Annie Ernaux’ya Kısa Bir Bakış

/

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu‘ndan Münevver Antczak tarafından hazırlanmıştır.

*********

Hayatınızı değiştiren bir kitap size verilen bir hediyedir.

Annıe Ernaux 

Fransız yazar Annie Ernaux, 2022 Nobel Edebiyat ödülüne “kişisel hafızanın köklerini, mesafelerini ve kolektif kısıtlamalarını keşfetmedeki cesaretinden ötürü” layık görüldü. Ernaux ödülünü 10 Aralık 2022’de aldı. 

1940’da doğdu. Nerdeyse elli yıllık kariyerinde yirmiden fazla kitabı yayınlandı ve birçoğu Fransa’nın prestijli ödüllerini aldı. Ancak dünya Ernaux’u kitaplarının İngilizce’ye çevrilmesinden sonra tanımaya başladı. 

İlk birkaç romanın türü otobiyografik romandır. Ernaux’nun karakterleri kendi düşüncelerini ve deneyimlerini anlatan kendi portreleridir. “Doğası ne olursa olsun herhangi bir deneyimin kayda geçirilme hakkı olduğuna inanıyorum” diyen yazara göre “Daha az gerçek diye bir şey yoktur.”  

Yazmaktan çekinilen rahatsız edici sırları ve genellikle saklanan bedensel deneyimleri cesurca kaleme alır.

Sınıf atlama, seks, yasadışı kürtaj, demans, kanser, yaşlılık, evli bir erkekle ilişki gibi kendi deneyimlerini, iç hesaplaşmalarını anlatır. Rahatsız edici, nesnel ve acımasız üslubunun, psikolojik yönünden ziyade kendisine nesnel yaklaşarak toplumsal ve sosyal yönüne daha fazla ağırlık vermesinden kaynaklandığı söylenir. 

Kitapları kısa, dili düz ve serttir. “Anıların şiirselliğine, eğlenceli alaycılığına yer yok. Dümdüz yazmak bana doğal geliyor. Bu benim önemli haberleri anneme ve babama kullandığım yazının ta kendisi” der. Düz tarzın sadece sanatsal değil aynı zamanda politik olduğunu vurgular. Kullandığı bu tarzla, içinde büyüdüğü habitusa sadık kaldığını da gösterir. Şiirsel dilden kaçınır. Kısa cümlelerinin etkisi oldukça çarpıcıdır.  

Evdeki tek çift kişilik karyolada, babamın öldüğü yatakta yattık.

Babamın Yeri (A Man’s Place) kitabından / Can Yayınları, Çeviri: Siren İdemen 

Günümüz sosyolojisinin temel kuramcılarından Pierre Bourdieu’nun habitus kuramı onu etkilemiş ve yazınsal biçemini sorgulamasına neden olmuştur. “Boş Dolaplar”da sınıf çatışmalarını kendi deneyimi üzerinden oldukça başarılı bir biçimde gösterir.  

İlk sahne kürtaj sahnesiyle açılır ve üç kuşağın anlatıldığı bu romanda, okul öncesinden başlayarak üniversite hayatına kadar geçen zamanını ele alır. Çocukluğunun geçtiği kasabayı, ailesinin işlettiği kafe-bakkalı, babasını, annesini, ilişkilerini okuruz.  

Çekinmeden ağzımı açabiliyorum, evdekilere ait deyimler, geldiğim yere ait vurgular, “Mantonu alıyosun mu?”, annemle babamın dillerinden atamadığı, sınıf arkadaşlarımı güldüren tuhaf taşralı deyişleri artık kaçmıyor ağzımdan, onların evinde sadece hizmetçiler böyle konuşur, çoraplar laylondur, yemek ekmeğinen yenir.

Boş Dolaplar (Les Armoires Vides / Cleaned Out) kitabından / Can Yayınları, Çeviri: Siren İdemen 

“Fransız Gastesi”, on yazara hayatını değiştiren kitabın hangisini olduğunu sorduğunda Ernaux; Simone De Beauvoir’ın “İkinci Cins” adlı kitabının kendisini nasıl etkilediğini anlatmış. “Bir anda kaybolmuş ve mutlu hissediyordum kendimi çünkü bir çeşit keşif söz konusuydu. O zamana kadar yaşadığım hayatı yeniden gözden geçirmem gerekiyordu ve önümde başka bir hayatın hazırlığı vardı. Tüm sorunlarının bilincinde olan bir kadının hayatı, bir nevi özgürlük ile tanışmak gibi. Hayatınızı değiştiren bir kitap size verilen bir hediyedir.” 

Okurken arada soluklanmak isteyeceğimiz o alışageldiğimiz bölüm sonlarını kullanmaz ama paragraflar aralarında uzun boşluklar bırakır. Söylemediklerini okuyucunun bu satır aralarında düşünmesini ister.   

Birçoğumuz bir kitabı okumadıysak, bize birilerinin hikayenin sonunda ne olacağının söylemesinden hoşlanmayız. Annie Ernaux ise daha ilk sayfada hikayenin sonunda ne olacağını kendisi söyler. Böylece adeta bize kitabı konusu için değil içeriği için okuyun der. 

On altı yaşından yirmi üç yaşına kadar günlük tutan Ernaux; “eğer yirmibeş yaşımda bir romanım olmazsa intihar edeceğim” diye yemin eder. Aslında o yaşlarda bir kitap yazmış fakat basılmamıştır. Neyse ki bu onu, ne hayattan ne de yazmaktan vazgeçirir. Evli, iki çocuk annesidir ve edebiyat öğretmeni olarak çalışmaktadır. Ona göre “boş vakti olmayan bir kadın”dır. İlk basılacak olan romanını yazmaya karar verdiğinde, kendine ait hayatı başlar. Kocasından gizlice yazar ve sorduğunda “doktora tezi yazıyorum” der. Bitirdiğinde hiç kimseye söylemeden yayınevine gönderir. Yayınevi kitabını basmayı kabul edince yalanı ortaya çıkar ve bu yalan onların boşanmalarına neden olur. Kocası; ”gizlice kitap yazabildiysen beni de aldatabilirsin.” der. Kırk beş yaşında ayrılma aşamasında bir eve taşınır ve Virginia Woolf’un dediği gibi kendisine ait bir odası olur. 

Hayatının en güzel döneminin kırk beş-altmış yaş dönemi olduğunu ve boşandıktan sonra bir daha evlenmeyerek özgürleştiğini söyler.  

Annie Ernaux’nun, L’événement romanından sinemaya uyarlanan ve Türkçe’ye Kürtaj diye çevrilmiş olan filmi geçtiğimiz Venedik Film Festivali’nde büyük ödülü kazanır. 

Gösterimi sırasında salonu terk edenler, kendilerini rencide edilmiş hissedenler olduğu ve kürtaj hikâyesinden öte, hikâyenin ‘bedene bu kadar yakın’ anlatılmasının izleyicileri incittiği söylenir. 

Bir diğer filmi ise yönetmeliğini oğlu David Ernaux-Briot ile kendisinin yaptığı “Süper 8 Yıl”dır. Kocasının çektiği on yıllık görüntüleri kutularından çıkartıp filme dönüştürmek oğlunun fikridir. Pandemi başlangıcında annesine videoları göndererek görüntülere eşlik edecek metin yazmasını ve kaydetmesini ister. Böylece Annie Ernaux’un duygu katmadığı sesi ve metniyle bir belgesel film ortaya çıkar. O yıllarda kamerayı kendisinin de kullanabileceği nedense hiç akıllarına gelmez. Filmde kendisinden genellikle üçüncü tekil şahıs olarak bahsettiğini, çünkü gerçekte “görüntüdekinden başka bir kişi” olduğunu söyler.

Edebiyat, hafıza, kadınlık ve içimizden geçen tarih üzerine yazdığı en önemli eseri olarak görülen “Seneler” kitabında farklı bir teknik kullanır ve kitabında neden böyle yazmak istediğini bize açıklar. John Banville; “Seneler yalnızca otobiyografi yazını için değil, sanat için de devrim niteliğinde.” diye tarif eder. 

DTCF Dergisinde yer alan “Annie Ernaux’nun Les Années (Yıllar) adlı eserinde Toplum, Bellek ve Yazın” makalesinde Dr. Öğr. Üyesi, Eylem Aksoy Alp; 

…Ernaux, “Roman Total” (tam/bütünleyici roman) olarak nitelendirilen bu kitabını tam anlamıyla bir “toplumsal bellek” yazını olarak kurgulamıştır; çünkü bireysel kimliğinin oluşumunda toplumsal olayları nasıl yorumlayıp, nasıl anımsadığımızın ne denli önemli olduğunun ayrımındadır. 1940’lı yıllardan başlayarak 2008 yılına gelinceye değin Fransız toplumunun değişik kesimlerinin yaşantılarını kayda almış ve yazar olarak bir etnolog gibi çalışarak, yazınını bireysel yaşanmışlıktan toplumsal bellek boyutuna taşıyabilmiştir.” der.

Ernaux için geçmiş zamanların hatırası, yemekler ve onların etrafındaki konuşmalarla bağlıdır; bunu merkezi bir konu olarak ele alır.

Geçmişini anlatırken her bir bölümü bir fotoğrafla açar. Cümleleri imgelerle doludur ve yetmiş seneye yayılan bir hayatı iki yüz yirmi sayfaya sığdırır. Röportajlarında “ben sadece bir arşivciyim” diye konuşur.

… gıdalardaki renklendiriciler ve hormonlar, seksoloji ve bedensel dışavurum, anti-jimnastik, Mézières tekniği, Rogers metodu, yoga, Frédérick Leboyer’nin ağrısız doğum yöntemi, homeopati ve soya, öz yönetim, Lip grevi ve Réne Dumont. Çocukları okula göndermek mi daha iyi yoksa kendi kendilerini eğitmeleri mi, Ajax toz temizleyici kullanmanın toksit etkisi var mı, yoga yapmak faydalı mı, grup tedavisi işe yarıyor mu, günde iki saat çalışmak ütopya mı, kadınlar erkeklerle eşit mi, yoksa farklılıkta eşitlik mi talep edilmeli soruları masaya yatırılıyordu.

Seneler (The Years) kitabından / Can Yayınları, Çeviri: Siren İdemen 

Kendisini ve en mahrem konularını bile sakınmasız anlattığı kitapları onun için dürüstlüğün, nesnellik arzusunun ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. Hem yazdıklarının öznesi olmamak hem de duyguları metinlerine sızmasın diye yaşadıklarını hemen yazmaz, bekler. Kendisine yabancılaştığında üçüncü tekil şahıs anlatıcısıyla yazar ama biz onun kendisini anlattığını biliriz.   

 “Shame“ adlı kitabında anlattığı babasının annesini öldürmeye çalıştığı olayı yazabilmesi için üzerinden tam kırk beş yıl geçmiş. “Her zaman, daha sonra hakkında konuşmamın imkansız olduğu türden bir kitap yazmak istemişimdir, başkalarının bakışlarına dayanmamı imkansız kılacak türden bir kitap.” Kendisinin en karanlık yanlarını böylesine acımasız bir doğrulukla ortaya çıkartmak arzusu pek çok insanın onu sevmesini sağlar ama birçok kişinin de onu hor görmesine neden olur. 

Ernaux sosyal ve politik meseleler hakkında konuşur ve hatta eylemlere katılmaktan geri kalmaz. Fransız sanat dünyasında gerçekleşen #MeToo’nun yanı sıra geçmiş senelerde ülkeyi sallayan popüler Sarı Yelekliler protestolarının arkasında durur. “Sarı Yelekliler olabilecek insan soyundan geliyorum” diyerek geçmişine sahip çıkar.  

Fransa’da 1975 yılından beri kürtaja izin veriliyor olması ona yetmez. Geçmişte yaşananları unutmamak adına; her yıl 14. Temmuz’da geçit töreni yapılmasını çok önemli bulur. Zaten kitabında kendi yaşadığı yasadışı kürtajı anlatır. Çünkü anlatmazsa bir gün öldüğünde bu yaşadıklarından hiçbir iz kalmayacağından ve unutulacağından korkar. 

Halen haberlerde onun eylemlere katıldığına rastlarız. Fransa’nın başkenti Paris’te, artan enflasyon ve hayat pahalılığına karşın on binler sokağa çıktığında, 140 bin kişinin katıldığı eylemde en önde Nobel Edebiyat Ödülü kazananı Annie Ernaux yer alır. 

Türkçe’de Yayınlanan Eserleri;  

Seneler, Babamın Yeri, Boş Dolaplar, Yalın Tutku, Kürtaj 

Kaynakça: 

  • Abortion, sex and family secrets: Annie Ernaux, France’s great truth teller Guardian 
  • Memory Serves, Alexandra Schwartz, The New Yorker, November 21, 2022
  • Annie Ernaux’un Les Années- Yıllar Adlı Eserinde Toplum, Bellek ve Yazın, Eylem Aksoy Alp, DTCF Dergisi
  • Arte The Super 8 Years: The family memory of Annie Ernaux 
  • Yazarların Hayatını Değiştiren Kitap, Fransız Gastesi
  • K24 Annie Ernaux’dan sinemaya: Kürtaj, Fatih Özgüven, T24.com.tr
  • Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nin Edebiyat Konuşmaları- Toplumsal Bellek ve Kadın Yazını: Annie Ernaux, Cem Alpan, Şirin Etik, YouTube
  • Super 8 years, YouTube

IFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu (Ezberbozan) olarak 2019 yılı Mart ayındaki kuruluşumuzdan bu yana, toplumsal cinsiyetin farklı temsillerini, fotoğraf ve sinema ile ilişkili olarak ele alan çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalarda hem fotoğraf üreten kadın ve LGBTIQ bireylerin görünürlüğünü destekliyor, hem de toplumsal cinsiyet alanında yürütülen çalışmaları görünür hale getirmeyi amaçlıyoruz. Bir yandan alanında deneyimli danışmanlarla birlikte fotoğraf projeleri yürütürken bir yandan da toplumsal cinsiyetin farklı boyutlarını ele alan, fotoğraf ve sinemaya gönül verenler için tartışma alanları açmayı hedefleyen etkinlikler yapıyoruz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Kültür Sanat

S e m b o l i z m

İnsanın sembolik bir evrende yaşadığı bir gerçek. Sembolizm adı 1886 yılında Jean Moreas tarafından akımın bildirisinin…

Levend Kılıç Anısına

Genel olarak sanat dünyasına ve özelde fotoğraf dünyasına baktığımız zaman hem  kitap,  hem de dergi yayını…

Feminizim Nasıl Görünür:

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://www.instagram.com/ahuincekaralar/  tarafından shutterstock.com  https://www.shutterstock.com/blog/history-of-feminism-photos  adresinden Türkçeleştirilmiştir. .…

Foto İntelijansiya

Yeni bir kitap, yeni bir heyecana vesile olur ve moral değerleri yükseltir kuşkusuz. Entelektüel ortam, yeni…

Bir Disiplin Olarak Fotoğraf

Kendi Kendine Fotoğraf Fotoğraf bir disiplindir. Yapısında estetik kadar ciddi oranlarda matematik de barındırır. Fotoğraf, kendi…