Feminist Deneme Odam : Sanatçı Yıkıcı mıdır?

/

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu‘ndan hulyaucpinar tarafından https://maifeminism.com/my-feminist-fitting-room-artist-as-subversive/ adresinden Türkçeleştirilmiştir.

. . . . . . . . . . . . .

Elizabeth Orcutt

Kişisel gelişim ve kendini gerçekleştirmeye dair klişeler, ‘kendini tanıma’ fikrinin ne kadar radikal olduğunun görünmesini zorlaştırıyor. Bununla birlikte kendimi kendim gibi hissedeceğim otoportre projesine başladığımda eril bir perspektifle yola çıktığımı biliyordum; ama aynı zamanda bunun farkında değildim. Yaptığım çalışmanın yıkıcı doğası, geleneksel otoportrelere benzeyen imgeler üretmeyi bıraktığım zaman belirginleşmeye başladı. Çalışmayı fotoğraf teknik ve teknolojilerine dayalı pratik temelli bir metodoloji aracılığıyla yürütürken, otoportrelerimin yavaş yavaş fark edilebilir, tanınabilir olmaktan uzaklaştığını gördüm. 

Proje olgunlaştıkça, kendimi tasvir edişime yönelik tüm girişimlerimin bakma üzerine kurulu olduğunu fark ettim ve bu, çalışmamın temel doğasını tanımlamak için bir ipucu oldu. Denemeler yaparken, fotoğraflarda kendi suretimi görmeye çalıştığımı fark ettim. Fotoğrafın içine doğru eğiliyor, kendimi arıyor, bana benzeyeni bulmak için çabalıyordum. Ve görsel benliğimin hem bakışım hem de görünüşümden oluştuğunu keşfettim. 

Görsel benliğimi tanımlamak için öncelikle mücadele etmek zorunda kaldığım ve başlangıçta kendimde bir başarısızlık olarak hissettiğim bir deneyim olan öz-yokluk duygularıydı. Benliğe/kendim olmaya ilişkin deneyimim ışığın yoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. Ben bir gölgeyim, ben yokum, solmuşum, kaybolmuşum, bir boşluğum, kofum, eksiğim, boşum. Gece boyunca griyim, karayım. Karanlığım, gece yarısıyım, silüetim, gölgeyim, loşum, kasvetliyim, donuğum, soluğum, ışık geçirmezim/matım. Bulutlu bir günde bir perde, bir örtü, bir maske, bir peçeyim; sisli, sıkıcıyım. Güneş parladığında şeffaf, geçirgen, saydam, soluk, renksiz, hayaletimsi, ruhani, hayali, boş veya boşluğum. Anlatılan deneyimler bana çevremle sürekli bir ilişki içinde bulunduğumu, onlarla ne kadar iç içe geçmiş olduğumu gösterdi; ben, nerede ve kiminle olduğumdan ve varlığımın neyin parçası olduğundan ayırt edilemem. İç içe  geçme kavramı feminist kuramcı Karen Barad’dan geliyor. [1] Barad, adı pek duyulmayan Niels Bohr’u yeniden ele aldı ve Kuantum teorisini kullanarak bir araştırmanın söz konusu öznesi, yöntemi, araçları ve nesnesinin birbirine geçmiş olduğunu gösterdi.  

Birbirinin içine geçme duygumdan yola çıkarak araştırma alanımı, içinde kendimi tasvir etmenin her bir versiyonunu denediğim, kim olduğumu, suretimi gösteren geleneksel, kabul edilmiş biçimlerden giderek uzaklaştığım, bakış açım ve dış görünüşümle ilgili deneyimime giderek daha fazla girdiğim bir deneme odası olarak tanımladım. Araştırmamın mekanları, deneyimlerimin yaşandığı gerçek alanlardı -stüdyo ve/veya evdeki çalışma odası- ve bunlar aracılığıyla aslında var olmayan deneme odasına giriyorum; görsel benliğimi somutlaştırırken beni çevreleyen şeyle iç içe olduğum deneyimsel alana. 

Deneme odamı feminist olarak tanımlıyorum çünkü eril bakışı parçaladım; görünüşüme dönüşerek ve onunla güçlenerek geleneksel nesne statüsünü reddettim. Cixous’nun gülen Medusa’sına [2] yoldaşlık ederek sessiz, şaşkın, belirsiz bir gülümseme getiriyorum, kaba bir kahkaha değil, nazik bir jouissance1. Bununla birlikte, Cixous’nun önerdiği gibi ‘kendimi yazmadım’, daha çok, kendimi tasvir ederken kendimi ‘yaptım’. 

Böylece, kadınlığımı yaratıcı denemeler yoluyla yeniden tanımladım. Kendilik yokluğunu, başlangıçta düşündüğümün aksine benliğin bir eksikliği olarak değil, gülümseyerek ve muzaffer bir şekilde, bir güç olarak kabul ettim. Aynı zamanda, D. W. Winnicott tarafından vurgulanan, benliğin oluşmasında bir bebeğin varoluşu göreviyle iç içe geçen ‘partner olarak anne’ bakışının ne kadar kritik olduğunu farkettim [3] ve annelikle ilgili düşünme sürecim, ben ve kendi imgem arasındaki psişik boşluğu nasıl geçtiğimi anlamama yardımcı oldu.  Kendimi arketip (kolektif bilinçaltının yaratısı- çn)  bir anne olarak tasvir ederken bebeğin deneyimin içinde olduğumu hissettim ve bir anne olarak da ebeveynimin deneyiminin içindeydim.  

Hem benim tarafımdan hem de kendi imgemle birleşen yarık, feminist deneme  odamın kapısını açtı. Deneme odamda çalışmak, görsel benliğimi yansıtıyor gibi hissettiren bir imge bulmamı sağladı. Gözümün gördüğü imgelerle çalışırken kendi bakışımın yansımasını gördüm ve imgede kendimi seyrettim. Ve sadece seyretmekle kalmadım, imge beni içine çekti. Sonunda görsel benliğim gibi hissettiren bir imge yaratmıştım ve bu beni, kendimi tekrarlamamamı, kendimi süzmemi sonlandırarak rahatlamamı sağladı. Son görseller benim bakışımın yanı sıra neye baktığımı da gösteriyor. Fotoğraflar, nesne ve özne arasındaki ayrımı aşıyor, çalışmalarım ikisini birleştiriyor ve beni çevreleyen alanı araştırmanın aktif bir parçası olarak kabul ediyor. Dahası, görsel benliğimin, dişil-kimliğine sahip bir görsel sanatçı olarak eylemliliğimden ayrılamaz olduğunu ve çalışmalarımı yürütürken etrafımdaki her unsurla iç içe geçtiğini keşfettim. 

Rosi Braidotti ‘tüm sınırları belirsiz hale getiren yeni bir yaklaşımla, zihni ve bedeni bir araya getiren tenin materyalizminden’ bahseder. [4] Kendimi içinde bulunduğum duruma bulanmış, sadece eserlerle değil çevremle de iç içe geçmiş bir halde buldum, bu da beni öz-yokluğumu bir zayıflık olarak algılamaktan kurtardı. Cixous’un dilbilimsel paradigmasını reddederek yaptığım görsel sanatlar çalışmalarım, Braidotti’nin [5] önerdiği gibi, görsel benliğimi keşfeden ve geçmişteki anlayışımdan özgürleştiren bir imgeyi somut hale getirdi. Sonunda beni gösteren bir resimde kendimi neden tanımadığımı çözebildim. 

Notlar:  

[1] Barad, Karen (2007), Meeting the Universe Halfway: Quantum Physics and the Entanglement of Matter and Meaning, Durham: Duke Üniversitesi Yayınları. 

[2] Cixous, Hélène (1976), ‘The Laugh of the Medusa’, Signs, Cilt 1, No. 4 (Yaz), s. 875-93. 

[3] Winnicott, D. W. (2005 [1971]), Playing and Reality. Londra ve New York: Routledge. 

[4] Braidotti, Rosi (2012), Nomadic Theory: The Portable Rosi Braidotti, New York: Columbia University Press, s. 2. 

[5] Braidotti, Rosi (2012), Nomadic Theory: The Portable Rosi Braidotti, New York: Columbia University Press, s 128. 

. . . . . . . . . . . . .

Yazar hakkında bilgi :

Elizabeth Orcutt, İngiltere’de Güney Doğu Cornwall’da yaşayan ve fotoğrafçılıkla uğraşan bir sanatçı.  

Falmouth Üniversitesi Moda ve Tekstil Enstitüsü’nde ve Plymouth Marjon Üniversitesi ile ortaklaşa Fotonow CIC’de kültürel çalışmalar ve fotoğrafçılık öğretim görevlisi olarak çalışıyor.  

Yaptığı çalışmalar daha çok kendini tasvir etme üzerine odaklanıyor. Bir dizi görsel deneme sonucunda kendi benliğini bir özne ya da nesne olarak değil ama çevresindeki her şeyle ilişki içinde (öznelerarası) ve deneyimler bağlamında gördüğünü belirtiyor.  

IFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu (Ezberbozan) olarak 2019 yılı Mart ayındaki kuruluşumuzdan bu yana, toplumsal cinsiyetin farklı temsillerini, fotoğraf ve sinema ile ilişkili olarak ele alan çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalarda hem fotoğraf üreten kadın ve LGBTIQ bireylerin görünürlüğünü destekliyor, hem de toplumsal cinsiyet alanında yürütülen çalışmaları görünür hale getirmeyi amaçlıyoruz. Bir yandan alanında deneyimli danışmanlarla birlikte fotoğraf projeleri yürütürken bir yandan da toplumsal cinsiyetin farklı boyutlarını ele alan, fotoğraf ve sinemaya gönül verenler için tartışma alanları açmayı hedefleyen etkinlikler yapıyoruz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Levend Kılıç Anısına

Genel olarak sanat dünyasına ve özelde fotoğraf dünyasına baktığımız zaman hem  kitap,  hem de dergi yayını…

Feminizim Nasıl Görünür:

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://www.instagram.com/ahuincekaralar/  tarafından shutterstock.com  https://www.shutterstock.com/blog/history-of-feminism-photos  adresinden Türkçeleştirilmiştir. .…

Foto İntelijansiya

Yeni bir kitap, yeni bir heyecana vesile olur ve moral değerleri yükseltir kuşkusuz. Entelektüel ortam, yeni…

Bir Disiplin Olarak Fotoğraf

Kendi Kendine Fotoğraf Fotoğraf bir disiplindir. Yapısında estetik kadar ciddi oranlarda matematik de barındırır. Fotoğraf, kendi…

Instant Fotoğraf

Bu fotoğrafçılık türü 1937’de Edwin H. Land tarafından bulunan Polaroid marka fotoğraf makineleri ile başlamıştır. Kızının…