Oluyor?” yazımızda bahsetmiştik. Yaklaşık 10 – 12.000 sene önce buzulların erimesiyle Holosen çağa girmiştik. Bu insanoğlunun yaşamasına uygun şartlar oluştu. İnsanlık tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. Tahmin edebileceğiniz gibi bir dönüm noktası da “sanayi devrimi” ile ortaya çıkmıştır: daha çok üretim ve daha çok gerekli gereksiz tüketim… Size kapitalizmi mi düşündürttü? Doğrudur. Bu dönüm noktasının üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra bilim adamları artık tabiatın kendini şekillendirmekten çok insan tabiatı şekillendirmeye başladığını fark etmiş olacaklar ki holosen çağın bittiğini ve antroposen çağda olduğumuzu vurgulamaya başladılar. Son derece haklıydılar. Acı olan bir diğer şey de holosen öncesi çağ değişimlerinin yüz binler yıl almasına rağmen insan eliyle holosen çağı on iki bin yıl gibi kısa bir sürede bitirmiştik.

Ancak asıl kıyametin plastik denilen petrol ürününün keşfedilerek sanki hayatımızın olmazsa olmazı gibi her noktasına sokulmasıyla koptuğunu anlamamız biraz zaman aldı. Plastiğe o kadar alıştırıldık ki bunu tarif etmek mümkün değil.

Her alışverişte elimize tutuşturulan plastik poşetlerin dünya genelinde her yıl bir trilyon (1.000.000.000.000) adetinin çöpe atıldığı tahmin ediliyor. Plastik su ve muhtelif gıda, deterjan şişelerinin ise beş yüz milyon (500.000.000) adet çöpe atıldığı tahmin ediliyor. Bu sayıları gözünüzün önünde canlandırmanız çok zor. Aklınıza gelen diğer kullan-at plastik ürünleri lütfen düşünün. Bunlar bir şekilde sulara karışıp göllerde, denizlerde ve okyanuslarda birikiyor

Kısaca, her 1 dakika içinde 80 ila 120 ton arası atık, denizlere ve okyanuslara erişmektedir. Bunların ezici ağırlığı plastikten oluşuyor

İşte okyanuslarda biriken bu plastikler şu anda yaklaşık 3.4 milyon kilometre kare bir ala oluşturmuş vaziyette. Türkiye yüzölçümünün neredeyse 5 katı büyüklüğünde. YEDİNCİ KITAYA HOŞGELDİNİZ…

Bilim insanları tarafından Büyük Pasifik Çöp Alanı olarak tanımlanan bu yüzen çöplüğün büyük çoğunluğu Hawaii ve California arasında toplanmış. Sürtünme, aşınma, güneş, dalga etkisiyle çoğunluğu yarım santimetreden küçük mikroplastiklere dönüşmüş durumda olduğu için bu yığını uzaktan görebilmek çok zor. Tahmin ettiğiniz gibi göremediklerimiz görebildiklerimizden daha tehlikeli. 700’den fazla canlı türünü tehdit ediyor.

Francis Perez Sadece suda yaşayanları değil onunla ilişkisi olan tüm hayvanları. Plankton kadar küçük olanları da… Balina kadar büyük olanları da… Işıltılı plastik parçalarını gören kuşlar onları yememesi gerektiğini nereden bilsin? Deniz kuşlarının ya da kaplumbağalarının %44’ünün midesinde plastik parçası olduğu tahmin ediliyor. Her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşu sadece bu yüzden ölüyor.

Bir gezimde Sinop’ta kıyıda ağzından uzun bir misina çıkan martı görmüştüm. Zavallı çaresizlik içinde çırpınıp duruyordu. Yakalamaya çalıştıkça ürküp kaçıyor ama uçamıyordu. Nihayetinde yakaladım. Zar zor tutarak veterinere götürdüm. Ağzının içine olta iğnesi batmıştı. Çıkardı. Artık sakinleşmiş ve çırpınmıyordu. Bize teşekkür edercesine bakarak uçup uzaklaşmıştı. Bunun gibi su altının korkulu rüyası olan balıkçılar tarafından kesilip bırakılan hayalet ağlar var. Birçok canlı bunlara takıldığında hayatlarını kaybediyorlar.

Bunu yiyen balıkları umursamaktan daha önemli işlerimiz olabilir ama unutmayın o balıklar besin zincirinin bir parçası. Zincirin diğer ucunda da biz insanlar var. Bir dahaki sefere balık yerken içinde göremeyeceğiniz kadar küçük plastik parçaları olabileceği aklınızın bir kenarında bulunsun. 

Sanırım bir yıl kadar önceydi. Bir gazetede her gün bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yuttuğumuzdan bahseden haber okumuştum.

Okyanus dediğimizde “şükürler olsun bizim denizlerimizin adı geçmiyor” diye tipik insan davranışı olarak üzerinize almadıysanız “korkunç bir yanılgı içindesiniz” derim. İç denizler olarak çok ama çok daha vahim durumdayız. Sadece poşeti paralı yapmak dünyada yürütülen faaliyetlere destek olmak değil. Gelişmiş ülkeler çevre bakanlıkları koordinasyonunda inanılmaz çalışmalar yapıyorlar. Bizde ise hala dönüştüreceğiz diye Avrupa’nın çöpünü ithal edip ya yakarak dumanını atmosfere ya da külünü ve öğüterek parçacıkları denize (benim kişisel tahminimdir) gönderiyoruz. Plastiklerin doğada yok olma süresi nedir? Bununla ilgili bulduğum bilgi şöyle: strafor (elektronik eşya paketlerinde kullanılır) 5000 – 2 milyon yıl, cam şişe 4000 yıl (%100 geri dönüşümle kullanılabilen bir malzemedir), plastik 1000 yıl, pet şişe 400 yıl, deterjan 400 yıl, pil 300 yıl, alüminyum 100 yıl (%100 geri dönüşümle kullanılabilen bir malzemedir), meyve atıkları 3-6 ay.

Planktonlar su kütleleri içinde gözle görülemeyen mikro organizmalar gibi deniz anası dediğimiz megaplanton’lara kadar değişik türleri vardır. Bitkisel olan “Fitoplankton” kara canlı türleri için çok önemli bir işlevi yerine getirir. Su yüzeyinden atmosfere geçen “dimetil sülfür” denen kimyasal maddeyi üretir. Bu madde oksijenle birleşerek sülfat haline geçer. Sülfatlar okyanus üzerindeki su buharı için yoğunlaşma çekirdekleri oluşturarak bulutları meydana getirirler ve belirli koşullar altında yağmura neden olabilirler.

Diyatomeler en yaygın rastlanan fitoplanktondur Dimetil sülfür, dolaylı olarak bulutların güneş ışınlarını yansıtma veya emme derecesini, yani albedoyu/yansıtabilirliği etkiler. Genel olarak, dimetil sülfür albedoyu artırır. Böylece bulutlar gelen güneş ışınlarını yansıtır, buna bağlı olarak toprağa erişen güneş ışınları da azalır. Aynı zamanda fitoplanltonlar fotosentez ile oksijenin %50 sini üretirler. İşte bu yüzden suların kirliliği önemlidir.

Büyük Pasifik Çöp Alanı tek çöp alanı değil. Şu anda dünyanın 5 ayrı noktasında buna benzer atıklar toplanmaya devam ediyor.

Bu atıkların kütlesinin 2050 yılında denizde yaşayan tüm balıkların kütlesine eşitleneceği tahmin ediliyor. Dünyaya neredeyse kıta büyüklüğünde bir alan eklenmesine sebep oluyoruz ama çoğumuz bunun farkında bile değiliz. Güzel bir haber: Büyük Pasifik Çöp Alanı’nı temizlemek için çeşitli organizasyonlar harekete geçtiler bile.

“Ocean Cleanup” projesi teknolojinin yol açtığı bu kirliliğe yine teknolojik bir çözüm getirmeye çalışıyor. Bunlar yeterli mi? Tabii ki değil. Önemli olan bir yandan da üretiminin ve kullanımının kısıtlanmasıdır.

Korkutucu, ürpertici ve ürkütücü. Değil mi? Bunları bilmek, çevreci derneklerle ve kişisel çaba sarf etmek bir yere kadar. Bununla top yekûn mücadele edilmesi gerekir.

Kaynaklar

1955 yılında Salihli’de dünyaya geldim. İ.T.Ü. Elektronik ve Haberleşme Fakültesi mezunuyum. Kariyerimi özel şirketlerde üst düzey yönetici olarak sürdürdüm.
Fotoğrafçılıkla tanışmam (https://www.arthenos.com/fotograf-ile-nasil-tanistim-fotobiyografi/) 1960’lı yıllara dayanır. O yıllar, elimde babamdan kalma Kodak Retina ile başlayan hatıra fotoğrafları dönemidir. Üniversite yıllarında ilk refleks makinamı almamla, karanlık odada siyah beyaz filmle ve baskı işleriyle fotoğraf daha ciddi bir uğraşım haline geldi. Böylece 1970 li yılların önemli fotoğrafçılık dergilerde baskıya giren çalışmalarım oldu.
Üniversite sonrasında iş hayatı koşuşturmasıyla arka planda kalan fotoğrafçılıkla 1996 yılında dijital teknolojinin fotoğrafçılık alanına girişinin getirdiği kolaylıkla tekrar yoğun olarak fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Karma sergilerde yayınlanan fotoğraflarımın yanı sıra internette birçok fotoğraf sitesinde “günün fotoğrafı” seçilen çalışmalarım var. 2014 yılından bu yana yedi kişisel sergim gerçekleşti. Aynı zamanda İFOD bünyesinde birçok karma sergiye katıldım. Halen hem dijital hem de siyah beyaz film teknolojisiyle fotoğraf uğraşım devam ediyor. Ayrıca www.arthenos.com blog sayfamızda fotoğraf üzerine yazılar yazıyorum.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Kültür Sanat

Foto İntelijansiya

Yeni bir kitap, yeni bir heyecana vesile olur ve moral değerleri yükseltir kuşkusuz. Entelektüel ortam, yeni…

Bir Disiplin Olarak Fotoğraf

Kendi Kendine Fotoğraf Fotoğraf bir disiplindir. Yapısında estetik kadar ciddi oranlarda matematik de barındırır. Fotoğraf, kendi…

Yeniden Doğuş

İFSAK Blog’taki en son yazımı  https://www.ifsakblog.org/bir-haz-da-olsa/tam bir yıl önce yazmışım. Hatırlarsınız Özcan Yurdalan hocamın önderliğinde Antakya…