Bir gece elinde Leica’sı en ünlü caz kulüplerinden Dixieland’de masaların arasında dolanırken, klarnetçi Dukes grubun bir diğer üyesinin kulağına eğilerek onu işaret etmiş ve şöyle demişti. Louis Armstrong bizim için neyse, şu dolanan kedi de fotoğraf için o demek.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Yazımı 1994’ten 2004’e kadar on yıllık bir sürece yayılan bu biyografi kitabın yazarının sadece Pierre Assouline olduğunu söylemek hem yazara hem de kitabın kahramanı Henri Cartier- Bresson’a (HCB) haksızlık olurdu. Kitap on yıllık bir dostluğun ve arkadaşlığın ürünü.
Belki de Assouline olmasaydı 20. Yüzyılın Gözü olarak tanıdığımız HCB’yi bu kadar yakından ve derinden tanıma şansımız olmayacaktı. HCB Türkiye ve Hindistan gibi ülkelerde daha çok fotoğrafın tanrısı olarak kabul edilir ve bilinir. Eğer sanatların bir Panteonu olsaydı, isimlerin en başında HCB olurdu şüphesiz. Ancak fotoğraf dünyasında hakettiği bu saygınlığın ötesinde bir kişiliğe ve yaşam serüvenine sahip olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Bu kitap ‘çelişkilere düşkünlüğüyle’ bilinen HCB’nin yaşam yolculuğunun fotoğraf yolculuğundan daha büyük ve bilmediğimiz bir derinlikte olduğunu aslında onu ne kadar yüzeysel tanıdığımızı gösteren bir belge niteliğinde.
Kaotik ve acılarla dolu 20. yüzyılın önemli anlarını yakalamış ve tanıklık etmiş ve mesleği sayesinde bütün bir yüzyılı şekillendirmiş insanlarla bir araya gelme ve onları belgeleme şansına sahip olmuştu.
Fransa’nın önde gelen zengin ailelerinden birine mensup olan Bresson daha okul çağındayken bile ailenin ‘kara koyunu’ olacağını ailesine hissettirmiş ve pek de parlak olmayan okul kariyeriyle bunu ailesine kabul ettirmişti. Zengin ve katolik bir ailenin çocuğu olarak parayı her zaman küçümsemiş ve para bahsinin geçmesi karşısında suçluluk duygusu harekete geçmiş olan genç HCB’ye babası ‘Ne istersen yapabilirsin, ama babanın oğlu olmayacaksın. Yapmayı seçtiğin şeyin giderleri için harçlık alacaksın. Ne yaparsan yap, iyi yap’ demişti.
Andre Lhote’den aldığı resim derslerine, oradan Paris’in Sürrealist ortamlarına, Afrika’nın derinliklerine oradan Meksika’ya ve Amerika’ya, ünlü yönetmen Jean Renoir’a asistanlık yapmaya, İspanya İç Savaşı’nda film çekmeye, II. Dünya Savaşı’nda Fransız Ordusunda görev yaptığı sırada esir düşüp üç defa Nazi kamplarından kaçmayı deneyip sonuncusunda başaran, 1947’de efsanevi MAGNUM Ajansı’nın kuruluşuna, 1952 yılında KARAR ANI makalesini yazmasına ve bir foto muhabiri olarak tanıklık ettiği toplumsal olaylara ve savaşlara kadar büyük bir YOL yürüyüşçüsü olan Bresson’un
Anı yaşamak tek felsefesiydi; gerçeklik geçmişin bir parçası olurken hayatın nabzı, şimdi ve burada atıyordu – Leica’sından öğrendiği şey buydu.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
6 Haziran 1944’te Georges Braque ile buluşmalarında Braque’nin kendisine hediye ettiği defalarca okuyarak içselleştirdiği Okçuluk Sanatında Zen kitabı Sürrealizm metinleriyle birlikte Bresson’u ve fotoğrafçılığını derinden etkilemişti. Bu etkilenmeyi Karar Anı metninde görmemek neredeyse imkansızdır:
Fotoğraf, benim için bir anı ve o anın sonsuzluğunu yakalayan sürekli bir görsel ilginin anlık dürtüsüdür. Bununla birlikte çizim ise grafolojisiyle o andan itibaren bilincimizin yakaladığı şeyi işler. Fotoğraf, ani bir harekettir; çizim ise meditasyondur.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Şu dünyada bir karar anı olmayan hiçbir şey yoktur ve iyi kotarılmış bir başyapıt, böyle bir anın ayırdına varabilmek ve onu ele geçirmek demektir. Eğer durumların devinimi içinde o anı kaçırırsanız, onu yeniden bulabilmek veya farkına varabilmek için şansınız olmayabilir.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Röportaj bir sorunu anlatmak, bir olayı veya izlenimleri saptamak üzere sırasıyla kafanın, gözün ve kalbin işlemesidir… Fotoğraf çekmek —eş zamanlı olarak ve saniyenin bir kesri içinde— hem olayın hem de ona anlam veren görsel biçimlerin farkına varmaktır… Amaç olayları biriktirmek değildir, olayların tek başlarına hiçbir önemi yoktur. Önemli olan onların içinden seçim yapabilmek, derinlerde gerçekle bağlantılı olduğu doğru olayı yakalayabilmektir. En küçük şey fotoğrafta büyük bir konu olabilir, en ufak insani ayrıntı ana fikre dönüşebilir…
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Sanat hayatına geometri virüsünü kaptığı Andre Lhote’nin resim atölyesinde başlamıştı. Atölyede sürekli duyduğu ‘Geometri bilmeyen buraya giremez’ sözü daha sonra kendi öğretisi haline gelecekti. 1947’de Magnum Ajansı‘nın kurucularından biri olmak kadar kadar yaşadığı süreçteki fırtınalı yaşamı onu belki de biriktirdiği hayat deneyiminin sıçrama noktalarından biri olacaktı. Magnum Ajansı ile birlikte fotoğrafçının ürettiği işler üzerinde hak sahibi olması yönünde atılmış en temel adımlardan biri olarak fotoğraf tarihine geçecekti.
Ajansın ticari bir projesi yoktu ama ahlaki bir hedefi vardı…Magnum ile birlikte ‘5N1K’listesi işlerlik kazandı. Her Fotoğrafçının röportajında cevap vermesi gereken sorulardı bunlar: ‘Ne?, Ne Zaman?, Nerede?, Niçin?, Kim?,. …
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Cartier-Bresson için Capa’dan aldığı ve asla unutamadığı nasihat halen geçerliydi: ‘Etiketlere karşı dikkatli ol, sürrealist olarak etiketlenmekten kaçın! Fotojurnalist ol ve istiyorsan onu yap.’ demişti.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
1970’lere kadar Bresson’un işleri büyük ölçüde yayınlanmış, sergilenmiş ve ödüllendirilmiş ve dünya çapında hayranlık uyandırmıştı. Magnum dünya çapında önemli bir ajans haline gelirken fotoğrafçılığın Rolls Royce’una dönüşürken artık kurucularının büyük bölümünü ya çatışmalarda ya da kazalarda kaybetmişti. Şimdi ise Magnum Ajansı‘nın ismi Bresson’la, Bresson’un ismi de ajansla bir anılmaya başlanmıştı. Ajans, kurulduktan yirmi yıl sonra pek çok krizden sağ çıkmayı başarmıştı. Ancak pazarın baskıları ve kirlenen güncel atmosferin yarattığı kriz Ajans’ı zorluyordu. Bresson ajansa yazdığı mektupta, pazarın köleleri olmamaları için elllerinden geleni yapmalarını, Magnum’un taleplere cevap vermek için değil, onları yönlendirmek için kurulduğunu ısrarla vurguluyordu. Bresson 1966’da tüm arşivini ve kullanım haklarını Magnum’a devrederek Ajans’tan ayrılmıştı. Bresson sadece Ajans’tan ayrılmakla kalmamış, eski eşi Ratna’dan da ayrılmış ve fotoğrafı bırakıp resme dönmüştü. Meslektaşları ona kızgındı ve fotoğrafa ihanet ettiğini düşünüyorlardı. Ama onun ne düşündüğünü pek de anlayamamışlardı:
Cartier-Bresson çizimle başlamış, resimle devam etmiş; fotoğrafçılığa ve belgesel filme yönünü dönmüş ve sonrasında yeniden çizime geri dönmüştü. Bu hatta herhangi bir kırılma yoktur; tam bir döngüdür. Bu başarılı eylemler kısa süreli tutkular değildi. Çünkü hepsi de başlangıçtaki görüşü takip eden, aynı sonuca varan farklı araçlarla aynı odaklanmış zihni ifade ediyorlardı. Kalemler, fırçalar, makineler sadece araçlardı. Bakışı yönlendiren ruh ise değişmeden kalmıştı.
Henri Cartier Bresson: Biyografi
Sevgili Hüseyin Yılmaz,
Fotoğrafımızı aydınlatan güzel eserleri kazandırdığınız için size tekrar teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız.
Selam ve sevgilerimle
Ufuk Akarı
Whats up very cool web site!! Guy .. Excellent .. Wonderful ..
I will bookmark your blog and take the feeds additionally?
I am glad to search out so many helpful info here in the publish, we need work out more techniques in this
regard, thanks for sharing. . . . . .
Fotoğraf uğraşısına kuramsal destek verdiğiniz yayınlarınız için teşekkürler.